Sabreder mi derviş?

İsmail Yüksek, 2 yıldır kiralık verilen 23 yaşındaki İsmail Yüksek maçın tam 90. dakikasında rakip ceza sahasının köşesinde zımba gibi pres yaparken yükselebilirsiniz, ya da Szalai 70. dakikada çok net gole giden pozisyonu Kim Min Jae hamlesiyle kestiğinde yüzünüzde bir tebessüm olabilir, hatta daha ilk maçında altyapıdan yetişmiş topçu gibi yüksek motivasyonla oynadığı için Arao ile coşabilirsiniz.

Bunların hiçbirini yapmayabilirsiniz tabii.
4 yıldır hala net bir golcü alınmamasına çok ama çok kızabilirsiniz.
Bizim bu orta sahaya adam alma hastalığımız nedir, kimin çocukluğuna inmemiz gerekiyor acaba, diye düşünebilirsiniz mesela.

Takımın sezonu belirleyecek maçlara yedek kaleci sorunuyla çıkmasını kabullenemeyebilirsiniz.
Fenerbahçe benim çocukluğumdan bu yana böyledir. Nereden bakarsanız ona göre bir şeyler görebilirsiniz.

Mesela Kiev maçı.
Öncelikle rakibin içinde bulunduğu durum.
İster, "ya adamlar sığınaktan çıkıp geldi, senin kadar top oynadı" dersiniz; isterseniz *yıllardır aynı kadroyla ezbere oynayabiliyorlar, başlarında da rakibin en küçük hatasını metal dedektörü gibi bulan bir kurt var, ilk 11 geçen yıldan sadece 2 kişi farklı" cümlesi size tam uyabilir.

Geçen yılın sonlarını hatırlatabilirsiniz.
Oturmuş, rollerin doğru dağıtıldığı, sistemin takır takır işlemeye başladığı bir takıma dönüşmüştük.

Sadece peynir ekmek gibi gol atan birini alsak bize yeterdi.
Paramız kalırsa bekleri ve 6 numarayı da alıp keyfimize bakardık.
Bir görüş mesela,

Uzun zaman sonra A sınıfı bir hoca getirebildi yönetim. Sabredersek kalıcı başarı yakalarız.

Bu da bir görüş.

Benim için aslolan tek şey var; Fenerbahçe'nin geçmişte hocanın işine karışmaktan canı çok yandı, bu kez hoca ne derse o olsun.

Bu bakımdan neredeyse mart ayından bu yana ısrarla santrafor dememe rağmen kendisine güvenip bekliyorum.

Oraya farklı özelliklerde iki forvet mi koyacak, sonradan net bir striker mı alacak, Pedro'nun yanına Plea mı katacak, sonuçta olay yine Serdar Dursun'a mı kalacak, bilmiyorum.

Kim Min Jae'nin yerine kim gelecek, sol beke sol ayaklı biri alınacak mı, geçen yıl taş gibi top oynayan Crespo ve Zajc kalacak mı, Arda hak ettiği kadar forma bulacak mı, bakın böyle 300 kadar soru yazabilirim. Bunca yıllık acı deneyime rağmen transferin şimdiye kadar nasıl bitmediğinden girerim, gelen topçuların kadroyu zorlayamamasından çıkarım.

Ama geçmiş yıllardan tecrübe ettim ki, bunun da hiçbir faydası yok.
Daha ilk maçtan, takım hata da yapsa hocanın sistemine uyabilmek için bu kadar yüksek çaba sarf ederken, hoca maçın her anını tam da özlediğimiz gibi yaşarken, müdahalesi çok net bir şekilde giden oyunu geri getirilirken, bu kadar erken adam asmacanın kimseye faydasını olmadığını gördüm.

Geçmiş yıllarda çöp ilan edilen nice topçunun sezon ortasına gelmeden özür dilettiğinin kaç örneği var, saysam sayfaya sığmaz. Sadece Crespo desem yeter.
Ali Koç yönetiminin kredisi olmadığını farkındayım.

Ama bu takımın artık bir yerden kalıcı dönüşüme başlaması gerekiyor.
Baskette Nando De Colo'nun söylediklerini iyi okuyun.
Her sene baştan başlamanın getirdiği sıkıntı ortada.

Artık bu hocayla sene sonunu ve fazlasını görelim.
Artık bu hocanın işine karışmayalım.
Artık bu hocanın kararlarına saygı duyalım.
Artık bu hocaya basın toplantılarıyla kadro ayarı vermeyelim.
Artık bu hocanın taktiklerine göre iniş çıkış gösteren topçuları 2 günde çöp ilan etmeyelim.

Artık bu takımın oyuncularını tehdit etmeyelim.
Bunları yapması gerekenlerin başında da taraftarın değil yönetimin geldiğini görelim.

Dünyadaki değişimin, taraftar profilindeki evrimin, beklenti ve aidiyet kavramlarındaki büyük dönüşümün çok net farkındayım. Kimseden fedakarlık istemiyorum.

Sadece tecrübeyle bir ricada bulunuyorum.
Hocayı rahat bırakın...