Korkuyla Öfke Yan Yana Yürüyor…

"Hal böyleyken toplum, nadiren gördüğümüz gülen gözlere hasret kalmaz mı? Gençler arayışa girmez mi?"

A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Üzerine kitap yazılacak kapsamdaki bu konu, şöyle formüle edilebilir: Bünyeye ağır gelen, sinirlerin sınırlarını zorlayan, moral değerleri yerle bir eden ağır yükler ve yöneticiler tarafından yapılan açıklamalar arttıkça, toplum geriliyor. Her geçen gün artan sorunlar insanları meşgul ediyor. Böylece kişisel planlar da öteleniyor.

Oysa genelde toplumun, özelde ise belli yaş grubunun hatalarıyla, doğrularıyla, sevaplarıyla, günahlarıyla, üzüntüleriyle, sevinçleriyle, başarılarıyla baş başa kalmak ve yüzleşmek gibi ihtiyaçları da vardır. Ne yazık ki günümüzde bunlara ne zaman var ne de imkân…

Neden derseniz? Karmaşık duygular, soru işaretleri, daha neler olacak kaygısı her şeyin önüne geçmiş.

Nasıl geçmesin ki? TÜİK ülkemizde 15 – 29 yaş arasında 5 milyon ev gencinin olduğunu açıklıyor. Yani 5 milyon gencimiz ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Bu bir beka sorunu değil mi? Bu durumu kabullenmek kolay mı?

Kendilerine alan ve şans tanımadığımız, fırsat vermediğimiz, kitaplarını ve ders notlarını alamayan, kirasını ödeyemeyen, doğru dürüst beslenemeyen bu gençlerimizi düşünürsek, en dertli zamanlarında bile gülümsemeye hazır bakışlarına gölge düşürdüğümüz, yarınlarımızın umudu olan bu gençleri ve onların ailelerini düşünürsek, eve kapanan gençlerin sosyal ve ekonomik kaybını düşünürsek, bu gençler toplumsal patlamaya yol açmaz mı?

Hal böyleyken toplum, nadiren gördüğümüz gülen gözlere hasret kalmaz mı? Gençler arayışa girmez mi?

Kutuplaştırmanın korkutan ve ürküten sonuçları

Ülkemiz, kimilerine göre, “dünya barışının umudu küresel liderin, dünya dengelerini değiştiren liderin ülkesi” olarak tanınırken, neden gençlerimiz evinde otursun?

“Kaydedilmeyen kaybedilir” diye bir söz vardır. Kayıt altında olmayan, resmi bir işi olmayan, para kazanamayan, ailesinin eline bakan gençler ne yapsın?

Oysa büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Benim bütün ümidim gençliktedir” derken, gençlerde gördüğü cesareti, fazileti, basireti, asaleti, feraseti, gayreti öne çıkarmış, gençlere umut aşılamıştır.

Bugün gelinen noktada felsefe eğitiminin bir yana itildiği, müzik eğitiminin gereksiz sayıldığı, edebiyat kitaplarının çağın gerisinden haber verdiği, kitap satışlarının günden güne azaldığı, televizyonların yozlaşmayı hızlandırdığı gerçeği tüm açıklığıyla ortadadır.

İşin bir görünen bir de görünmeyen yanı var. Görünmeyen yanında bolca sabır, çokça emek, fazlasıyla özveri, sicim gibi akan gözyaşları, uykusuz geceler, ciddi sıkıntılar ve hak edilmeyen eleştiriler var. Görünen yanı ise gençlerimizin yüzde 30’unun ev genci olduğu gerçeği…

Özetle, ülkemizin gerçeklerinin başında gelen eğitim ve işsizlik sorununu anlamak, görmek, paylaşmak zorundayız. Gençlerimizin keskin zekâyla harmanlanmış esprilerini hoşgörüyle karşılamak zorundayız. Umutları ve hayalleri yerle bir olunca arayışa girmelerini anlayışla karşılamak zorundayız. Aksi halde bıkıp giden, kopup giden, kaçıp giden, yitip giden, çekip giden, göçüp giden gençlerin önüne geçemeyiz.

Özetin özetine gelince, resmi açıklamalara göre, Cumhuriyet tarihinin büyüme ve ihracat rekorlarının kırıldığı ülkemizde, 6 kişinin alınacağı işe 7 bin kişi başvurunca, üniversite mezunları garson olarak çalışınca, gençlerin yüz ifadelerine hüzün ve kaygı hâkim olunca, olan kime mi olur?

Ülkemize olur, ülkemizin geleceğine olur, psikolojik açıdan zorda, ekonomik açıdan darda olan gençlerimizin umutlarına olur ve onları bin bir emekle yetiştiren ailelerinin emeklerine olur. Az şey mi?