Ortadoğu'nun Philadelphia'sı

Amman'da lokanta kapılarında rengarenk lambalar birden yandığında, merdivenlerde oturan bir delikanlı fırından aldığı ekmeği keyifle ısırırken bu şehre gelen biri, o an, aynı akşamı daha önce de yaşadığını ve mutlu olduğunu anımsayanları kıskanmalıdır.

40 günlük olduğumdan beri yurt içinde geziyorum. 22 yaşımdan beri de yurt dışında elimden geldiğince gezip dünyayı tanımaya çalışıyorum. Eskilerden, yenilerden seyahatlerimi "yazarım bir gün" dosyamdan çıkarıp masamın üstüne koymak bugüne kısmetmiş. Evet çok ülke gezdim sayılır. Ama ülke saymayı anlamlı bulmam. Çünkü ben şehirleri, bölgeleri, coğrafyaları severim. Devletlerle, sınırlarla işim olmaz. O yüzden ülke yazmak yerine şehir yazayım istiyorum. Kendimce şehirlerimin hikayesini...

Şehirler bazen birbirine benzese de her birinde size farklı hissettiren bir an olur. O yüzden Calvino'nun Diomira'sındaki lokanta kapılarında rengarenk lambalar birden yandığında, terasın birinden bir kadın ooh! diye keyifle bağırırken bu şehre gelen biri, o an, aynı akşamı daha önce de yaşadığını ve mutlu olduğunu anımsayanları kıskanmalıdır.*

Haydi başlayalım:

Kardeş Sevgisi Şehri

Size yaptığım en son seyahatin şehirlerini birer birer anlatmakla başlamak isterim. Elbette şehirler önceliğimiz, ama seyahatler ülkelere yapılıyor elbette. O halde Ürdün coğrafyasının bazı şehirleri, bazı yaşam alanları ile başlayalım. Mesela Philadelphia.

Geçtiğimiz günlerde bir akademisyenin Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD rotasının üzerine tüm Pennsylvania eyaletini sıkıştırdığı Philadelphia'dan söz etmiyorum. Burası Ortadoğu coğrafyasının Philadelphia'larından biri. Günümüzde Ürdün'ün başkenti; yani Amman. Aslında bakıldığında dünya üzerine çok sayıda Philadelphia var. İkisi bizim ülkemizde, bunlardan biri Alaşehir. Biri Mısır'da. Hatta İngiltere'de, Almanya'da, Güney Afrika'da da var. Adı Philadelphia olan yerler aslında başlı başına bir yazı konusu da olurdu. Yani diyeceğim o ki malum akademisyen haritalarla oynamak isterse elini korkak alıştırmasın.

ABD'deki Philadelphia 1682'de İngiliz yazar ve din bilgini William Penn tarafından kurulurken şehre Yunanca "kardeş sevgisi" anlamına gelen "Philadelphia" adını vermiş. Amman'ın ise bu eski adı, Milattan Önce 283-246 yılları arası Mısır'a hükmeden ve şehri kuran Makedonyalı II. Ptolemaios Philadelphus'tan alıyor. Tabii onun da adı aynı anlamı taşıyor. 20. Yüzyılın ikinci yarısı boyunca komşusu Filistinlilere kapılarını açan ve yüzbinlerle ifade edilecek Filistinli'nin göç ettiği Ürdün'ün başkentine "kardeş sevgisi" adı uygun düşmüş diyebiliriz. Belki... Amman'ın bir önceki adı ise Demir Çağı boyunca ve Ammonite Krallığı döneminde Rabat Aman imiş ve o zaman da krallığın başkentiymiş.

Ortadoğu'nun Philadelphia'sı - Resim : 1

7 Tepeli Amman

Amman bölgesinin tarihi daha eski. Şehrin yaklaşık 2 km kuzeyindeki Ain Ghazal'daki ya Ceylan Pınarı adlı yerleşimde çıkan kazılardan 9000 yıl öncesine kadar gittiği anlaşılıyor. Yani şehir İstanbul kadar eski. Adından da anlaşılacağı üzere bölgenin faunası hayvanları zengin, daha o yıllarda Ceylan olduğu biliniyor. Bu faunanın bereketli bir ormanlık alanda yaşadığını da belirtelim. Zaten yöreler, şehirler kuruldukları günkü isimleriyle müsemma değil mi? Mesela Amasra'da termik santralden doğrudan etkilenen ilk köyün adı Tarlaağzı. İnsan böyle bir köye santral kurar mı? Neyse konuya dağıtmayalım.

