Pejoratif paradigma

Az bilinen ve az kullanılan sözcükleri tam yerinde ve zamanında kullanan ve bu şekilde kendini önemli hisseden veya karşısındakilere kendisinin kültürlü ve saygın bir birey olduğunu hissettirme gayretine giren bu gruba katılmak ister misiniz?

Pejoratif paradigma - Resim : 1

Yabancı (en azından birçoğu bana yabancı) dillerle aramın iyi olmadığını daha önce dile getirmiştim. Ne yazık ki hayatımın ilk dönemlerinde bunlarla yüz göz olmak zorunda kaldım. Bana dokuz – on yıl Almanca ve İngilizce öğreten ve bu uğurda -yayında ve yapımda- emeği geçen herkese yazıklar olsun. İte kaka bu dilleri öğrettiler ve ben de ite kaka o dillerle düşe kalka bunca yıl idare ettim. Hala da idare ediyorum. İngiltere’de yaşayanlara tavsiyem İngilizce bilmeleri. Hoş, iki kelimeyi bir araya getiremeyip vatandaşlık alan birçok insanla da tanıştım burada ama bence yanınızdaki İngiliz’in size söylediklerinin ne anlama geldiği bilmek çıkarınızadır. Gerçi ülkemizde sadece bir yerde bulunmanın, işini bir şekilde yapıp başarılı olduktan sonra sevinmenin bile kitleler üzerinde kışkırtıcı bir etkisi olduğu düşünülürse, İngiliz’in ne dediğinin önemi kalmıyor. Siz yüzünüze bir maske geçirip o kişiyi dövmeye yeltenebilirsiniz, onu linç etmeye kalkabilirsiniz, o işini yaparken sürekli kafasına bir şeyler atabilirsiniz. Hoşgörü ve sevgi dinine mensup olmanın, Anadolu irfanını içselleştirmiş olmanın gereğidir bu şiddet ve delalet. Sonuçta bize her yer Trabzon. Bizim herkesin kutsalına küfredebilme hakkımız var ama bize karşılık vermek kimsenin haddi değil ve olamaz. Dünyanın coğrafi ve sosyolojik açıdan hemen kızmaya elverişli bir bölgesinde yaşıyoruz ve bu gerekçe bizi yaptıklarımızdan sorumlu olmaktan kurtarıyor. Bir nevi 46’lığız, cezai ehliyetimiz yok. Yine de İngiltere’de bu taktik işlemeyebilir, benden uyarması.

Buradaki insanlara biraz yakınlaştıktan sonra artık klasikleşen bir şakayı yapıyorum: İkiden fazla dil bilene nedir? Multilingual (çok dilli). İki lisan bilene? Bilingual (iki dilli). Tek lisan konuşana ne denir peki? İngiliz. Genelde bu şakanın ardından gülümsüyorlar ve hemen ardından okulda Fransızca veya İspanyolca dersi aldıklarını söylüyorlar. Ne yazık ki henüz bu derslerde öğrendiklerini hatırlayana rastlamadım. Oysa bizde öyle mi? Bizim dilimizde o kadar çok yabancı kelime var ki bir Türk’ün herhangi bir ülkeye gidip konuşulan kelimelerden en azından yüzde onunu anlamaması mümkün değil. Sadece Farsça veya Arapça değil. Hintçe, Fransızca, İtalyanca, İngilizce vesaire. Önüne ne gelirse içine katmış sel gibi bir dilimiz var. Bilimde bir süredir Fetret (Duraklama) dönemi yaşadığımız için yeni kavramlar için sözcük yaratan bir millet olmadığımızdan bu kavramları adlandıranların kullandıkları sözcükleri hemen benimseyip dilimize katıyoruz. Bunların bir bölümü (internet, televizyon, radyo, CD, tuvalet, peynir, nazar, vs.) hayatımızın içinde o kadar çok yer alıyor ki, akşamdan ılık suya yatırılmış fasulye gibi ağzımızda eriyor. Bir başka grup sözcük de mesleki terim olarak (özellikle tıp, teknoloji, spor, sanat gibi alanlarda) işin erbabı olanlar tarafından kullanılıyor. Bazı sözcükler ise hava atmak, sofistike (bak ben de kullandım şimdi) görünmek için tüketilmekte. Bunları kullananlar genelde o sözcüğü kullanmak için fırsat kollarlar ve yeri geldi mi şak diye yapıştırırlar; bazen kullanmak için konuyu illaki o yere getirirler. İşte biz bu insanlara “Attırıbıttın mı?” deriz. “Ne?” diye sorarlarsa, “Zzzzzıt, Masaçusets!” deyip intikam alırız. Masaçusets yerine Erenköy diyenler de vardır, artık kafanıza göre.

