Demirağlara gömdük anayurdu...  

Ben Mümin Karasu'ya dünkü savunması içim müteşekkirim. Dava torbasına açılan delikten içeri atıldı. O da parmağını deliğe soktu başkalarını çekmek için genişletiyor. Bakalım nasıl devam edecek.

Çorlu Tren Katliamının önceki gün görülen 12. Duruşmasında anlatılanlar, AKP'li yıllar Türkiye'sinin bir özeti idi. Başka bir ifade ile, bu devre dair ne ararsanız bulabileceğiniz bir yönetici özeti idi sanki.

Bu duruşma aynı zamanda dava sürecinin yeni bir evreye girişiydi. Zira dava başladığı günden beri sanıkları mümkün olduğunca alt seviyedeki personel sınırında tutmak isteyen kurum başarılı olamadı. Ailelerin ve avukatlarının ısrarlı talepleri üzerine geçtiğimiz duruşmada sanık seviyesi, dönemin Bölge Müdürü, Bölge Bakım Müdürü, Müdür Yardımcısına kadar yükseldi.

Çarşamba günkü duruşmada savunma yapan bu üç isimden özellikle dönemin. 1. Bölge Bakım Bölge Müdürü Mümin Karasu en çok merakla beklenen isimdi. Doğrusu beklememize de değdi. Zira dönemin 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan'ın, sorulan soruları "4 yıl oldu, hiç hatırlamıyorum" diye savuşturmasına karşın Karasu savunmasında astlarını açıktan, üstlerini de üstünü kapamadan hedefe koydu.

Pek biz neler öğrendik Karasu ve diğer sanıklardan TCDD'nin geldiği durum hakkında?

Yetkisiz, sorumsuz bürokrasi

TCDD personelinin görev kitabı olan "105 Nolu Genel Emir" herkesin görevini tanımlıyor ama eyleme geçmede bir yetki sorunu var, zira harekete geçmek için herkes o görevi dahilinde talimat bekliyor. Zira geçen duruşmada sanıklara "neden yapmadınız, neden gitmediniz" diye yöneltilen sorulara "böyle bir talimat almadım, talimatsız iş yapmam mümkün olmaz, yetkim dahilinde değil" kabilinden yanıtlar verildi. Sonuçta iş gelip talimatı vermeyen, yetkisini kullanmayan ya da görevini yapmayan bir üst yöneticiye bağlanıyordu.

Oysa savunmasında Mümin Karasu, 105 Nolu Genel Emir dahilinde herkesin görevi kapsamında talimat beklemeksizin hareket edebileceği, kurum hiyerarşisinde tüm müdür ve yardımcıların altlarında çalışan personeli yukarıdan bir talimat beklemeden, o yetki sınırları içerisinde çalıştırabileceğini ima ediyordu. Ancak tıkanan ve yürümeyen bir şeyler vardı.

Karasu TCDD'den şikayetçi

Karasu uzun uzun TCDD'deki işleyişten şikayet etti. "Hadiseden önce demiryolu bakım müdürlüklerine en az iki defa yazılı uyarı geçilmesine rağmen müdürlükler görevini yerine getirmemiştir. Herkesi yazılı ve sözlü olarak uyarmama rağmen hedef gösteriliyorum" dedi. Söylediğine göre TCDD'de yapısal değişiklik ile mevzuattaki değişiklik karışıklığa yol açmıştı.

Gerçekten de sanıkların anlattıklarından, birimlerin çok karmaşık bir işleyişi olduğu belli. Bazı birimler ayrılmış, bazı birimlerin isimleri değişmiş, bu da görev, yetki, sorumluluk karmaşası yaratmıştı. Karasu'nun ifadesine göre bölge müdürü nöbetçi ekip bırakmıyordu; olay tarihi itibariyle de nöbetçi ekip yoktu. Ayrıca bazı personelin işini yapmadığı ve tüm şikayet ve bildirimlerine rağmen üst makamlar tarafından bu personelin kayırıldığını ima etti.

Liyakatsızlık, Kayırmacılık

Karasu'nun ifadesinden çıkan görüntü kendisinin, öncelikle TCDD'deki personel yönetiminden memnun olmadığıydı; raporlarının, uyarılarının astları ve diğer birimlerce dikkate alınmadığı, üst makamların da bu konuda denetim ve yaptırım yetkisini kullanmadığı, yani tam bu kelimelerle ifade etmese de, "liyakatsizlik ve kayırmacılığın" kol gezdiği bir kurum tanımladı. Bu arada bir avukatın kendisine yönelttiği, "TCDD yönetmeliğine göre Karasu'nun bu görevi yapabilmesi için mühendis olması gerektiği ve mühendis olmadan nasıl orada olabildiği" sorusunu da, "Bunu da Süleyman Karaman'a sorun" diye yanıtladı. Bilindiği üzere Süleyman Karaman TCDD Eski Genel Müdürü ve şu an AKP milletvekili.

Bir diğer sanık dönemin 1. Bölge Müdürü Nihat Aslan'ın alınabilen yanıtları ise çok tartışmalıydı. Pek çok konuyla ilgili bilgisinin olmadığını anladığımız Aslan bir onay makamıydı. Onayladığı yazılardan biri sorulduğunda habersizmiş gibi görünen Aslan'ın, "onay verdiğim evrakların hepsini okumam mümkün değil" demesi salonda gerginlik yarattı. Aslan "hızlı okuyordum" diye düzeltti.