Amman 7 tepe üstünde üstüne kurulmuş bir şehir. Yani yine İstanbul gibi. Aslında 7 tepe üzerine kurulduğu söylenen başka şehirler de var dünyada. Mesela Roma... Peki başka? Sıkı durun, 93 tane var benim saydığım. Aslında Yedi Tepeli Şehirler diye de ayrı bir yazı konusu olur. Yukarıdan çok yüksekten bakıldığında beyaz evleriyle Amman'ın beyaz bir güvercini andırdığını da söylüyorlar ama esas özelliği bir merdivenler şehri olması. Tarihi sırayı bozmamak için bunu birazdan anlatalım.

Ortadoğu'nun Philadelphia'sı - Resim : 2

Amman'da bir Grekoromen

Önce Yunan sonra da Roma etkisi bu şehirde izlerini bırakıyor. Şehrin biraz kuzeyinde Jerash antik kenti var. Şehrin kapısından girdiğinizde Amman'ın kireç beyazı kutu kutu evlerinin çevrelediği inanılmaz bir Antik Grekoromen şehri karşılıyor sizi; neredeyse her şeyi yerli yerinde duruyor. At yarışlarının ve gladyatör dövüşlerinin yapıldığı hipodromundan tutun, tiyatrosuna, arenasına ve sütunlu yollarına dek sizi zaman tüneline sokuyor. Burada bir duralım. Jerash sütunlu yolunun bilinen ilk kaldırımlı yollardan olduğu söyleniyor. Zaten kaldırım Roma dönemine ait bir şehir uygulaması. Zira at arabaları geçerken yayalara güvenli yol yapmışlar.

Jaresh'in yerleşim tarihi MÖ.7500'e dek gidiyormuş. Ancak şehrin bu haliyle Büyük İskender tarafından kurulduğu tahmin ediliyor. Öylesine korunaklı kalmış ki Jerash, İtalya dışındaki dünyadaki en büyük ve en iyi korunmuş Roma mimarisi alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Korunması 749 yılında bu bölgede yaşanan depreme bağlanıyor. Şehir olduğu gibi toprak altında kalıyor ve yüzyıllar sonra gün yüzüne çıkıyor. Amman Kalesi adı verilen antik bölge de aynı dönemden günümüze ulaşmış. Buranın en önemli objelerinden biri de Herkül tapınağı. Ancak artık vücudu kalmamış olan Herkül'ün elinin dev bir parçası kalmış günümüze.

Ortadoğu'nun Philadelphia'sı - Resim : 3

Ortadoğu'nun Philadelphia'sı - Resim : 4

Ortadoğu'nun Philadelphia'sı - Resim : 5

Amman İslam kenti oluyor

Gel zaman git zaman Amman'da yaklaşık 900 yıllık bir Yunan-Roma egemenliği sona eriyor. Hazreti Muhammed'in ölümünün hemen ardından 635 yılında Raşidin Halifeliği bölgeyi ele geçiriyor. Raşidin Hazreti Muhammed'in halefi olan ilk halifelik. Askeri bakımdan çok güçlü olan Raşidin Halifeliği'nin. 100.000 kişilik bir orduya sahip olduğu tahmin ediliyor. Bu ordu ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasını İslam coğrafyasına katmakta büyük etkileri oluyor.

Artık şehir üçüncü ve son adını bu dönemde alyor: Amman. Sonraları da çeşitli kuşatmalara, saldırılara sahne oluyor. Haçlılar deniyor mesela kuşatmayı, ama şehir artık günümüze dek Amman olarak kalıyor. Zaten Arapça konuşan bölge İslami yönetime çabuk adapte oluyor. İslam tarihi kronolojisinden biz anlatıldığı gibi sırayla Emeviler ve ardından Abbasiler yönetimi ele geçiriyor. Emeviler kale bölgesine hemen saray inşa ediyorlar. Bugün hala Amman Kalesi'nde Roma yapıları yanında Emevi Sarayı ziyaretçileri ağırlıyor. Aslında yaşadığımız coğrafya ve ülkemizde de böyle bir bakışta mesela Yunan, Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi mimari ve eserlerini görebileceğimiz yerler var. Mesela Selçuk'ta önde Yunan medeniyetine ait Artemis Tapınağı, ortada Selçuklular döneminde yapılan İsa Bey Camii, arkada Osmanlı döneminde yapılan Selçuk Kalesi'ni görebileceğiniz bir yer vardır.

Ve sonra Osmanlı gelir

Osmanlı İmparatorluğu ise 1516'da Amman bölgesini alıyor, ancak Osmanlı devrinde daha çok Ürdün'ün Salt şehri ön plana çıkıyor. Amman'ın batısında bulunan Salt, Ürdün'ün rakımı en yüksek şehri olduğundan stratejik açıdan önemliydi ve Osmanlı'nın da askeri merkeziydi. Salt, altın çağını Osmanlı döneminde yaşamış, şehir mimarlarla yeni baştan kurulmuş.

