15 Temmuz Önlenemeseydi?
Distopik filmler vardır. Hani ileri bir zamanda mesela dünyada elektrik bitmiş. Veya bir hastalık insanlığı yok etmiş. İnsanlar zombilerle savaşa savaşa var olmaya çalışıyor. İşte hiç de öyle olmazdı. Ama emin olun perişan olurduk. Nereden mi biliyorum? 12 Eylül’den tabii. 12 Eylül’den.
12 Eylül 1980 sabahı, benim matematik bütünleme sınavım vardı. Sabahın kör saatinde İstanbul banliyösündeki memur evimizden çıkıp liseme gidecek iken eli tüfekli bir asker kesti önümü.
-“Nereye gidiyorsun?”
-“Okula. İmtihanım var”
Kafasını sertçe sallayarak: “Dön evine sıçtırtma imtihanına.”
İşte benim darbe ile ilk tanışmam böyleydi. Sonrası ise felaket. Darbeler o kadar bela bir şeydir ki, altında kalan bilir. Eğer hala o döneme ilgi gösteren var ise, değerli meslektaşım, çalışma onuruna erdiğim büyüğüm Erbil Tuşalp’ın kitaplarını okuyabilir. Uyarayım mideniz kaldırmayabilir.
İşkenceler, gözaltılar, hapisler. İnsan onurunu zedeleyen korkunç olaylar.
Ancak bana göre 12 Eylül en büyük tahribatı toplumsal bilinç üzerine yapmıştır.
Çünkü bu darbe toplumun fay hatlarını kırdı. 24 Ocak kararlarıyla ekonomiyi zaten altüst etti ama asıl yok ettiği güzel duygularımızdı.
O zamana kadar toplumsalcı olan insanımız, yavaş yavaş bireyselleşmeci oldu. Artık “toplum olarak kurtulmalıyız” diyenler, ben kendimi kurtarırım gerisi yansın bu dünya” moduna geçti. Her taraftan dönekler peydah oldu. “Dünyayı sel alsa, ördeğin ne umurunda” diye dolaşır oldular. Döneklik kötü olmaktan çıktı. Ama hafızamızın bir yerinde darbenin ne kadar berbat olduğu hep durdu.
15 Temmuz’u bir de bu açıdan değerlendirmek gerekiyor. FETÖ terör örgütü eğer başarılı olabilseydi, işte bu hafızamızda kalan 12 Eylül, pembe dizi kıvamına inecekti. Emin olun hiçbir darbe arka planda saklanan çok daha büyük bir plan olmadan yapılmaz. Nasıl 12 Eylül ekonominin vahşi kapitalizme açılması, Yunanistan’ın NATO’ya dönüşüne izin verilmesi ve Türkiye’deki sol eğilimin kırılması amacı taşıyorsa FETÖ’nün de bir gizli ajandası vardı.
Yaptıkları açıklamalardan ve attıkları iftiralardan yola çıkarak bunun rahatlıkla Amerika’nın isteği doğrultusunda bizi İran ile savaştırmak olduğunu söyleyebilirim. En büyük iftiraları devletin İran ajanları tarafından ele geçirilmesiydi ya. Saçma sapan bir söylem.
İsrail’in güvenliği ikinci bir plan olmalı. Şimdiki duruşlarından o kadar belli ki. Yurt içi planlarına değinmiyorum bile.