Fenerbahçe Toplantıları

2 duruşmadır en dikkati çeken konulardan biri de sanık olan ya da olabilecek TCDD personelinin katıldığı Fenerbahçe buluşmaları oldu. TCDD Fenerbahçe Sosyal Tesislerinde, TCDD yöneticileri, davaya dahil edilen personelini, Mümin Karasu'nun ifadesine göre "moral, motivasyon ve hukuki destek amaçlı" topladı. Geçen duruşmada sanık ifadelerinden ilk kez duyduğumuz bu Fenerbahçe toplantısında, sanıkların alt seviye personel ile sınırlı kalmasına çalışılması, soruşturmanın yukarıya doğru ilerlememesi, ifadelerin bu yönde verilmesi karşılığında kurumun sanık personeli koruyacağı bilgisi sızmıştı.

Eğer aileler, avukatlar ve bu davayı haber yaptıkları için yargılanmalarına rağmen vaz geçmeyen gerçek gazeteciler olmasaydı, belki de sanık seviyesi alt düzey personelle sınırlı kalacaktı. Ama adaletin eli Mümin Karasu'ya kadar uzandı. O da bu dava torbasına sokulunca, Bakım Daire Başkanı Fahrettin Yılmaz başta olmak üzere isim vermeden ve imalarla üst yönetimi hedef göstermeye başladı. Daire Başkanının ismi o kadar geçti ki, özellikle de Fenerbahçe toplantısındaki rolü o kadar şüphe çekti ki, avukatlar Fahrettin Yılmaz'ın adil yargılamayı etkileme suçundan soruşturulmasını istedi. Mahkeme bu konuda olumsuz karar almakla birlikte, eğer 21 Mart'taki duruşmada bu konunun üzerine daha çok gidilirse, soruşturma Daire Başkanına dek uzanabilir.

Danışmanlık Teklifi

Mümin Karasu'nun TCDD'de ne kadar mutsuz olduğunu, astına söz geçiremeyip üstüne derdini anlatamadığı öğrendik. Üstelik yalnızca kötü personel yönetiminden değil, aynı zamanda mali konularla ilgili şikayetleri de vardı. Örneğin kendilerine ayrılan torba ödenekten fatura ödemeleri yapıldığı için ödeneğin eksik gelmesinden şikayet etti bir ara. Bir personeline disiplin işlemini yapmıştı ama gelen teftiş müdürü cezaya gerek duymamıştı. Raporlar yazıyor, uyarılar yapıyor ama dikkate alınmıyordu. Karasu bu görevde artık daha fazla kalamayacağına karar vererek ayrılmayı düşünürken Çorlu Tren Katliamı oldu.

Daha sonra görevinden alınan Mümin Karasu, kendisini hayal kırıklığına uğratan TCDD yönetiminden birden Danışmanlık teklifi aldı. Bu çok önemli bir teklifti; başkası olsa koşar, Ankara'da danışman olarak otururdu ama kendisi yalnızca haftanın birkaç günü gelip deneyiminden yararlandırmayı teklif etmişti. İşte ailelerin de sorduğu soru buydu: Acaba Karasu bugün bir hışım anlatarak verdiği bilgileri 4 yıldır neden saklamıştı. Bu kadar geciktirme nedeni bu danışmanlık mıydı? Fenerbahçe toplantısı daha hangi tekliflere zemin olmuştu.

2003 Miladı

Ama bana, Mümin Karasu'nun en çarpıcı sözleri hangi konu hakkındaydı diye sorarsanız, bence TCDD'de 2003 yılı itibarıyla yaşanan değişikliği anlattığı bölümdü. Kendisi 44 yıldır TCDD de çalışıyor ve eski işleyiş ile yenisini iyi biliyordu. 2003'ten önce TCDD çok sayıda mühendis personel istihdam ediyor ve hem proje hem uygulama konusunda bu personelini çalıştırıyordu. 2003'ten itibaren, yani AKP hükümetlerinin başladığı günden itibaren bu konuda yönetim anlayışı değişti. Artık bir çok iş başlığında akademisyenlere, yani dış kaynaklara başvurulacaktı. O günden itibaren personel alımı azaldı ve belki de içerdekiler yavaş yavaş tasfiye edildi, emekli edildi. Artık üniversite hocaları, özel sektör katılımları devri başlamıştı. Yani bir nevi özelleştirme.

Bu anlayış ülkenin tüm kamu kurumlarında etkili oldu. Personeli atıl ve gereksiz bırakma, kendi personeli ile uygun bütçeli iş yapmak yerine, dışarıya ihale ederek bir saadet zinciri oluşturma. İlk günlerde akademiyi desteklemekmiş gibi görünen, kamu-üniversite işbirliği imiş gibi görünen bu hamleler, kurumların insan kaynağını yani beynini boşalttı. Demirağlara gömdü.

Ben Mümin Karasu'ya dünkü savunması içim müteşekkirim. Dava torbasına açılan delikten içeri atıldı. O da parmağını deliğe soktu başkalarını çekmek için genişletiyor. Bakalım nasıl devam edecek.

Etiketler
Melda Onur Ekmek