Çocuklar için “manevi danışman” değil Okul Sosyal Hizmeti Programı

Hacer Foggo, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü için yazdı

Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. Türkiye’de çocuk yoksulluğu OECD verilerine göre yüzde 22,4. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir, temmuz ayında Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) ödemesine ihtiyacı olan çocuk sayısının 165 bin 201 olduğunu belirtti. 165 bin 201 çocuk, ailesinin yanında yaşayan ancak ailesi tarafından temel ihtiyaçları karşılanamayan çocuklar yani Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Iışıkhan’ın kabul etmediği “aşırı yoksulluk” içinde yaşayan çocuklar.

Suça sürüklenen çocuk sayısı son 10 yılda yüzde 148 arttı. Sadece Diyarbakır Barosu’nun uyuşturucu madde kullanımıyla ilgili raporunda 2021-2022 yılı arasında yüzde 100'lük bir artış olduğunu, 12-18 yaş aralığındaki çocukların uyuşturucu kullanmaya başladığını açıkladı.

İŞ CİNAYETLERİNİN ÇOCUK KURBANLARI

İSİG verilerine göre 2018-2022 yılları arasında iş cinayetlerine kurban giden 14-17 yaş arası çocuk sayısı ise en az 330. Aralık 2022 TÜİK verilerine göre 609 bin 817 çocuğun okulda hiç kaydı yok. Mesleki eğitim gören yani aslında haftanın en az dört günü bir iş yerinde çalıştırılan 1,3 milyon çocuk zaten okulda değil. Öğrenme yoksulluğu, 10 yaşına kadar bir çocuğun basit bir metni okuyamamak ve/veya okuduğunu anlayamamak olarak ifade ediliyor. 2022 yılında öğrenme yoksulluğu yaşayan çocukların oranı yüzde 15.

Rakamlar, rakamlar, bu rakamların her biri çocuk olan bu rakamlar, çocuk yoksulluğunun önlenemez bir biçimde büyüdüğünü gösteriyor. Çocuk yoksulluğu; çocukların yoksulluk içinde yaşama durumunu ve yetişkin olduğunda yoksul olma olasılığının ne kadar yüksek olduğunu anlatır. Hiçbir çocuk yoksulluk içinde doğduğu için temel haklardan mahrum olmamalı. Yoksul doğan çocukların yoksulluğunu nesilden nesile sürdüren bir sistemle karşı karşıyayız. Çocuk yoksulluğu yalnızca çocuk hakları ihlali değildir aynı zamanda ülkenin geleceğinin nasıl bir tehlike altında olduğununun da göstergesidir.

OKUL SOSYAL HİZMETİ

Sonuç olarak bir çocuk okul dışında ise risk altındadır. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesi kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanları, Kur'an kursu hocaları, MEB okullarındaki öğrencilere "değerler eğitimi" vermeye başladı.

Suça sürüklenen çocukların, çocuk işçiliğinin, okulu dışı kalanların ve okulu terk eden çocuk sayısının gittikçe arttığı ve yoksulluğun derinleştiği bugünlerde çocuğu okulda tutmanın en önemli yolu ÇEDES manevi danışmanlar projesi değil, Okul Sosyal Hizmet Programı’dır. Okul Sosyal Hizmet Programı 1983’te Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu Raporu’nda da yer almış ve okullarda “Okul Sosyal Hizmeti’ oluşturulması ve çalışmaların yürütülmesi öngörülmüş. Daha sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB)’nın hazırladığı 14 Kasım 2013 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planında (2013-2017) 2016'ya kadar Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı tüm okullarda, "sosyal hizmet birimleri" kurulması kararı yer alıyor ancak bu program henüz uygulanmadı ve acil olarak uygulanmasına ihtiyaç var.

Okul Sosyal Hizmeti Programı özellikle eğitim gören risk altında tüm çocukları aile ile birlikte koruma altına alır. Çocuğun suça sürüklenme riskini, çocuk işçiliğini, ayrımcılığı, akran zorbalığını, okul terki/devamsızlığını, akademik başarısızlığı, ihmal ve istismarı önleyen ve çocuğun üstün yararını gözeten bir program. Kısacası, çocukları hem evde hem de okulda hayati risklerden, ihmal ve istismardan koruyan bir programdır. Okulda rehber öğretmenler ya da varsa psikolojik danışmanlar çocuğun davranış problemlerine odaklanırken Okul Sosyal Hizmet Uzmanları davranışın ardında yatan sorunlara odaklanarak hem evde, hem de okulda çocuğa yönelik koruyucu/önleyici çalışmalar yürütür. Okul sosyal hizmet uzmanları farklı ırk ve etnik kökene sahip çocuk ve gençlerin okula uyumunu sağlar ve olası akran zorbalığı riskine karşı önlemler alır.

Sonuç olarak, yoksulluğun derinleştiği, çocukların beslenemediği, barınamadığı, suça sürüklendiği hatta açlıkla mücadele ettiği bu günlerde Millî Eğitim Bakanlığı ve Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı zaten resmî gazetede var olan Okul Sosyal Hizmeti Programı’nı bir önce başlatmalıdır.

Aile Bakanlığı’nın son açıkladığı ve ailelerin temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı için SED yardımı alan, aşırı yoksulluk içinde yaşayan 165 bin çocuğun okullarında hemen Okul Sosyal Hizmeti Programı başlatılmalı ki çocuklar eğitimden kopmasın, sosyal dışlanma yaşamasın, geleceklerini kaybetmesin ve ailelerden yoksulluğu miras almasın.