Niye gittin oraya?

İstanbul’da bunu yaşıyoruz, Ankara, İzmir ve daha birçoğunda. Yetmiyor. Büyük sermayenin devleti değil vatandaşın devleti gerekiyor Türkiye’ye.

- Niye gittin oraya, neden durdun ‘kato’nun (kazma kepçesi) önünde…

- Anayasal hakkım, 56. Madde, “Herkes sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına sahiptir”

“Kaymakamlığın içerisinde, 20 metrekare kadar bir salona sığışmış sanık köylüler, sanık avukatları, gazeteciler, izleyicilere göz ucuyla baktım. İçimde gelen gülmeyi son anda zapt ederek, ağzımdan çıkan yarım yamalak sesin, neredeyse 2 metre ötemdeki hakime ulaşıp ulaşmadığını kontrol ettim. Durumumuz zaten hem dramatikti, gülmemek gerekti; ama bir o kadar de trajikomikti.”

Böyle anlatmışım 2011 – 2013 yıllarında Türkiye gündeminden düşmeyen Bağbaşı HES davasının bir duruşmasını.

Yüzde 80’li oranlarda AKP’ye oy vermiş 5 köyün köylüleri 130 dosyayla yıllarca yargılandı. Adli kontrolle her gün kilometrelerce yol kat edip imza verme eziyeti bile zaten onlara ceza gibiydi. Çoğu kadındı. Aralarında 80’li yaşta olanlar da vardı. Neydi suçları? Tarımla geçinen köylerinden geçen derelerine HES yapılmasını istememekti.

Niye gittin oraya?    - Resim : 1

Türkiye’nin hangi köşesinde bir yaşam alanı direnişi varsa oradaki köylüler arasında en çok kadınlar öne çıkar. Hatta her direnişin doğal yolla kamuoyunun tanıdığı bir “yüzü” olur ve direnişin sembolü haline gelen bu yüz genellikle kadındır. Zira çevre tahribatını ilk kadın fark eder, zira ilk olarak kadının yaşam alanını tehdit eder. Tertemiz deresinin suyu kirlenmektedir, hafriyat toprakları olur olmaz yerlere birikmektedir; heyelanı önleyen binlerce yıllık bitki örtüsü yerinden sökülüşünden endişe ederken, kuru dere yataklarına bırakılan hafriyatın yoğun yağışta baraj etkisi yaparak su baskınlarına sebep olacağını bilir.

O yüzdendir direnişi; bu yüzdendir büyük sermayenin devleti tarafından darp edilmesi, tehdit edilmesi, sindirilmeye çalışılması.

Denizli’nin Avdan köyünde yürütmeyi durdurma kararı alınmış kömür madeni alanındaki tarlasını savunan 75 yaşındaki Hatice Kocabaş da aynı zulmü yaşıyor. Kepçelerini Hatice Teyze ve ailesinin yaşam alanına daldıran şirkete direndiği için tıpkı diğer örneklerdeki gibi yıldırılmaya ve cezalandırılmaya çalışılıyor.

Tehdit - Yıldırma

Niye gittin oraya?    - Resim : 2

2011’de beni Erzurum’un Tortum İlçesi’nin Bağbaşı Köyü’ne çeken gazetede gördüğüm bir haberdi. Çok kısa resimli haberin başlığı “Leyla’nın babaannesiyle görüşmesi yasaklandı” idi. Fotoğrafta pembeli morlu başörtüsüyle genç güzel bir kız vardı.

Babaannesi ile birlikte HES direnişine giden Leyla kepçenin önünde oturan köylü kadınların arasındaydı. İşte o direnişin yetişkinlerine ceza isteyen devlet, o zaman 17 yaşında olan Leyla’yı “suça sürüklenen çocuk” olarak tanımlamış ve ona da bir ceza uygun görülmüştü: Bir daha HES eylemine gitmeyecek ve gidenlerle görüşmeyecek. Bu ikincisi babaannesi ve babası ile görüşme yasağı demekti.

Ama Leyla’nın cezası bundan ibaret kalmadı. İki erin ifadesiyle Leyla’ya dava aNiye gittin oraya?    - Resim : 3çıldı: İddia Gerekçe “Leyla’nın askere taş atması ve hakaret etmesi” idi. Hatta Leyla’nın taşla darp ettiği iddia edildi. Tortumlu köylülerin tüm HES karşıtı direnişlerinin görüntüleri kolluk tarafından kaydedilmişti. Pek çok fotoğraf vardı. Bu fotoğraflarda Leyla’nın değil bir jandarma erine taş atıp darp etmek, kolunu havaya kaldırdığı tek fotoğrafı yoktu.

Ama savcı tarafından 9 yıl ceza istendi Leyla’ya. Erler duruşmaya bile gelmiyor ve sürekli erteleniyordu. Leyla aylarca şüpheli olarak yaşamaya devam etti. Mahkemede hakime “Jandarmaya hakaret etmek, benim aile terbiye uymaz, iftira attılar” diyerek kendini savunuyordu. Sonunda beraat etti elbet ama ayları yılları gitti.

Niye gittin oraya?    - Resim : 4

Ne Leyla ilkti, ne Hatice son…

Leyla da toprağın kıymetini bu devleti yönetenlerden daha iyi biliyordu Hatice de… Toprakla haşır neşir tüm kadınlar gibi.

