Gıda Sistemi Yoksulluğu Derinleştiriyor

Büyük gıda sermayedarları gıda sistemimizde tekelleşti. Gıda sistemi, iktidarın siyasi ikbalini koruyan bir yapıya dönüştü. Biz çiftçi ve besiciler olarak sistemin dışına itiliyoruz. Biz yurttaşlar beslenemiyoruz. Yoksulluk gün geçtikçe artıyor.

Gıda Sistemi Neden Siyasi Bir Araca Dönüştü?

Biz bireylerin yaşamını sürdürebilmesi için dört temel sisteme ihtiyacımız var. Gelişimimizi ve hayatımızı sürdürebilmek için gıda sistemine, yaşam boyu sosyal ve kültürel gelişimimizi sağlamak için eğitim sistemine, yaşamsal faaliyetlerimizdeki bozulmaları önleyebilmek veya bu bozulmaları atlatabilmek için sağlık sistemine, toplumsal yaşamda haklarımızı koruyabilmek içinse hukuk sistemine ihtiyaç duyuyoruz. Türkiye’de gıda sistemimiz çoktan çöktü.

Bugün Türkiye’de lobilere teslim olmuş, sağ siyasetin siyasal ikbali için tasarlanmış bir gıda sistemiyle karşı karşıyayız. Gıda sisteminin siyasetle bağı reddedilmiş, neden olduğu sorunlarla arasındaki ilişki koparılmış durumda. Amerika’nın neoliberal ekonomik politikaları ve serbest piyasaya her şeyi teslim etmesiyle, Sovyetler’in planlı ekonomi anlayışının bilimi tek bir otoriteye bırakması da bu sorunları bizler için daha da derinleştiriyor.

Gıda ve Sağlık Arasındaki Kopukluk Neleri Tetikliyor?

Devletin, her birimizin gıda güvenliğini sağlaması ve yeterli beslenme ihtiyacımızı karşılaması gerektiği gibi, sağlık kontrollerimizi de düzenli ve eşit biçimde yürütmesi gerekir. Ancak özelleştirmeler ve serbest piyasa ekonomisinin yarattığı lobiler yüzünden bu haklarımızdan her geçen gün uzaklaşıyoruz. Bu uzaklaşma, ekonomik, fiziksel ve psikolojik tahribatı daha da büyütüyor.

Biz yurttaşlar olarak hastaneye başvurduğumuzda, sağlık sistemine yük ve özelleştirmeler nedeniyle yalnızca sınırlı tetkiklerle karşılaşıyoruz. İleri tetkiklerse çok daha uzun sürelerde gerçekleştiriliyor. Sağlık sistemini ayakta tutan şey; krize hazırlıklı, esnek ve çok iyi yetişmiş sağlık çalışanlarının varlığı. Sağ siyaset ise sağlık sistemindeki yapısal sorunları bu çalışanların kahramanlık hikâyeleriyle maskeliyor.
Oysa hastaneye gittiğimizde vitamin ve mineral düzeylerimize bakılmıyor.

Bölgesel olarak yaş gruplarına göre besin eksikliği haritalandırılmıyor. Bu veriler gıda sistemine aktarılamadığı için gıda üretimi de bu ihtiyaçlara göre yönlendirilemiyor. Yani gıdalarla bulaşıcı olmayan ve bulaşıcı hastalıklar arasındaki ilişki kurulamıyor. Önlem alamıyoruz. Sistemler arasındaki bağ tamamen kaybolmuş durumda.