Belki bu sonbahar bir ilki yaşarsın: Autumn Leaves

Kimi zaman, deneyimlerimiz, bize aktarılanlar ve toplumun beklentilerini kendi duygularımızın önünde tutabiliyor, kalbimizin sesini kısarak, başkalarını duymaya çalışıyoruz. Millie de böyle hissetmiş olmalı ki diğer sesleri susturmak için bir şarkı açtı ve...

Renkleri, rüzgarları, şarkıları, okul telaşları, uçuşan yaprakları, yağmurları ve yeniden buluşmalarıyla mis gibi bir mevsim sonbahar. Hızla geçip giden bu güzel dönemi, kışa teslim etmeden onurlandırmak gerek diye düşündüm, Nat King Cole ‘den sevdiğim bir şarkı açtım. Sonra çalan şarkıyla aynı adı paylaşan o filme rastladım. 1956 Yılında Robert Aldrich tarafından yönetilen Autumn Leaves...

Belki bu sonbahar bir ilki yaşarsın: Autumn Leaves - Resim : 1

Film orta yaşlı bir daktilograf olan Millicent Wetherby (Joan Crawford)’nin hayatına odaklanıyor. Los Angeles’ta yalnız yaşayan bir kadın olan Millie’nin yaşamı üzerinden, toplumsal kabullerin ve bilinçaltı kodlarının, bizleri rutinde tutarken aslında nasıl yalnızlaştırdığını görüyoruz.

Ölüm döşeğindeki babasına bakarken, özel ilişkisine zaman ayıramayan ve bu yüzden terk edilen Millie, tekrar bağlanmaktan korktuğu için kısa süreli ilişkiler kuruyor. Hayatını paylaşacak birini istese de buna inancı olmadığından, eski ilişkisini düşünüp geçmiş hatıralarla, bu sevgi ihtiyacını gidermeye çalışıyor. Ancak günün birinde Burt (Cliff Robertson) isimli genç bir adam, Millie’yi geçmişten alıp bugüne getiriyor ve ikisi için de yeni bir hikâye başlıyor.

KAPILARI KENDİ YÜZÜNE KAPATMAK

Millie, gittiği bir restoranda müzik kutusuna bozuk para atarak Autumn Leaves ‘i çaldırıyor. Onu fark eden Burt, dolu olan bu restoranda sırada beklemek yerine, Millie’nin yanına oturmak için ricada bulunuyor. Başlangıçta çekinse de bu genç adamın sevimli ve ısrarcı tavrı Millie'yi çekmeyi başarıyor. Fakat birlikte zaman geçirmeye başladıktan kısa bir süre sonra Millie’nin korkuları tekrar gün yüzüne çıkıyor. Aralarındaki yaş farkı nedeniyle bu ilişkinin uzun sürmeyeceğini söyleyen Millie, Burt’ü kendinden uzaklaştırıyor. Onun korkularına rağmen, ayrılıkları çok sürmüyor ve evlenmeye karar veriyorlar.

Her şey yolunda giderken bir sabah, genç bir kadın kapıyı çalıyor. Olayların seyrini değiştiren bu karşılaşma, Millie için yeni bir sınava dönüşüyor. Burt' ün, eski eşi olan bu genç kadının söyledikleri ve arka planda dönen oyunlar şok etkisi yaratıyor. Burt, travmalarıyla yüzleşirken, hasır altı ettiği olayların ortaya serilmesiyle, psikolojik olarak zorlu bir sürece giriyor. Doktorların tavsiyesi üzerine sevdiği adamı, kendi eliyle akıl hastanesine teslim eden Millie, bu kararında suçluluk hissediyor. Sevgilisinin yeni bir başlangıç yapabilmesi için veda konuşması yaparak, kapıyı yeniden kendi yüzüne çekmeye hazırlanırken, ona engel olan bir sevgi ile karşılaşıyor.

GİŞEDEKİ BAŞARISIZLIK

Hollywood' un bağımsız yönetmenlerinden olan Aldrich, Tarantino gibi birçok ünlü yönetmenin esin kaynağı. Kendine ait yapım şirketi ile özgür işler ortaya çıkaran yönetmen, Autumn Leaves ile 1956 yılında Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı Ödülü’nü kazanıyor. Buna karşılık, filmin hasılatının Aldrich için sonun başlangıcı olduğu söyleniyor. Crawford ise filmde başarılı performansı ile gerçekçi bir oyunculuk sunarken, yaşadığı döneme baktığımızda, Oscar kazanmış bir aktristi olmasına rağmen yeterince ilgi görmüyor.

Autumn Leaves, romantik bir melodram olması ve başrolünde kadın oyuncunun yer alması nedeniyle, yayınlandığı dönem “kadın filmi” olarak nitelendiriliyor. Günümüzde de erkek karakterlerin ön plana çıktığı işlerin daha revaçta olduğunu düşünecek olursak, 1956’daki gişe sonuçları şaşırtıcı değil. Film zaten bu tür ön yargıların bir eleştirisi olduğundan, sonuç ne olursa olsun, yaratıcılarına vicdani bir rahatlık getirmiş olmalı. Çünkü senaryoda, zamanın normlarıyla yaşamaya çalışan herkesin, kendini ne kadar ertelediği ve izole ettiğine değinilirken, kaybetmeyi göze almanın kazandırdıklarına da dikkat çekiliyor.

Kimi zaman, deneyimlerimiz, bize aktarılanlar ve toplumun beklentilerini kendi duygularımızın önünde tutabiliyor, kalbimizin sesini kısarak, başkalarını duymaya çalışıyoruz. Millie de böyle hissetmiş olmalı ki diğer sesleri susturmak için bir şarkı açtı ve sonra görmeden duramadığı, adını dilinden ayırmadığı, korktuğu dalgalara kollarını açtığı bir son bahar başladı.

Etiketler
Film Berlin Hollywood müzik