Tarım ve Orman Bakanlığı 4’e bölünmeli

Koltuk sayılarını artırarak, bütün mekanizmaları bir kişiye bağlayarak hiçbir yere varılamıyor, varılamayacağı da çok açık önümüzde duruyor. Asıl konuşmamız gereken şeyleri konuşamıyoruz, tartışamıyoruz. Çözüm çok basit ama bir o kadar da zor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yapısı işlevsiz, hantal ve çağdışı. On yıllardır kooperatifleşmeyi, tarımsal gelişmeyi, gıda güvencesini sağlayamadığı gibi tarım ve gıda politikaları da üretemiyor. Dünyanın en verimli topraklarında en verimsiz biçimde tarım ve hayvancılık yaparak besin değeri yetersiz gıdalar üretiyoruz.

Çevre, Tarım Bakanlığı’na Bağlanmalı

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın işlevsizliğine geçmeden önce dünyada eşi benzeri olmayan başka bir durumu konuşmak lazım. Çevre, kentleşmeyle beraber yürütülebilecek bir politik alan değil. Bunlar birbiriyle alakalı görülen ama birinin sonucu diğerinin sorunu olan alanlar. Bunun için Tarım ve Orman Bakanlığı yapısına çevreyi de dahil etmek gerekiyor.

Bugün tarım ve gıda üretimini ilgilendiren konular ya Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda kalıyor ya da önce Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlanıyor sonra burası fazla oldu denilerek diğer tarafa atılıyor. Ya da tam tersi. Önce tarımı, çevreyi, gıdayı garanti altına alıp geri kalan yerlerde kentleşmeye gidilmesi gerekiyor.

Gıda Bakanlığı’yla Kooperatif ve Kalkınma Bakanlığı Kurulmalı

Tarım ve Orman Bakanlığı’nda gereğinden fazla koltuk var. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü, Türkiye Su Enstitüsü, Su Şurası, Su Yönetimi Koordinasyon Kurulu. Tamam da, suyla ilgili kararı kim veriyor? Benzer durum zirai ve veteriner işlerinde de var. Gıda da artık kime denk gelirse.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nı bölerek yapısı son derece basit, bürokrasisi son derece az, fikir meritokrasisinin etkin olduğu yeni üç bakanlık yapısı oluşturulması gerekiyor Türkiye’de. Gıda Bakanlığı, Kooperatif ve Kalkınma Bakanlığı, Çevre ve Tarım Bakanlığı. Mevcut yapıyla gıdada izlenebilirliği ve gıda güvencesini sağlamanın, gıda güvenliğini takip etmenin, gıda hukukunu geliştirmenin imkânı yok. Kaldı ki mevcut izlenebilirlik sistemi yerine blokzincir izlenebilirlik sistemi kurulması gibi çağın ötesinde işler yapmalıyız bu yapılarda.

Yasal mevzuatların çarpıklığından dolayı kooperatifçilik arpa boyu yol alamıyor Türkiye’de. Yerel üretici bir araya gelip kooperatif kursa siz para yönetmeyi bilmezsiniz diyen kooperatifin yönetimini alıyor yerel üreticiden. Yerel üretici kendi ürünlerini yurttaşla buluşturacak pazara erişemiyor. Bunları konuşmamız lazım artık.

Gıda Yönetişimi Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu Üzerinden Sağlanmalı

Ulusal Gıda Güvenliği Kurumu diye bahsettiğim yapı sadece bir kamu kurumu değil aslında. Bir yönetişim ve denetim merkezi. Gıdayı ve gıdanın temas ettiği diğer 15 disiplini içeren bakanlık yapılarını birbirine bağlayan, gıdayı denetleyen, yurttaşla bağ kuran bir merkez. Bu kurumun yönetimini ilgili bakanlık, meslek örgütleri ve sendika temsilcilerinden oluşturmaz ve özerk bir durum tanımlayarak bilime dayalı görüş ve kanaat bildirmelerini sağlayamazsak da hiçbir yere varamayız.

Bugün dünyanın en verimli tarım topraklarında en verimsiz tarımı yapıyoruz, besin değeri yetersiz gıdalarını üretiyoruz, dünyayı on yıllar geriden takip ediyoruz. Koltuk sayılarını artırarak, bütün mekanizmaları bir kişiye bağlayarak hiçbir yere varılamıyor, varılamayacağı da çok açık önümüzde duruyor. Asıl konuşmamız gereken şeyleri konuşamıyoruz, tartışamıyoruz. Çözüm çok basit ama bir o kadar da zor.