Türkiye’de Gıda Güvenliği ve Gıda Güvencesi: Son 23 Yılda Ne Oldu?
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın gıda üretimi, gıda güvenliği ve gıda güvencesine dair veriler açıkladığını görüyoruz. Açıklanan veriler AKP iktidarının menfaatlerine göre hazırlanıp kamuoyuna servis ediliyor. Bu verilerdeki eksik kısımları biz tamamlayıp Dünya Bankası, OECD ve diğer uluslararası kurumların verileriyle beraber değerlendirmeliyiz.
Tarım Toprağı Bakımından Dünyada 34. Sıradayız
1961’e kadar gidelim. Türkiye’nin tarım alanı 365,170 kilometrekare, yüzölçümünün yüzde 47,5’i. Tarım alanlarımızı 2002’ye kadar 411,960 kilometrekareye çıkartmışız. Yüzölçümünün yüzde 53,5’ine karşılık geliyor. Bugün geldiğimiz noktada 2020’de elimizde kalan tarım toprağı 377,620 kilometrekare. Yüzölçümünün yüzde 49,1’yle neredeyse 1961’e geri dönmüşüz.
Sahip olduğumuz tarım toprağı bakımından dünyada 34. sıradayız. Avrupa Birliği bölgesinin tamamının tarım toprağı Türkiye’nin tarım toprağından sadece 4 kat fazla. Avrupa kıtasının tarım toprağından 12 kat fazla.
Sahip olduğumuz tarım toprağımızın da yüzde 51,86’sında tarım yapıyoruz.
Gıda Güvencesinde Ülkemizin Geçmişiyle Kavga Ediyorlar
Türkiye’nin Bitkisel Üretim Endeksi 2002’de 84,7 puandayken 2020’ye kadar 115,8 puana yükseliyor. Hayvancılık Üretim Endeksi 2002’de 45,4 puandayken 2020’ye kadar 126,8 puana yükseliyor. Gıda Üretim Endeksi 2002’de 71,3 puandayken 2020’ye kadar 120,2 puana yükseliyor. 2002’nin koşullarıyla 2020’nin koşulları arasında dağlar kadar fark var. Nüfus sayısında bile dağlar kadar fark var. Endeksler yükselmezse zaten yiyecek gıda bulamayız.
Bu kadar tarım toprağına rağmen tarımsal üretimde dünyada 7. sıradayız. Tarım toprağının besin dengesine göre de dünyada 18. sıradayız. Bu iki veri toprağımıza bakamadığımızı ve tarımsal verimliliğimizin kötü olduğunu söylüyor.
1991’den bugüne tarımsal üretimde ilk 7’de olan Çin, tarımsal üretim değerini yüzde 1082, Hindistan yüzde 502, Brezilya yüzde 822, Endonezya yüzde 534 arttırırken Türkiye sadece yüzde 193 artırabildi.
Tarım toprağına sahiplik bakımından dünya genelinde sonlarda olan Kore ve Hollanda’yla beraber 94,850 kilometrekare tarım toprağına sahip Yeni Zelanda’nın tarımsal üretim ve tarım toprağının besin dengesinde dünyanın ilk sıralarında yer aldığını görüyoruz. Türkiye’de tarım, orman ve balıkçılığın GSYH’daki payı da 2002’de yüzde 10,2 iken 2021’e kadar yüzde 5,5’e düşmüş durumda.
Gıda Güvenliği Reklam Malzemesine Dönüştürüldü
Gıda güvenliği ve gıda denetiminin AKP’nin reklam malzemesi yaptığı alanların başında geldiği görülüyor. Gıda güvencesinin yanında gıda güvenliğinde de geçmişle rekabet ediyorlar. 2002’de 1.500 kontrol görevlisiyle 40 bin gıda denetimi gerçekleştirilmiş. 2024’te 7.300 kontrol görevlisiyle 1,34 milyon denetime ulaşıldığı söyleniyor. Burada ciddi bir veri eksikliği var: 2002 ve 2024 yıllarındaki gıda işletmeleri sayısından bahsedilmemiş.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın faaliyet raporlarında 2006’dan öncesi yok. Öncesini talep etsek muhtemelen “devlet sırrı” diye paylaşmayacaklar. 2006’nın verilerine göre o yıl Türkiye’de 28 bin gıda işletmesi varmış. 2024 yılında geldiğimizde gıda işletmelerinin sayısı 800 bine yaklaşmış durumda. Gıda denetiminin kalitesinin düştüğünü veriler anlatıyor zaten.
Bakanlık personelinin de gıda politikalarından rahatsız olduğunu, gıda kontrol görevlilerinin denetim mekanizmasıyla ciddi sorunlar yaşadığını biliyoruz. İktidar değiştiğinde hangi verilere sahip olacağımız da ayrı bir muamma. Anlayacağınız, gıda güvenliği ve gıda güvencesinde AKP iktidarı dönemi kayıp.