Karadeniz İsyanda ve Karadeniz Çevre Platformları ile bir çevre tespit gezisine çıkmıştık. İlk duraklarımız termik santral tehdidi altındaki Karadeniz Ereğlisi ve Amasra idi. Amasra'da termik tarafından etkilenecek bir köye uğradık. Kahvede bir grup genç yaşlı erkekle sohbet ettik, termik santralin köye getirisinden çok götürüsü olacağını anlattık; dinlediler ve “gelin anlatın bunları, biz bilmiyoruz, kimse bize bilgi vermiyor” dediler. Daha sonra köyde ağaç altında oturan bir grup kadınla konuştuk. Bize yetiştirdikleri fındıktan ikram ettiler. Bölge çok verimli, her tür meyve ağacı vardı. Sohbetin temel konusu termik, işsizlik, tarımdı. Güler Hanım bize, termik gelirse köyünü ailesini nasıl felaketler beklediğini anlatmaya başladı. Hava kirlenecek, çocukları ailesi hasta olacak, ailesini geçindirdiği fındıklık, meyve sebze bahçeleri yok olacak belki de köyden taşınmak zorunda kalacaklardı. İnşaat sürecinde yaratılacak geçici istihdama da (erkekler gibi) kanacak halde değildi. “Tüm bunları nereden biliyorsun” dedim, “Geldiler, burada bilgilendirme toplantısı yaptılar, anlattılar, bizi iknaya çalıştılar” dedi.

Niye gittin oraya?    - Resim : 5

“Anayasal hakkım”

Bu sahiplenmeyi Sinop'ta katıldığımız nükleer bilgilendirme toplantısına daha fazla ilgi gösteren kadınlarda da gördük. Fatsa'daki altın madeninden suya, toprağa sızacak olan siyanürün farkında olan yine ağırlıklı olarak kadınlardı; “Bu siyanür bizim toprağımıza, suyumuza, oradan da fındığımıza geçecek. Neyle geçineceğiz” diye soruyorlardı.

Kırıkkale köylüleri, Kızılırmak'ı 25 kilometre baypas eden HES projesinin iptali için TBMM'ye kadar geldi. Aralarındaki Emine Hanım sorunu ifade ediş şekliyle farkını ortaya koyuyordu. İkizdere'de köprüyü kapatıp, dayağa direnerek köprübaşını tutan ve HES inşaatına geçit vermeyen köylü kadınlardı. Havva Hanım ve diğerleri çok acı çektiler, sularını kaptırmadılar. Manavgat Ahmetler köyünde direniş çadırının yanına nöbet tutanlar için “yemek timi” kuran kadınlar; çatışmada erkekler kadar serttiler.

Tortum'da çarşaflarından sürüklenerek darp edilen kadınlar birer birer mahkemeye çıkıp hakim önünde ifade verirken, “neden gittin eyleme” sorusunu, “anayasal hakkım, 56. madde, 'herkes sağlıklı bir çevrede yaşamak hakkına sahiptir” diye cevaplıyordu.

Niye gittin oraya?    - Resim : 6

Devlet geçimlik üreticiye karşı

Yeşil Yol denen altın madeni yoluna karşı direnişin Havva Anası diye bilinen Rabiye Özcan “Devlet kim, devlet benim” haykırışıyla direnişin en unutulmaz yüzlerinden biri olmuştu.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde en azından tanıdıklarımı bir bir anmak, mücadelelerini hatırlatmak istedim. Ne yazık ki ülkemizde “geçimlik üretici” sınıfına giren bu kadın çiftçilerin varlığı ve ekonomik büyüklüğü es geçiliyor. Kendi küçük aile işletmeleri – çünkü bahçesinde küçük tarlasında yetiştirdiği ile hem beslenerek hem satarak yaşamı ayakta tutuyor – hoyratça bir madene bir enerji inşaatına ya da taş ocağına feda ediliyor.

Niye gittin oraya?    - Resim : 7

Bu da bedeli ödenerek değil, direnişin bedeli ödetilmeye çalışılarak oluyor.

Sonuçta özgürlüğüne kavuşuyor ama yaşam alanı derin yara alıyor. Sonra mı ne oluyor? Yerinden yurdundan, köyünden sökülen kadın şehirde bir toplu konut içine hapsediliyor. Kendisi tarla yerine temizliğe, kocası taşeron elinde bilinmeze, çocuğu güvenli köy okulu yerine başına ne geleceğini bilmediği belki bir cemaatin karanlığına gidiyor.

Niye gittin oraya?    - Resim : 8

Hiç mi mutlu son yok? Var elbet ama onların mücadelesini desteklemek için hem yerel yönetimin hem merkezi yönetimin iradesi gerekiyor. Bugün merkezi idare büyük sermayenin devleti gibi çalışıyor, ama bazı yerel yönetimlerin evlere ulaşan gıda zincirine bu üreticileri eklemek için ufak bir çabası bile büyük bir değişim yaratıyor.

Niye gittin oraya?    - Resim : 9

İstanbul’da bunu yaşıyoruz, Ankara, İzmir ve daha birçoğunda. Yetmiyor. Büyük sermayenin devleti değil vatandaşın devleti gerekiyor Türkiye’ye.