Az bilinen ve az kullanılan sözcükleri tam yerinde ve zamanında kullanan ve bu şekilde kendini önemli hisseden veya karşısındakilere kendisinin kültürlü ve saygın bir birey olduğunu hissettirme gayretine giren bu gruba katılmak ister misiniz? Hemen size birkaç kelime sunayım ve hatta cümle içinde kullanayım. Korkmayın, su soğuk ama içine girince alışıyorsunuz.

Müteferriç: Bu kelimeyi İzdiham dergisinin 54. sayısında gördüm. Harika bir sözcük. Arapçadan dilimize girmiş olan sözcüğün kökü “teferrüç”, ferahlama anlamına geliyormuş. Müteferriç ise, derdini sıkıntısını gezerek atan, yürüyerek rahatlayan, dolaşarak ferahlayan kişi demekmiş. Örnek olarak “Bana müteferriç olduğunu söyleyen futbolcuya korner bayrağı direğiyle saldırdım” cümlesini kurabiliriz. Gerçi hala kelimenin ne anlama geldiği belli değil ama yine de hem gizemini koruması açısından hem de ülkemizin bir kanayan yarasına parmak basması açısından güzel bir cümle.

Pejoratif: Latinceden dilimize girmiş ama tam da girememiş de kapı aralığından kafasını uzatmış bir sözcüktür. Aşağılayıcı, yerici, küçültücü, kötüleyici anlamına gelir. Cümle içinde kullanalım: “Geçenlerde top oynamak için gittiğim yerde otuz bin civarında kişi benim ve ailem hakkında pejoratif sözcükler sarfetti.” Anlamı yine bir parça muallakta ama yine de kullanabiliriz. Sonuçta bu sözcükleri kullanma sebebimiz, bu sözcükleri kullanabildiğimiz göstermek değil mi?

Paradigma: Yunancadan, daha doğrusu Helenceden dilimize girip herkesin ağzında olmasına rağmen yine de tam oturmayıp sürekli dingildeyen bir sözcüktür. Arada bir karşımıza çıkar ve bu karşılaşma her zaman neşeli bir buluşmayı beraberinde getirmez. Paradigmanın çeşitli anlamları var. Aslı, değerler dizisidir. Algı düzeneği de diyebiliriz. Bir şeyin nasıl üretileceği konusunda örnek, model anlamı da var. Aslında nereden baktığınıza bağlı biraz. Birisi “yaklaşım ve modelleri çevreleyen ve araştırmacı bireyin olay ve olgularla alakalı durumdaki bakış açısını yahut dünya görüşünü ifade etmesine paradigma denmektedir” buyurmuş. Kısacası anlamı itibariyle de ne olduğunu kendisi bile bulamamış, kişilik sorunu olan bir sözcük. İyisi mi cümle içinde kullanalım: “Geçenlerde seyrettiğim maçta gördüklerimden sonra Türk insanının misafirperver, necip ve sıcakkanlı olduğuna dair kafamda oluşan paradigma yerle bir oldu.” Bir parça anlaşılır bir hale geldi sanırım.

Şimdilik bu üç kelimeyle bitireyim. İki – üç dakika içinde yazmayı bitirip dışarı çıkmaya hazır olmam şart. Kendisi müteferriç bir kişilik olan karım içerden pejoratif sözcüklerle benim evlilik kurumu üzerine kafamda oluşan paradigmayı yıkmaya geleceğini söylemekte.