Baba...

Jesus havalimanı apronunda yürüyor. Bir fotoğraf makinesini görüyoruz biz. Otobüsün içinden Jesus'a yönelmiş. "Abi bak şimdi babamı çekeceğim" diyor. Abi İrfan Can, baba Jesus, fotoğrafı çeken İsmail Yüksek. Muhtemelen bu video nedeniyle rahat bekledim Ankaragücü maçını.

Yazın güneşini, kışın ayazını fazlaca yemiş bir Angara bebesi olarak hep çekinirdim oysa Başkent deplasmanından. Ankaragücü renktaşına her zaman motive oynar, kazansa da kaybetse de. Diğer yanda Gençlerbirliği'ne verdiğimiz şampiyonluğa bile mal olan puanlar ortada.

Ama İsmail'in hem abiyi hem babayı anan o cümlesi başka bir yere taşıdı beni. Belli ki bir ailenin taşları örülüyordu epeydir. Aile olduktan sonra hiçbir şey imkansız değil çünkü. Yenebilirsin, yenilebilirsin ama asla yalnız değilsindir. Her zaman arkanı kollayacak, düştüğünde kaldıracak biri vardır.

Maç istediğim gibi mi başladı peki?

Biz bizeyiz, hiç kıvırmadan söyleyeyim; hayır.

Daha 3. dakikada gol atmışken böyle bir şey söylenmez elbette. Ama yalan yok, bu Rus ruleti gibi gelgitli oyun beni epep yoruyor. Defansımızın hamle zamanlaması sorunu ve arkaya atılan toplardaki milimetrik kurtuluşlar ağır bedel ödetecek gibi geliyor. Karagümrük maçındaki kadar yiyip atamamak mesela.

1 tane hatta 2 tane attık ama oyun aynen böyle devam etti.

Ofsayt çizgisinde defansın uyumu her geçen gün başka bir boyuta yükselse de, gözümün önüne sürekli Rennes maçı geliyor.

İki dakikada her şey alt üst olabilir duygum gitmiyor.

Özellikle İsmail ya da Crespo ortada tekken sene başında övdüğümüz o kompakt ve hızlı oyun yerini bırakılan geniş alanlara terk ediyor.

İşte bunlar aklımdan böyle geçiyor ama sonra kamera kulübeyi gösteriyor.

Yedeklerin önünde sahaya şahin gibi odaklanmış bakıyor adam.

Bir saniye olsun kopmuyor kenarda.

Planında bir milim sapma olsun, sahanın en uzağındakine bile yetiştiriyor sesini.Topçusuyla depara kalkıyor, kalecisiyle köşeye atlıyor. Sonra planladığı gol geliyor, gözünü bile kırpmıyor. Biliyorum hepimize aynı koçu hatırlatıyor. İşine odaklı, bahanesiz, hep çözüm odaklı. Futbolla inatlaşmıyor, söylediklerini ısrarla yaparsan formayı veriyor. Kimseyi dinlemiyor. Eleştiri umrunda bile değil. Manipülatif soruyu hava yastığıyla alıp arşa yolluyor.

Takımın bıraktığı alanı görmüyor olabilir mi, elbette görüyor. Ama patron o ve bu riski alıyor. Bu kadar kısa sürede takımı yükselttiği seviye aldığı riske değdiğini gösteriyor.

Bana kalsa 55. dakikada Arda ve İsmail'i oyuna alırdım mesela. Bu ikili oyunu rahatlıkla tutar, Ankaragücü'ne top göstermezdi bence. Ama planında ısrar ediyor. Sonunda kazanıyor.

Girenin, çıkanın, kenarda duranın yüzüne bakıyorum. Kimse mutsuz görünmüyor. Forma adaletini sağlamadan bunu yapmanız imkansız.

İşte burada aklıma, İsmail'in havalimanındaki sözleri geliyor.

Belli ki çatının altındaki herkesi kolluyor, belli ki orada sağlam bir adalet terazisi tutuyor, disiplinle doğru iletişimi bir arada yürütebiliyor.

Detayları atlamıyor. Takım maç sonu taraftara giderken uzakta kalan Batşu beye fırça atıyor mesela. Her an takım halinde ortak harekekete büyük önem veriyor. Bunun sahada karşılığını alacağını biliyor.

İşini büyük bir ahlak ve konsantrasyonla yapınca topçu da saygı duyuyor, bir adım daha fazla atıyor. O bir adım, gelgitli maçlarda ibreyi sana doğru çeviriyor.

Bizim gibi düşünmüyor, golü bulunca rölantiye geçmiyor, eyyam yapmıyor, tribünün gönlünü kazanmaya çalışmıyor, neye inanıyorsa onu söylüyor.

Bak şimdi de diyor ki; "Geçen hafta Altay'ı tribüne çağırıp destek vermediniz, bu hafta bunu yapmanızı istiyorum"

Baba işte; sizden de, madem ailenin parçasısınız, zorda kalana omuz vermenizi istiyor.

Aile olmak için gün gün birbirine kenetlenen çocuklar yürüyor. Altay, hatalı geri pastaki olağanüstü refleksiyle buradayım, diyor, Crespo hep dinamik, Valencia zihnindeki kısa devre anlarında verdiği kararları saymazsak hep motive ve arıyor, Rossi süresi ne kadar olursa olsun hep basıyor, arıyor.

Geriye benim açımdan Arda'nın da fotoğrafa daha çok girmesi kalıyor. Maçtan önce karşılaştığı teyzesi gibi hepimiz kucakladık bekliyoruz.

Ders çıkararak yürümeye devam. Kara deryaların aydınlanması yakın...