Tarihi artık burada bırakmak istiyorum bugünlük. Çünkü akışa göre önümüzdeki haftalarda tarihe tekrar döneceğim ve size Arabistanlı Lawrence'ı, Hicaz Demiryolunu, Akabe'nin kaybedilişini anlatacağım. Ama zaman tüneline binip de bugüne gelmeden, son olarak Kurtuluş Savaşına katılmış ancak daha sonra düzenli orduya katılmadığı için hain ilan edilerek ölüm fermanı çıkarılmış olan Çerkez Ethem'in ülkeden kaçarak Yunanistan üzerinden gittiği Amman'da mezarının bulunduğunu hatırlatalım. Hatırlarsanız bir ara AKP iktidarının Çerkez Ethem'in mezarını Türkiye'ye getirme gündemi de olmuştu. Hatta Bülent Arınç bu konuya başta Çerkez milletvekillerinin ilgisini istemiş ve TBMM'de bir komisyon önermişti. Bu hatırlatmanın ardından zaman tüneline binip bugüne gelelim.

Merdivenler Şehri

Amman Merdivenler Şehri diye tanımlanıyor. Dedik ya 7 tepeli diye. Ama İstanbul gibi yaygın düşünmeyin, daha dar bir yüzölçümü. Amman 1.680 kilometre kare. İstanbul ise 5.343 kilometre kare. Yani 7 tepenin 5'te 1 ölçeğinde sıkıştığını düşünün. Yüksek yollar, yokuşlar ve derken doğal merdivenler oluşmuş. Şehirde binlerce beyaz kireçtaşı bina ile onu bir merdiven şehri yapan düzensiz bir uyum var. Kentin bu dikey topoğrafyası, dikey ve paralel olan kentsel dokuda merdivenlerle bağlanan sokaklar yaratmış. Önceleri yayaların ulaşımı için yol görevi gören bu merdivenler daha geniş bir işleve sahip olmaya, daha sosyal, kültürel, sanatsal ve ticari kamusal alanlar haline gelmiş. Merdivenlerin önemi, bağlandıkları sokakların, caddelerin önemiyle bir olmuş. Ana caddeler de birbirlerine daha geniş, daha uzun ve daha yoğun merdivenlerle bağlanmış. Bazı işletmeler merdivenler boyunca yerleşik olmuş. Oteller, berberler, kafeler, fırınlar... Amman Belediyesi de ilgisini bu merdivenlere çevirince bakımları yapılmış, ışıklarla, korkuluklarla, banklarla donatılmış. Renkli, boyalı, sokak sanatçılı merdivenleri düşününce Gezi Direnişi dönemi geceleri renkli merdivenleri griye boyayan Beyoğlu Belediyesi aklıma düşüyor. Merdivenli, asansörlü çok dikey şehir var aslında. Onlara da bir yazı ayırmak gerek.

Ortadoğu'nun Philadelphia'sı - Resim : 6

Yediğim içtiğim sizin de olsun

Niye öyle denir bilmem. Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat derler ya. Aslında yenileni, içileni de merak ederiz. Bunlar her yerde bulabileceğiniz bilgiler ama kahvaltıdan akşama kadar Humus yendiğini söylemek mümkün. Humus Arapça nohut demekmiş. Aslında bizim rakı mezelerinin tamamını bulmak mümkün. Hadi daha da ileri gidersek yani Türk mutfağının bir bölümü birebir Amman ve Ürdün'ün diğer şehirlerinde var. İçki konusunda muadil İslam idareli ülkelere göre daha serbest. Tatlılara gelirsek, bizim şerbetli hamur tatlılarımızı yapıyorlar ama daha az tatlı, daha az şerbetli. Daha hafif yani bence daha iyi. Künefeyi de daha hafif ve bazı yerlerde irmikle de yapıyorlar mesela.

Ortadoğu'nun Philadelphia'sı - Resim : 7

Amman'da lokanta kapılarında rengarenk lambalar birden yandığında, merdivenlerde oturan bir delikanlı fırından aldığı ekmeği keyifle ısırırken bu şehre gelen biri, o an, aynı akşamı daha önce de yaşadığını ve mutlu olduğunu anımsayanları kıskanmalıdır.

Bir sonraki yazı Gizemli Şehir Petra olacak. İslam tarihinin dehlizlerinde gezeceğiz.

İyi Pazarlar...

*Alıntı: Görünmez Kentler, Italo Calvino, çev. Işıl Saatçioğlu

Etiketler
Melda Onur