Gizli Açlık, Kent Lokantaları ve Seçim Sonuçları

Beslenmek için değil, doymak için yiyoruz. Son dönemlerde yurttaşlar sıklıkla dile getiriyor bunu. Buna gizli açlık diyoruz. Bir kişinin günlük kalori ihtiyacını karşıladığı halde tükettiği gıdaların vitamin ve minerallerden yoksun olması nedeniyle yetersiz beslenme durumu. Fakat gizli açlık ne hükümetler ne de uluslararası kurumlar tarafından bir açlık türü olarak kabul edilmiyor.

Türkiye’nin Yarısı Gizli Açlık Çekiyor

Gizli açlığın bir açlık türü olarak kabul edilmemesinden ve herhangi bir veri toplanmamasından ötürü hükümetler bu konudaki söylemleri iftira, yalan, uydurma olarak niteliyor. O tanıdık ses geldi değil mi kulağınıza? Gizli açlığı diğer açlık türlerinden farklılaştıran bir konu var. Aşırı kalori tüketen kişiler de gizli açlık çekiyor.

Yeni doğanla beş yaş arasındaki çocuklarımız gizli açlık çekiyorsa ilerleyen yaşlarda tedavisi mümkün olmayan ağır sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalıyor. Yine ilerleyen yaşlarda doğru beslenen yaşıtlarının seviyesini de yakalayabilmeleri mümkün değil. Diğer yurttaşlarımız da uzun vadede ağır hastalıklarla karşı karşıya kalıyor ve bunlar genellikle ölümle sonuçlanıyor.

Peki bu durumun Türkiye’deki boyutu ne kadar? Birleşmiş Milletler, Açlık Haritası verilerine erişimi engellediği için net bir şey söylemek mümkün değil fakat bir çıkarım yapabiliriz. En son 6 Haziran 2022’de gördüğümüz verilere göre 82.3 milyon yurttaşın 14.8 milyonu yani nüfusun yüzde 18’i akut ya da kronik açlık çekiyor.

Akut ve kronik açlık çekenlerin haricinde sadece gizli açlık çekenlerin sayısının akut ve kronik açlık çekenlerin sayısından en az iki kat fazla olması beklenilir. Bu tabloya göre de gizli açlık çeken yurttaşların sayısını en az 29.6 milyon olarak tespit edebiliriz. Akut ve kronik açlık çeken yurttaşlar aynı zamanda gizli açlık da yaşarlar. Buradan Türkiye’de gizli açlık yaşayan yurttaş sayısına 44.4 milyon yani Türkiye’nin yarısından fazlası diyebiliriz.

Kent Lokantaları, Tarım ve Orman Bakanlığı’na Güvensizliği de Simgeliyor

Kent Lokantaları’nın çıkış noktası akut ve kronik açlık çeken yurttaşların beslenmesini sağlayabilecek mekanlar yaratmaktı. Öğün atlamak zorunda kalan öğrenciler, Pazar ya da marketten aldıklarıyla günde üç öğün beslenemeyen yurttaşlar temel hedef kitleydi. Bugün geldiğimiz noktada Kent Lokantaları’nın önündeki uzun kuyruklara bakınca gizli açlık çeken yurttaşların da faydalandığını görüyoruz.

AKP Hükümeti’nin, trollerin ve yandaş köşe yazarlarının inkâr ettiği, abartılı bulduğu, itham ettiği nokta tam olarak burası. Bu yurttaşlar pazardan ya da marketten bir şeyler alabiliyorlar, evlerinde yemek yapabiliyorlar, belki çok küçük bir kısmı dışarıda makul bir harcama yapabiliyor fakat satın aldıkları gıdalar yerine bir yerel yönetim hizmetini tercih ediyor.

Bu demek oluyor ki Tarım ve Orman Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği gıda denetimleri, pazarda ya da markette satılan ürünlerin güvenilirliği, üretilen gıdaların kalitesi yurttaşta büyük bir güvensizlik yaratıyor. Yurttaşın kafasında bir soru işareti yaratan nokta çoktan aşıldı. AKP Hükümeti kendini sorgulayadursun Tarım ve Orman Bakanlığı net bir şekilde yurttaşın güvenoyunu kaybetmiş durumda. Kent Lokantaları’nı paha biçilmez kılan, yerel yönetimleri sosyal demokrasiye emanet eden de gizli açlık yaşayan yurttaşlar oldu.