Polyphemus’un Mağarası

Biz aynı zarfa koyduğumuz oylarımızın birinin sonuçları kesinleşmeden diğeri için yeniden sandığa gidiyoruz.

Önü koca bir kaya ile kapalı mağarada gibiyiz yıllardır. Mağarada kim var kim yok, omuz omuza verip o kayayı yuvarlayıp ve mağaranın kapısını açmazsak daha yıllar boyunca ülkemizde neler çevrildiğine dair, başımız neler geleceğine dair karanlıkta kalmayı sürdüreceğiz.

YSK’nın halleri

Bir ülkenin oy hakkının temel güvencesi olması gereken Yüksek Seçim Kurulu’na bakın: Seçmen listelerindeki usulsüzlüklerle, seçimden seçime ortaya çıkan evimizdeki yabancılarla, on binlerce mükerrer oy ihbarıyla, yurttan ve yurt dışından yağan ihbarlarla, (işine gelmeyen) itirazlarla ilgilenmiyor. Bu iktidar sürsün diye seçimler öncesinde seçmen ithalatına göz yumuyor, yani ülkenin kararları tartışılamaz en yüksek kurumlarından biri olarak sessiz kalıyor; seçimler sürerken oyunun kurallarını iktidar lehine değiştirmeye yelteniyor; sayımlar sırasında iş yavaşlatma yaparak geçerli oyları iktidar lehine çevirmeye çalışıyor. Bu da yetmezmiş gibi, iktidar partisinin ittifak ortağı HüdaPar beğenmediği milletvekili yemini etmez de ikinci turda ittifakına zarar verir diye parlamento seçimlerini sonuçlandırmıyor.

Biz aynı zarfa koyduğumuz oylarımızın birinin sonuçları kesinleşmeden diğeri için yeniden sandığa gidiyoruz.

Biz kaç seçmeniz

Ülkede ne kadar seçmen var bilmiyoruz, zira gazeteci Murat Ağırel’in seçmen artışı verileri, ölüm ve yeni seçmen rakamlarından hazırladığı ince hesaba göre 1.200.000 hayalet seçmen görünüyor. Zaten e-devletten apartman kontrolü yapan seçmenlerin, evlerinde tanımadıkları bir seçmen tespit etmedikleri gün yok, her akşam izliyoruz haberlerde, oy atmaya gelince enseleneni bile var.

Ülkede kaç seçmen var daha bilmezken, 124 ülkeden binlerce kişinin parayla vatandaşlık aldığını YSK listelerinde görüyoruz. Tüm bu oylar içinde de mükerrer kullanımlar olduğuna dair pek çok ihbar yağıyor. Kamuoyu araştırmacılarının anketlerinin dışında kalan bu oyların doğrudan iktidar hanesine yazıldığını tahmin etmek mümkün.

Sayım sonuçları ise ayrı bir alem sandıktan yüzde yüz Erdoğan’ın çıktığı Kürt iller var. Toplu mühür basma seansları fütursuzca paylaşılıyor. Çünkü YSK böyle işlerle ilgilenmiyor. O iktidarı bir dönem daha nasıl tutarız onun derdinde.

Mağaranın önündeki kayayı aralayıp içeriye ışık girmesini sağlarsak göreceğiz ne var ne yok.

Kaç sığınmacı var

Bu ikinci seçimin teması - her ne kadar iktidar gündemde PKK terörünü tutmaya çalışsa da - sığınmacılar oldu. Ülkenin “Göçmenistan” olma endişesi hızla artıyor ama göçmen sayısı beli değil. Ne bakanların verdiği rakamlar birbirini tutuyor, ne göç idaresinin verdiği rakamlar tanık olunan realite ile uyuşuyor. Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ 13 milyon gibi bir rakama nasıl ulaşabiliyor. Ne ülkenin sığınmacı sayısı belli, ne iktidarın sığınmacı politikası var (İktidarın “Euroları göndermezseniz açarız kapıları Avrupa düşünsün” pragmatizmi bir politika değildir). Ne de muhalefetin vadettiği kadar kolay bir iş sığınmacıları “kapı dışarı” etmek. İki yılımı Paris’te geçirdim, herhalde Londra, New York, Cape Town, Johannesburg gibi megapollerde yaşayanlar da teyit edecektir; göçmensiz büyük ülke olmaz. O göçmenler de o ülkelerin megapollerine yığılır. Paris’te metroya bindiğinizde Fransızcadan daha çok Arapça, Vietnamca, İspanyolca duyarsınız. Dikensiz gül bahçesi olmayacağına göre göçmensiz ülke de olmaz. Evrensel İnsan Hakları’ndan referans alan gerçekçi göçmen politikanızı da konuşmak zorundasınız.

Dolar kaç lira olacak

Zaman zaman oturduğum apartmana temizliğe gelen bir Orta Asyalı kadın emekçi var. Memlekette annesine bıraktığı ve çok başarılı olduğunu söylediği kızı için çalışıyor. Biriktirdiği parasıyla dolar alıp gönderiyor. Tabii oy kullanmıyor ama “Kılıçdaroğlu gelirse bizi gönderecek, burada çalışamayacağız; ama Erdoğan gelirse dolar 30 lira olacak, burada çalışmamızın bir anlamı kalmayacak” diyordu. Siyaset atıp tutarken, küçük hayatlar ne zor yaşanıyor değil mi?

28 Mayıs’ta dolar ne olacak bilmiyoruz. Dün arabayı servise bıraktım. Ayaküstü sohbetten anladığım yedek parça gelmiyor, araç satılmıyor, fiyatlama yapılamıyor. Bankaya nakit çekmeye gittiğinizde çekip çekemeyeceğinizi bilmiyorsunuz. Çocuğunuzu yurt dışına okumaya göndermişsiniz doları korkuyla bekliyorsunuz. Merkez Bankası’nın kasası tam takır mı, ekside mi, döviz durumu nedir, resmi rakamlarla, belli değil. Elbet bu işin uzmanları hesapları koyuyorlar ortaya. Reel ekonomiye, sokak ekonomisine dair tek olumlu tespit yok, felaket senaryoları var. Göremiyoruz ki. Kapılar kapalı.

Taşı kaldırmanın yolu

Mağaranın taşını kaldırmazsak hiçbir şey göremeyeceğiz.

Ne enflasyon rakamı doğru ne işsizlik rakamı…

Ne kadın cinayeti rakamı veriliyor ne iş cinayeti rakamı…

Ülkede Sayıştay raporları saklanıyor, diplomatik görüşmelerin kayıtları yok.

Ülkenin en büyük depreminde ölen sayısı belli değil, saklanıyor. Belki enkazdan oy verdiriliyor.

Bilmiyoruz. Bilmek için taşı çekmek gerek.

Homeros’un Odysseia’sında insan yiyen devin mağarasında tutsak kalan Odysseus ve arkadaşları, çareyi devin her sabah sevgili koyunlarını otlatmaya çıkarmasını beklemekte bulurlar. Koyunların altına saklanarak çıkarlar açılan kapıdan.

Bizim çözümümüz ise kararsızlığı, küskünlüğü yenmek hep birlikte taşa yüklenmek olmalı.

Çünkü biz daha kalabalığız, biz çoğunluktayız.

Etiketler
Melda Onur