Hepimizin arkasını kollayan o askere

Kierkegaard ‘a göre “İnsan kendini gerçek anlamda Tanrı'ya yönelerek inanç vasıtasıyla gerçekleştirebilir.” Tarkovsky’e göre de öyledir...

Zvyagintsev filmin dört karakteri için şunu söyler.
Anne topraktır.
Baba su.
Andrey havadır.
Ivan da ateş.

“Ama“ diye ekler : “ siz eğer bambaşka şeyler düşünürseniz, ona da eyvallah..”
Andrei hava kadar durgundur.
Ivan ateş gibi isyankar.
Baba sudan gelip suya döner.
Anne toprak gibi güvenli ve güvenilir.

“Sinemada benim gözümü kamaştıran, başımı döndüren şey, şiirsel bağlantılar ve şiir mantığıdır.” der Tarkovsky.
Sinema dilinde yazılmış bir şiirdir “The Return “
Biraz da Tarkovsky’e yazılmış bir şiir...

Hikayemiz karanlık bir su ile başlar.

Hepimizin arkasını kollayan o askere - Resim : 1

Ve filmin ismi “Dönüş” suyun içinden yavaşça çıkar.
Dönüş suda tamamlanır adeta.
Doğum suda olur.
Sembolik doğum da...
Sembolik ölüm suda olur.
Bir gidiş değil de bir dönüş müdür ölüm ?
Sudan geliriz, tekrar suya dönene dek.

Mistik ve hüzünlü tınılar eşliğinde batık bir kayık görürüz.
Babanın battığı kayıktır bu.
Filmin sonunu filmin başına bağlayan kayık..
Ve filmin başını sonuna bağlayan..
Dönüş ,yazgıdır.

Hepimizin arkasını kollayan o askere - Resim : 2

Çalan enstrüman mistiktir ve hüzünlüdür.
Ve tok.
ve güçlüdür.
Baba gibi..

Baba korkan oğullarına bakar.
Dönecek ve onların büyümesini sağlayacaktır.
Korkacaklardır ama yine de atlayacaklardır hayata.
Çocuklar korkmaz olur mu hiç.
Tanrılar bile korkar .
Ancak deliler korkmaz bu hayattan...

Hepimizin arkasını kollayan o askere - Resim : 3

Abi suya atlarken , kardeş kadrajdan çıkar.
Düşerken hep yalnızızdır.
Atlarken de..
Doğarken de..
Kimbilir belki ölürken de..

Sonra baba ölür.

Ivan sadece babasının ölüsüne bakmaz.
Ölümün ta kendisine bakar.
St.Augustine’in ‘Bir adamın benliği yalnızca ölümün karşısında doğar’ sözü gibi Ivan ölüme bakarak büyür..

Kierkegaard’a göre yaşamın son eylemi olan ölüm tamamen varoluşsal bir eylemdir. İnsanın ölümü düşünmesi hayatı düşünmesi, yemesi, içmesi, yürümesi, uyuması gibi bir eylemdir.
Ölüm de varoluş gibi hem hayattan zaman ve mekana hem de onlardan hayata doğru akmaktadır.
Bu durumda hayat ölümün , ölüm de hayatın kendisidir.
Ölüm yalnızca hayatın kendisi değil aynı zamanda bizzat hayatın varlık koşuludur .
Kierkegaard ‘a göre “İnsan kendini gerçek anlamda Tanrı'ya yönelerek inanç vasıtasıyla gerçekleştirebilir.”
Tarkovsky’e göre de öyledir.
Sinemanın en Kierkegaardçı filmlerinden biridir Kurban.
Kierkegaard’nun Korku ve Titreme eserinde bahsettiği, İbrahim’in oğlunu kurban etmeye yelteniş öyküsünü andırır.

Bir erkek ne zaman erkek olur sorusunun cevabıdır “Dönüş”

Hepimizin arkasını kollayan o askere..
Bu kubbede sonsuza kadar kalacak.