Her şey dahil: Do not disturb

"Toplumun farklı katmanlarından olan insanların, bir araya gelerek, sorunları kendi perspektiflerinden ele aldıkları filmde, aslında herkes başrol. Hepsinin bir derdi var, önemli ya da önemsiz onları zorlayan meseleler."

Uzak kalmak için bile, birbirine ihtiyaç duyuyor insanlar. Sevilmek mi istiyorlar, yoksa anlaşılmak mı? Ben, kısaca kim olduklarından bahsedeyim, kararı siz verin.

Her şey dahil: Do not disturb - Resim : 1

Metin (Cem Yılmaz) : Karaköy İdo İskelesinde yer alan arabalı vapurda çalıştı uzun bir süre. Oradaki namı Ayzek’ti. Hani şu Aşk Gemisi dizinde olan. Fakat pandemide, gemisi karaya vurunca ve herkes evlere kapanınca, o da kendine yönelerek, bazı motivasyon araçları edinmeye başladı. İki yılın sonunda, bir tanıdık vasıtasıyla Komodor Otel’de gece müdürü olarak işe giren Metin, annesinin evlendirmek istediği Sühal ile de burada tanıştı. Yeniden toplumun arasına karışınca, kişisel gelişim için verdiği emeklerin neticesini görüyordu.

Sühal (Ahsen Eroğlu) : Otelin çamaşırhanesinde görevliydi. Resim çizmeyi seviyor, konservatuara hazırlanıyordu. Metin’in düşündüğünden çok farklıydı, çünkü güzel ve gençti. Benim kalemim değil dedi Metin. Sahi neden dedi bunu? İki yıl boşuna mı alkali beslendi? Ona Sühal’in onu sevmeyeceğini kim projekte etti?

Peri (Nilperi Şahinkaya) : Instagram düşünürü Peri, gerçek bir insan gibi görünüyor, binlerce takipçisini sükûnetle kendine bağlıyordu. Metin de onlardan biriydi. O, Alaaddin’e halının uçabileceğini söylüyor, zavallı Alaaddin ise her seferinde halının üstüne yatıp, uçuşan tozları seyrediyordu.

Saniye (Özge Özberk) : O da, Metin’in işe başladığı gece, köşedeki eczanede nöbetçiydi. İçki, sigara ve gazino ışıkları eşliğinde, sürekli müzik dinlediği nöbetinde, sıra dışı olmasının yansı sıra, cana yakın görünüyordu. Tam benim kalemim dedi Metin. Saniye ise nöbetin bitmesinden başka bir şey istemiyordu.

Davut (Bülent Şakrak) : “D.T(49) Kendisinden boşanmak isteyen eşini…” diye başlayan haberlerin öznesiydi. Biz diye konuşurdu hep, ölümüne severdi. “Al kızı sevaptır” diyerek, rahatsız etmeye başladı Metin'i. Bir şey yapacağı belliydi.

Bahtiyar (Celal Kadri Kınoğlu) : Edebiyat Profesörüydü. Bir karar aldı ve kariyerine müzisyen olarak devam etmek istedi. Çoğu müzisyenin enstrümanını sattığı, bazılarınınsa intihar ederek yaşamını kaybettiği pandemide, o da maddi, manevi zor bir süreçten geçiyordu. Hayattan keyif alamayan bir Peri düşmanıydı adeta. Halının uçması değil, içine cesedinin sarılıp boğaza atılması onu daha çok mutlu ederdi. Gerçi onu bir şey mutlu eder miydi, tartışılır. Belki onun bununla ilgili bir fikri vardır…

Komodor Otel: Sirkeci’ de merkezi konumda, 72’den beri hizmet vermekte olduğunu varsaydığımız, Komodor Otel’in eski, tekinsiz ve loş bir atmosferi vardı. Bahtiyar ne kadar mutluysa, Komodor da o kadar adını yansıtıyordu.

KONUŞTUKÇA UZAKLAŞANLAR

29 Eylül’de Netflix’te yayına giren, senaryo ve yönetmenliğini Cem Yılmaz’ın üstlendiği Do Not Disturp, oyunculuklar ve teknik ekibin detaylı çalışması ile izlemesi oldukça keyifli bir film. Yapım tasarımcısı Burak Yıldırım’ın kurduğu plato, görüntü yönetmeni Barış Özbiçer’in kullandığı renkler, hikâyeye bir karakter gibi katkı sunuyor.

Toplumun farklı katmanlarından olan insanların, bir araya gelerek, sorunları kendi perspektiflerinden ele aldıkları filmde, aslında herkes başrol. Hepsinin bir derdi var, önemli ya da önemsiz onları zorlayan meseleler. Metin’in işe başladığı o gece randevulaşmış gibi bir araya geliyor ve konuşmaya başlıyorlar.

Tek mekanda çekilen bir film olması ve bu mekanın bir otel olması, benzer temadaki filmleri akla getiriyor. Benim aklıma gelense (çünkü herkes gibi benim de bir fikrim var) Melih Cevdet Anday’ın, Mikado’nun Çöpleri oyunu oldu. Edebi açıdan değil ancak, bir eleştiri unsuru olarak iletişimsizlik mevzusu burada da belirgin bir biçimde ön plana çıkıyor. Herkes yaşam hakkında bir karara varmış ve köşesine geçmiş. Bu şüphesiz halleri, onları kendilerine yaklaştırmadığı gibi, dış dünyaya da kapatıyor. Karakterler birbirlerine beklentilerini yansıtırlarken, bu beklentileri karşılanmadıkça, kendilerini daha yalnız hissediyor ve öfke duymaya başlıyorlar. Metin, olmadığı biri gibi davranmaya çalışmaktan, Bahtiyar ise olduğu halinden yoruluyor ve konuştukça bir mesafe giriyor araya. Şöyle bir replik yer alıyor Mikado’nun Çöpleri'nde de “İnsanlar içlerini döktükçe uzaklaşıyor birbirlerinden. Deminki yabancılığımız ne güzeldi.”

Etiketler
Cem Yılmaz Netflix Film