Gıda Hakkı Nasıl Elimizden Alındı? Reklam Şovunu Bitirin

Gıda hakkımız, gıda sermayesiyle Tarım ve Orman Bakanlığı’nı bizlere pazarlamaya çalışan reklam ajanslarının elinde yok oldu. Gıda güvenliğine dair her şey şovdan ibaret. Sorduğumuz soruların çoğunun yanıtı yok. Sosyal medya ünlüleri kriz anlarında suyu bulandırıyor.

A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

REKLAM AJANSLARININ ÇALIŞMALARIYLA BAKANLIĞI YURTTAŞA PAZARLIYORLAR

Tarım ve Orman Bakanlığı, gıdayı temsil eden kamu otoritesi kâğıt üzerinde. Gıda güvenliğinde, gıda politikalarında, gıda hakkında otoritesini uzun yıllar önce kaybetti. Yandaş reklam şirketlerine çektirilen kamu spotlarıyla 60-90 saniye arasında bir şeyler gevelemeyi çok benimsedi. AKP hükümeti, kendisi gibi kamu kurumları da üstenci bir hale geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı, hiçbir bilgi kirliliğini çürütmüyor.

Gelişmiş ülkelerde bu durum tam tersi. Kamu kurumları yurttaşlarla iç içe. Gıda güvenliğine dair kirli bilgiler çürütülüyor. Yurttaşa karşı sorumlu davranılıyor, gıda denetim sonuçları halkla paylaşılıyor. Geri çağırmalar kamuoyuna duyuruluyor. Gıda politikaları ve gıda güvenliğine dair yurttaşa yönelik atölye çalışmaları düzenleniyor.

Gıdayla ilgili paylaşımlar sosyal mecralarda çok hızlı tüketiliyor. Etkileşimi çok yüksek ve o kanal yakalandığında çok büyük bir takipçi kitlesine de sahip olunabiliyor. Bilimsel veri o doğru kanal değil. Onun tüketicisi yok henüz Türkiye’de.

Tavuğunu deterjanla yıkayan mı ararsınız, oyuncakçıdan aldığı mikroskopla yoğurt inceleyen mi ararsınız, taklit-tağşiş nasıl yapılır diye anlatan mı ararsınız? Hepsi bizde var. Tarım ve Orman Bakanlığı köşesine çekilmiş çekirdek çitliyor. Hepimizin gıda güvenliğine ve gıda bilimine dair güveni ciddi oranda sarsılıyor. Üstüne de gıda denetim sisteminin iflası eklenince evlere şenlik bir durum ortaya çıkıyor.

KAÇ GIDA İŞLETMESİ STANDARTLARI KARŞILIYOR?

Şu kadar ayda bilmem kaç bin denetim yaptık. Bu sene şu kadar milyon denetim yapacağız. 2002’de yılda bu kadar bin denetim yapabiliyordunuz falan. İçi boş, gerçeklikten kopuk, süslü cümleler. Bir gıda işletmesinin, gıda güvenliği standartlarını sağlaması gerekiyor ama her şey bunu sağlamakla bitmiyor. Bu gıda işletmesi gıda güvenliği standartlarını hangi oranda sağlayabiliyor?

Bu sorunun cevabını Türkiye’de kimse bilmiyor. Muhtemelen Tarım ve Orman Bakanlığı da bilmiyor. Hatta muhtemelen bile fazla kalır. Avrupa Birliği’nden heyetler gelip gıda işletmelerini ziyaret etmek istediğinde Bakanlık yana yakıla standartların üstünde işletme arıyor, göstermek için. Bakanlık, iki ya da üç gıda işletmesi adı söyler sadece. Gerisini bilmiyoruz, tablo ortada yok.

Gelişmiş ülkelerle gelişmemiş ülkeler arasındaki en belirgin fark yasal yaptırımlar. Gelişmemiş ülkelerde yasalar, mevzuatlar yüksek oranda suistimal edildiği için boşluklar yeni mevzuatlarla kapatılmaya çalışılır. Mevzuattaki boşlukları bulabilen herkes yaptığı mesleğin en iyisi ilan edilir. Gelişmiş ülkelerde ise bu durum tam tersi. Mevzuat boşluklarından yararlanmaya çalışan insan sayısı çok azdır. Bunlar toplumda etiketlenir.

Türkiye’de mevzuat boşlukları çok gözde. Gıda alanında gerçek kayıt tutan işletme sayısı çok az. Herkes kâğıt üzerinde muhteşem gıda güvenliği standardı sağlıyor. Kayıt tutmayan da gıda güvenliği standartlarını bilmiyor, atadan öğrendiği şekilde devam ettiriyor işini. Herkesin bir kâr payı var günün sonunda, ayakta kalabilmek ve işleri devam ettirebilmek için. Büyük çoğunluk gıda güvenliği ve halk sağlığı için yatırım yapmak istemiyor.