Gıda Makinaları Neden Üretemiyoruz?
"AKP’nin gıda politikaları, diğer politikalarıyla birleşince koşar adım geriye gidiyor Türkiye."
Türkiye, bütün odağını savunma sanayisine vermiş durumda. Yetişmiş insan gücünü bu alana kilitliyor. Temel kas gücünü de inşaat sanayisinde tutuyor. Ülkenin bütün gelişim parametreleri bu iki sanayi üzerinden belirleniyor. AKP’nin politikaları sayesinde geleceği kaçırıyoruz.
MAKİNALARIN ANA BİLEŞENLERİNİ ÜRETEMİYORUZ
Türkiye’de üretilebilen gıda makinalarının ana parçalarını üretemiyoruz. Yüzde 70’in üzerinde yerlilik oranına sahip bir gıda makinası Türkiye’de yok. Yeni sistemleri Türkiye’de hiç üretemiyoruz. Dünya genelinde en iyi kabul edilen gıda makinalarının verimlilik ve operasyonel faaliyetinin yanına bile yaklaşamıyoruz.
Hala gıda katkı maddelerini, tarım ilaçlarını konuşuyoruz. Dünya, yeni gıda koruma yöntemleri geliştiriyor. Gıda üretimine entegre ediyor. Gıdaların bozulmasını önlemek için gıda katkı maddesi kullanmak yerine yüksek hidrostatik basınçla daha etkili bir koruma yöntemi sağlanabiliyor. 6000 bar su basıncı altında 3 dakika bekletilen gıdalarda mikroorganizmalar inaktif hale geliyor.
60 derecede 7000 bar su basıncıyla gıda tamamen steril hale bile getirilebiliyor. Üstelik gıdaların raf ömrü hiçbir katkı maddesi kullanılmadan 5 kat artırılabiliyor. Çok pahalı bir yöntem. Almanya bu makinaları üretebilen tek ülke. En yeni teknolojilerden biri bu. Bu yeni teknoloji 1899’da keşfedildi. 1990’ların başında gıda üretimine entegre edilebildi.
Yine dünyadaki en iyi içecek üretim makinalarını da Almanya üretiyor. Başka bir yöntem de gıda üretim alanlarından gıda güvenliğini sağlamak için kullanılan kimyasalların birçoğunu çıkartmak. Yerine ne kullanılacağına aşinasınız aslında. Pandemi döneminde ev tipi olarak ortaya çıkan, bir püskürtücü içerisinde su ve tuzun elektroliziyle meydana gelen hipokloröz asit. Gıda alanında kullanılabilir olan sistemi o kadar basit değil.
Birinci nedeni hep aynı standartta bir hipokloröz asit üretmesi gerekiyor sistemin. Bunu başaramıyoruz. İkincisi gıda alanında tuz yerine sirke kullanılıyor. Ve bu sirkeyi tamponlayarak nötr hale getirmek gerekiyor ki sirkeden kaynaklı tat ve kalıntı bırakmasın kullanıldığı alanlarda. Bir şey daha eklemek gerek. Gıdaya temas eden maddelerin temizliği ve dezenfeksiyonu için kullanılmasının yanı sıra gıdalarda katkı maddesi yerine de kullanılabiliyor. Gıdalarda mikrobiyolojik faaliyeti çok etkili bir biçimde engelleyebiliyor.
Bu sistemi üretemiyoruz, bunu biliyoruz. Bu üretimden çıkan son ürün olan sirke bazlı gıda koruyucusunu üretebilen iki ülke var. Hollanda ve İrlanda. Gıda makinaları geliştirememek bize çok şeye mal oluyor.
YAPAY ZEKÂ SISTEMLERİ TASARLAYAMIYORUZ
Makine geliştiremediğimiz gibi bunların yazılım ve birbirleriyle uyum içerisinde çalışmasını sağlayacak yapay zekâ altyapısını da tasarlayamıyoruz. Bu sistemler, hep aynı standartta gıda üretilmesini, korunmasını ve gıda güvenliğinin sağlanmasına imkân tanıyor. Sapma oranı milyonda bire düşüyor. Yurttaşın bunu fark etme olasılığı imkansıza yakın.
Bu konuda başı çeken ülkelerin ürettiği yazılım ve yapay zekâ sistemleri çok uzun sürelerde hatasız çalışıyor. Çok az bakım gerektiriyor. Türkiye’nin bunları geliştirebilecek. Öncülük edecek, çağ açabilecek yetişmiş insan gücü ve teknik altyapısı var. Gıda mühendisleri de Avrupa’ya göç ediyor bir süredir. Yazılım, yapay zekâ ve makina alanında yetişmiş insan gücü savunma sanayisine sıkıştırılmış durumda.
Gıda alanında yetişmiş ara eleman gücü yok denecek kadar az. Bu vizyonla Türkiye’nin gelişmesi dünyada bir yerlerde sürekli savaş çıkmasına, çatışma ve gerilim yaşanmasına, ülkenin her metrekare toprağına inşaat yapılmasına ve var olanların 5-10 yılda bir yıkılıp tekrar yapılmasına bağlı.
AKP’nin gıda politikaları, diğer politikalarıyla birleşince koşar adım geriye gidiyor Türkiye.