Demokrasi Krizi Gıda Hakkını Nasıl Etkiliyor?: Dert CHP Değil
İki ay önce son noktada olduğumuzu söylemiştim. Belki farkında değiliz ama son noktayı geçtik.
Türkiye’de demokratik hak ve özgürlükler birkaç adım geride kaldı. Ortadaki sorun CHP’nin iç sorunu değil. Verdiğimiz mücadele CHP’nin iç mücadelesi değil. Bu hepimizin mücadelesi.
TMMOB, TTB ve Diğer Meslek Örgütleri Neden Sessiz?
CHP’nin dışındaki muhalefet partileri, meslek örgütleri, sendikalar ve sivil toplum kuruluşları, bunu CHP’nin sorunu diye hâlâ kenardan izliyor. Salı günü seçme‑seçilme hakkımız gasp edildi. Sivil haklarımıza darbe yapıldı. Bugün CHP’ye yapılanlar yarın TMMOB’a, TTB’ye, sendikalara ve nicesine yapılacak.
CHP’nin halk için mücadelesi kenardan izlenmeye devam edilirse yarın TMMOB’un, TTB’nin ve baroların sindirilmesi birkaç saatlik süreçten ibaret olacak. Bütün meslek örgütleri ve meslek örgütü üyesi mühendis, mimar, şehir plancısı, doktor ve avukatlar olarak şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz. Meslek örgütlerimiz hâlâ demokratik kitle örgütü mü? Halk için mi yoksa koltuk için mi çalışıyoruz?
Susarak, halkın sorunlarına kulak tıkayarak, AKP’nin radarından kaçarak görünmezlik kazanamayız.
Tarımsal Gıda Üretiminde Çöküş
Yağlı tohum ve yem hammaddelerinde dışa bağımlı hale geldik. Ham ayçiçek yağının %61’ini Ukrayna’dan, yüzde 27’sini Rusya’dan alıyoruz. Trakya’da ayçiçek tarlaları yapılaşmaya açıldı. AKP iktidarının ilgisini çekmeyen kuraklık krizi var olan ayçiçek tarlalarını bodur bıraktı. Yıllık 3,5 milyon ton soya ithal ediyoruz. Çiftçimizin ortalama yaşı 59’a dayandı. Genç çiftçi yetiştiremiyoruz.
Kuraklığın etkisini net bir şekilde görmeye başladık. Su kaynaklarımız buharlaşıyor. Tarladaki mahsul yanıyor. Tarım arazilerimizde obruklar oluşuyor. Kentlerimizin suyu bitiyor. Göllerimiz kurumaya başlıyor. Gelecek senelerde çok daha derinden hissedeceğiz. Suyu tamamen biten kentlerimiz olacak. Bunun çözümü de tarımsal üretimi durdurmak değil.
Yargı Güvensizliği ve Gıda Hakkının Erozyonu
Gıda alanında kısır döngünün içine hapsolduk. Gıda zehirlenmeleri, pestisitler, toksinler, gıda güvensizliği, gıda sahtekârlığı arasında debelenip duruyoruz. Fazla kilolu ve obez bir halk haline geldik. Diyabet, hipertansiyon ve kanser oranı her geçen gün artıyor. Vaka görülme yaşı gittikçe düşüyor. Düşük gelire sahip ailelerimizin çocukları yeterli ve besleyici gıdaya erişemiyor. AKP iktidarı, okullarda bir öğün ücretsiz yemek vermeyi beceremiyor. Çocuklarımız yeterli ve besleyici gıdalar tüketsin diye talep ettiğimiz para kamu harcamalarının sadece yüzde 1,6’sı.
Tuz, yağ ve şeker azaltım hedefleri belirlenmiyor. AKP iktidarı basit karbonhidrat tüketimini kolaylaştırıyor, protein, sağlıklı yağ ve kompleks karbonhidratlara erişimi zorlaştırıyor. Bugün CHP’ye bunları yapan AKP’nin tekelindeki yargı sistemi bu saatten sonra hiçbirimizin gıda hakkını savunmaz.