Oyunda hep lider...

"Fenerbahçe bu riski almaya devam edecek. Hocaya göre, riski sonuca dönüştürüp dönüştürmemek rakibin kalite güç ve kabiliyetine kalacak. Bana göre ise sadece rakibe değil ön tarafın presteki ciddiyetine göre belli olacak."

Herkesin karnından konuştuğunu sonunda hocaya sordular; o da Da Vinci Şifresi'ni açıklar gibi değil gayet sakin cevap verdi.

Tamamını yazayım ki farklı yorum olmasın:

"Bunun çözümü yok. Bizim oynadığımız futbolun riski bu.

Bunu bilerek, göz önüne alarak sahaya çıkıyoruz. Rakiplerimizin bunu değerlendirecek kapasitesi varsa tabii bundan faydalanıyorlar.

Arkaya atılan toplarda risk olduğunu biliyoruz. Zaten bunu sergilediğimiz için 40 gol attık"

Aslında yazı burada bitebilir ama bizim de işimiz yazmak sonuçta. O bakımdan devam edelim.

Fenerbahçe'nin hocası geldiği günden bu yana hep aynı şeyi kovalıyor.

Önde basan, savunma ile hücum arasını mümkün olduğunca kısa tutan ve orta sahanın gerisinde kurduğu çizgiyle rakibin oyun alanını daraltan bir takım.

Fenerbahçe bunu Dünya Kupası öncesinde eksik kalmadığı tüm maçlarda iyi uyguladı, zaten çok eforlu bir taktik olduğu için eksik kalınca çok daha zorlaştı.

Takım da araya gitmeden önce bu nedenle çok yorgundu.

Arada yapılan kampla hem bireysel performans arttı, hem takım dinlendi.

Üst seviye takımlarla yapılan hazırlık maçları da bunu gösterdi.

Fakat sonra Trabzon maçında ne oldu, sistem beklendiği kadar işlemedi.

King'in topu direkten dönmese belki şu anda nasıl iyi işlediğini yazacaktık ama olmadı.

Trabzon, daha önce Fenerbahçe'ye karşı en iyi Adana Demirspor'un yapabildiğini yaptı ve pas bağlantılarını kesti.

Oyunu mümkün olduğunca öne atarak Fenerbahçe'nin orta sahada çizgi savunma yapmasını önledi.

Oyun mesafesi genişledikçe Fenerbahçe hem daha çok yoruldu hem oyuncuların kart riski arttı.

Sonuçta Fenerbahçe eksik kaldı, arıza ortaya çıktı.

Bu arıza, ön taraf baskıyı sağlam kuramadığında, defans orta saha forvet baskı kompakt yapısının kırılması.

Crespo bu bağlantının kritik halkasıydı, kırıldı.

Zaten kart öncesinde de performansı önceki maçlardan gerideydi… Tıpkı Kadıköy'deki Rennes maçının ilk yarım saatinde olduğu gibi.

Trabzon o zincirin arasına iyi çomak soktu.

Sonuçta hocanın bahsettiği risk sahada karşılık buldu ve Fenerbahçe puan kaybetti.

Burada eleştirilecek tek nokta, hocanın hazırlık maçlarında çok iyi işleyen 4'lü düzenden zorlu bir deplasmanda 3'lüye dönmesi ve öndeki ekibin pres gücünün alışılanın altında kalması olabilir.

Bunun da cevabını bizzat hoca verir.

Nitekim Hatay maçına 3 stoper yerine hazırlık maçlarındaki 4'lü ile çıktı.

Ama ilk 20 dakika yine sıkıntılıydı.

Çünkü virgülden sonraki sıkıntı devam ediyordu. Maça presle başlamış gibi görünse de ön tarafın baskısı göstermelik kaldı.

İrfan ve Batşuayi biraz gölge pres yapınca Zajc o alanı Crespo kadar iyi kapatamadı ve Hatay defansı çizgide yakalayıp arkaya 3 top attı.

Ofsayt çizgisini iyi oynayabilmek kurtarıcı oldu.

Sonra ne oldu, Ferdi bireysel performansını zirveye çıkarıp, Rossi'yi de yükseltti, Zajc topu iyi dağıttı ve iki gol geldi.

Sonrası Fenerbahçe için çok zor olmadı.

Ve hoca bundan sonrasına ışık tutacak o cümleyi kurdu.

Fenerbahçe bu riski almaya devam edecek. Hocaya göre, riski sonuca dönüştürüp dönüştürmemek rakibin kalite güç ve kabiliyetine kalacak.

Bana göre ise sadece rakibe değil ön tarafın presteki ciddiyetine göre belli olacak.

Fenerbahçe oyunu kısa mesafede tutabildiği sürece bol pozisyon bulmaya devam edecek.

Son söz de taraftara.

Taraftar, Dünya Kupası arasında epey formdan düşmüş.

Sürekli destek veriyor gibi görünse de sahaya etkisi çok düşük kaldı.

Kadıköy'de tribün genlerini ne kadar hızlı hatırlarsa sahadaki etkisi de o kadar fazla olacak.

Şimdi Fenerbahçe Antalya deplasmanı ve içeride Galatasaray sınavıyla sezonun gerisi için iki güçlü mesaj verecek.

Oyunda hep lider olan takım tabelada da net liderliği alacak mı; göreceğiz.

Arda'yı yeniden kadroda görmek güzel, geçmişler olsun, saha da sana bir an önce kavuşsun...

Etiketler
Fenerbahçe Futbol