Sosyalizm Nerede Yaşanıyor?
Pişmankar bir eski tüfek olarak son bir yıl içinde peş peşe iki 'Sosyalist' Cumhuriyet’i görme imkanım oldu. Diyeceğim o ki, “Muhtemelen komünizmin var olduğu tek yer Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti yani Kuzey Kore kaldı.”
Bu yıl içinde görme imkanım olan yerler Küba ve Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti’ydi. Kısaca söyleyeyim eğer bir yerde dolar ile alışveriş yapabiliyorsanız, orası sosyalist falan değildir. Artık bitmiştir. İzlenimlerimi bu yazıda fırsat bulursam anlatacağım. Olmadı bir dahaki yazıya.
Neyse, 1997’de ilk kez Rusya Federasyonu’na gittim. Yani Sovyetler Birliği yıkıldıktan yaklaşık 7 yıl sonra. Koca ülke yeni yeni kafasını kaldırmaya çalışıyordu. Müthiş bir bilgi birikimi, yüksek bir eğitim düzeyi ve kapitalizme entegre olmaya uğraşan çalışkan, parasız bir halk.
Cosmos Oteli'nde kalıyoruz. Rivayete göre dünyanın en büyüğü. Bir fuar alanının yanında. İçinde kumarhane açılmış. Ruslar kumarı severler. Çok zararlı olmasına rağmen bolca da oynarlar. Halılar kirli, odalar bakımsız.
Çalışanlar eski düzenin insanları. Yani idare edecek kadar temizlik yapıyorlar, idare edecek kadar servis. Bir gram fazlası yok. Böyle olunca da haliyle neredeyse hiçbir iş yolunda gitmiyor.
Mc Donald's Moskova’da tek şube ile yeni açılmış. Hayli pahalı olmasına rağmen önünde kuyruk var. (İstanbul Taksim’de de açıldığında Türkler de önünde kuyruk olmuştu.)
Size iki olay anlatacağım. Yoksulluğun ne derece olduğunu anlatmak için. Bir sokak satıcısından yemek yiyorum. Küçük, üzeri muşamba kaplı ahşap masalar ve küçük oturakları olan bir düzen kurulu. Biraz et şiş, biraz soğan birkaç dilim ekmek. Fakat peçete yok. Peçete istedim. Tezgahın sahibi elinde ince bir kağıt peçete ile geldi. Şaşkın bakışlarım arasında kağıt peçetenin katmanlarından birini dikkatlice ayırdı. O zamana kadar kağıt peçetelerin aslında üç kat olduğunu bilmezdim. O incecik peçeteyi daha doğrusu ince peçetenin incecik üçte birini bana verdi. Çünkü yoktu ve değerliydi.
Dünyanın en güzel ve şehircilik açısından en düzenli şehirlerinden biri olan Moskova’yı bilenlerin hemen hatırlayacağı İzmailova pazarına gittim. Biraz şehir dışında. Olağanüstü bir metro sistemi ile gidiliyor, biraz da yürünüyor. İzmailova şimdiki gibi Rus tipi ahşap kulübelerden değil o zaman. Sadece pazar tezgahları var. Bir set madalya aldım. Sovyet döneminde verilen ve o zaman değerli olmayan, muhtemelen de taklit. Derken çok ikonik bir şey gördüm.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Nazileri yenen Kızılordu’nun Kızılmeydan’daki askeri geçit törenlerinde giydiği saf yünden haki renkli ve yaklaşık 8-10 kiloluk asker paltosu. Dev yakaları ve metal düğmeleri ile. Kısa bir pazarlık sonrası aldım. Ağır mı ağır. Taşıyabilmek için bir naylon torba istedim. Ancak satıcı üzgün bir şekilde poşeti olmadığını söyledi. Malı satmıştı ancak teslim edemiyordu. Pazarda gerçekten de o paltoyu koyacak bir şey bulamadık. Ve ben paltoyu alamadım.
Böylesi bir tahribat vardı. Aradan geçen yıllarda bir çok kez Moskova’ya gittim. Rusya günbegün o bilgi birikiminin üzerinde yükseldi. Şimdilerde savaş, ambargo falan. Sıkıntıda mıdır bilmem. Ancak sanmam. Fırsat olur ise bir kez daha görmek isterim.
Yazı oldukça uzamış. Affınızı dileyerek, Vietnam ve Küba anlatılarımı bir başka yazıya bırakacağım.