Gözde Karavit yazdı: 1960'a rezervasyonum var: Kulüp

1955 yılında yaşanan 6-7 Eylül olayları ile ilk sezonunu noktalayan Kulüp’ün yeni bölümleri, bizleri bu olaylardan beş yıl sonrasına götürüyor.

Senin için güzel bir masa ayarladım, en şık giysilerimi giydim. Sen gelmeden menüye şöyle bir göz gezdirdim, ne söylesem hoşuna gider diye düşündüm. Masaya baktım, dizilişler dıştan içe, dıştan içe, her şey yolunda diye tekrarladım. Kapıdan biri içeri girdiğinde heyecanla ayağa kalkıyordum. Çok geçmeden masaya tanımadığım birileri oturdu, kavga etmeye başladılar. Nazikçe uyardım onları, aldırmadan devam ettiler. “Ne söylesek?” dediler. Siparişi ben verdim. En azından yüzlerinden beğenip beğenmediklerini anlardım. Sen gelince onlar zaten giderdi. Biz en güzel yemeği yer ve asla kavga etmezdik. Bunun için masadan hiç kalkmadım.

Seren Yüce ve Zeynep Günay Tan’ın yönettiği, Rana Denizer, Serkan Yörük ve Şahin Ayşin Akbulut' un kaleme aldığı Kulüp’ün ikinci sezonu 15 Eylül tarihinde Netflix’te izleyiciye sunuldu. İlk sezonda Matilda’nın babasının Varlık Vergisi nedeni ile Aşkale'de hayatını kaybettiğini öğrendik. Ailesinin intikamını almak için kızının babasını öldürüp on yedi yıl hapis yatan Matilda (Gökçe Bahadır), cezaevinden çıktığında yeni bir başlangıç yaptı. 1955 yılında yaşanan 6-7 Eylül olayları ile ilk sezonunu noktalayan Kulüp’ün yeni bölümleri, bizleri bu olaylardan beş yıl sonrasına götürüyor.

Dizinin senaristlerinden Rana Denizer röportajlarında, Kulüp dizisinin çekirdek aileyi merkeze aldığını, diğer kişi ve olayların ise kurgusal olduğunu belirtiyor. Gerçek hayatta Raşel (Asude Kalebek) ve İsmet (Barış Arduç) bir dönem Maxim gazinosunda çalışmış olsa da yazar direkt olarak mekanı işaret etmekten kaçınıyor ve orayı bir temsil gibi kullanıyor. İkinci sezonda, hikayeye eklenen karakterler de bu kurguya eşlik ederek, dönemin siyasi atmosferine, dejenere toplum yapısına ışık tutuyor.

MASANIN DIŞINDAKİLER

Kendi ailesi tarafından benimsenmeyen ya da onları vakitsiz kaybedenlerin, seçilmiş ailelerini kurduğu Kulüp’te uzun bir sofra kurulurken, bazı kişilerin bu masanın dışında kaldığını görüyoruz.

Gözde Karavit yazdı: 1960'a rezervasyonum var: Kulüp - Resim : 1

Keriman (Serra Arıtürk) Selim’in (Salih Bademci) destek olup Kulüp’e aldırdığı genç bir şarkıcı. O alkış alıp, beğeni toplarken, Selim de mesleki hırslar ile kıskançlığa kapılarak, onu hor görmeye başlıyor. Başlangıçta her ikisi için de olağan karşıladığımız hadiseler Keriman cephesinde çığırından çıkıp, kontrolsüz bir hal alıyor ve Selim’in bir felakete sürüklenmesine neden oluyor.

Kadınların çalışma hayatından, siyasetten uzaklaştırıldığı ve onu nesneleştiren söylemlerin artış gösterdiği bir dönemde, Keriman da bu yozlaşmadan nasibini alıyor. Femme fatale imajını hakkıyla taşıyan, dokunduğu her alanda bir çöküş yaratan Keriman, kendi hayatını da hiçe sayan, değersizleştiren bir tavır sergiliyor.

Kulüp’e onu izlemeye gelen Fikret Kayalı (Halil Babür) genç bir müteahhit. Fikret karakteri ile 6-7 Eylül olaylarından sonra gayrimüslimlerin varlıklarına el koyarak zenginleşen, mafyatik kişilerin karanlık dünyalarına ve siyasi bağlantılarına tanıklık ediyoruz. Babasından şiddet gören ve narsist bir yetişkine dönüşen Fikret önce Keriman, sonra da Kulüp’te hakimiyet sağlayıp güç gösterisi yapmak isterken, kendisine mecbur kıldığı Çelebi (Fırat Tanış) ile ortaklık kuruyor. Fakat Çelebi’nin Fikret ile kurduğu ortaklık Kulüp’te çatlak yaratıyor. O döneme baktığımızda Demokrat Parti propagandalarından kentsel dönüşüm projesi ile yaklaşık 5 bin yapının yıkıldığını, aynı zamanda donemin başbakanı Menderes’in bazı eski belediye başkaları ve bürokratlarla mevcut imar programını sorumsuz bir şekilde yürütmekle yargılandığını biliyoruz. Dizide de bu mağduriyeti temsilen Kulüp çalışanları, evlerinin yıkılmasına neden olan Fikri'nin yanında çalışmak yerine işten ayrılma kararı alıyorlar fakat bu sefer de gidenin yerini doldurmak kolay olmuyor.

Bir aile gibi ortaklık geliştiren Kulüp’ün eski çalışanlarının yerine İstanbul’a yeni göç etmiş işçiler geliyor. Kırsal kesimde yaşanan işsizlik nedeniyle köyden kente yapılan göçlerin artış gösterdiği bu dönem, insanlar doğu-batı arasında bir yön bulmaya, maddi imkansızlıklarla hayatta kalmaya çalışıyorlar. Fakat tam olarak entegrasyonun sağlanamaması nedeni ile bu süreç, her iki taraf için de zorlayıcı geçiyor. Daha önce hiçbir restoranda çalışmamış, takım elbisesi olmayan, dikiş becerileri bulunmayan insanlar, alışkın olduklarından çok farklı bir iş ortamına uyum sağlamaya çalışırken, Matilda ve Çelebi de aynı uyumsuzluğun diğer tarafında yer alırlar...

Bir arada yaşamak her zaman kolay değil. Sınandıkça kendimizi tanıyor, birbirimize olan ihtiyacımızı fark ediyoruz. Matilda, çalışanlardan birinin çocuğu olduğunda şöyle bir temenni de bulunuyor. “Vicdanlı bir çocuk olsun.” Her yaştan insanın savrulduğu ve belki taşıyabileceğinden fazla yükü sırtladığı bir dönemde, dayanışmayı, nezaketi ve paylaşımı görmek insana umut veriyor. Kendi anlatımı ile dinlediğimiz Rana’nın hikayesi henüz bitmemiş gibi. Bu yüzden şimdilik üçüncü sezonu ve sıradaki şarkımızı bekliyoruz.

Etiketler
Netflix Kulüp Dizi Gökçe Bahadır