Mahkeme manzaraları

Soma’nın 2018 Temmuz ayındaki karar duruşması da yine bir üye hakimin hastalığı gerekçesi ile ertelenmiş ancak yerel basının peşine düştüğü hakim hastanelerde bulamamıştı.

Dün karar duruşması olması beklenen Çorlu Tren Katliamı Davası, mahkeme salonundan en hızlı ayrılan heyet görüntüsüne sahne oldu.

Mahkeme salonlarındaki mağdur ailelerin acılı yüreklerini soğutamayacak kararları verme arifesinde, heyetlerin bu tür kaçışlarına daha önce de şahit olduk. Dün heyet başkanının açıkladığı “ara karar” ardından “Bu da nerden çıktı böyle” deyip durumu anlamlandırmaya çalışırken duruşmanın 25.04.2024 tarihine ertelendiğini duyduk. Aileler ve avukatlardaki şaşkınlığın ilk saniyelerinde heyet toz olmuştu. İki kadın üye cümlenin noktası konduğu anda fırlamak üzere sandalyelerdeki oturuş pozisyonlarını almış, çantalarını kavramış olmalılar.

Elbette bu kaçış adaletsizliğe karşı bir utanma değil, orada çıkabilecek bir arbedenin içine düşme kaygısından. Zira yıllardan beri adalet günü bekleyenlerin karşısına çıkıp “üye hakim bu sabah mazeret izni aldı” demenin sonuçlarını bir nebze tahmin edebiliyorlar.

Yaşadığı büyük acının ardından isyan eden vücudunun kendisini tansiyondan şekere, kalpten kolesterole her türlü ilaca mahkum ettiğini söyleyen Mısra Öz, katliamda kızı iki yeğeni ve kız kardeşini yani 4 canını kaybeden Zehra Bilgin ve yaşamını yitiren diğer 25 kişinin aileleri, tren katliamının sorumlularından biri olan Veysi Kurt’un TCDD Genel Müdürü olarak atanmasıyla, mahkemeden pek de tatmin edici bir karar çıkmayacağını tahmin etmişlerdir. Ama dünkü durumu hiç kimse beklemiyordu.

Belli ki üye hakimin mazeret iznine ihtiyaç duyulmuştu.

İhtiyaç molası Soma’da da karşımıza çıktı ve süreci uzattı: 2015 yılının Nisan ayında başlayan davanın Şubat 2017'deki 15. duruşmasında mahkeme başkanı savcıya mütalaası için zaman verecekti; ancak savcı herkesi şaşırtarak mütalaasının hazır olduğunu söyledi. Bunun üzerine mahkeme başkanı da 5 dakikalık ara verip öyle devam edelim dedi. Ancak bu ihtiyaç molasında ne yaşadıysa savcı, geri döndükten sonra mütalaa için süre istedi. Mahkeme de bu talebi kabul ederek duruşmayı 18 Nisan’a erteledi. Ancak o gün de savcı mütalaasını vermedi.

Sonuçta 5 dakikalık mola 1,5 yıl sürerken bu esnada davayı başından beri yürüten Mahkeme Başkanı Aytaç Ballı’ya davadan el çektirildi. Madenci ailelerinin avukatlığını yapan Çağdaş Hukukçular Derneği Başkanı Selçuk Kozağaçlı bir suçlamayla tutuklanarak cezaevine girdi.

Soma’nın 2018 Temmuz ayındaki karar duruşması da yine bir üye hakimin hastalığı gerekçesi ile ertelenmiş ancak yerel basının peşine düştüğü hakim hastanelerde bulamamıştı.

Bu arada Selçuk Kozağaçlı demişken, onun da mahkemesinden kalma bir kare var hafızalarda. 14 Eylül 2018 günü, İstanbul 37’nci Ağır Ceza Mahkemesi, Selçuk Kozağaçlı’nın da aralarında olduğu tutuklu avukatların tümü hakkında tahliye kararı verdi. Ama savcılıktan tahliye kararına itiraz geldi ve bir kısmı için yeniden yakalama kararı çıktı. Bu kararı duyan Kozağaçlı bırakın kaçmayı ya da saklanmayı, kendisi Çağlayan Adliyesi’ne geldi; hatta adliyede oluşunu çektiği bir video ile duyurdu. Duruşma salonunda Kozağaçlı’yı gören hakim hiçbir şey demeden tası tarağı toplayıp hızlıca gitmişti. Sonra Kozağaçlı’yı tutukladılar.

Türkiye’nin mahkemeleri bu tür heyet hareketliliğine, ortadan kayboluşlarına aşikar. Zaten mahkeme salonu dışında ve içinde kolluk sayısının çokluğundan çıkacak kararı ve mahkeme heyetinin salondan ayrılma hızını kestirebilmeniz mümkün. Bunun bir örneğini 2012’de Ankara’da Sivas Davası duruşmasında davanın düştüğü haberini veren ve salondan hızla ayrılan heyet ile yaşamıştık. Ailelerin isyanı ve üzüntüsü dışarıda sert bir kolluk şiddeti ile karşılanmış biber gazından göz gözü görmez olmuştu.

Heyetler kararlarının arkasında duramadığından olsa gerek böyle manzaralara tanık oluyoruz. İşin en acı tarafı ise kararı vermede bağımsız hareket edemeyeceğine ikna olduğunuz kişi önünde yapılan savunma. Ergenekon davaları, Balyoz davaları böyle savunmalarla dolu. İnönü Üniversitesi Rektörünün kendini anlatma çabası ve hiçbir şey dinlemediği hissine kapıldığımız mahkeme başkanının ifadesi hiç gözümün önünden gitmez.

İşte o aynı yüz ifadesi, 28 Şubat günü 'Yargımız her zamankinden daha tarafsız ve bağımsız' diyen Adalet Bakanı’nda var.