İlk harfi tutuyor

Bize 22 yıl önce bir söz verildi. Dendi ki, biz “3 Y” ile savaşacağız ve bunları ortadan kaldıracağız. Bu sözü bize verenler “3 Y”yi ortadan kaldırdılar gerçekten. Sorun bu Y’lerin yanlış Y olması. Başlangıçta bize söylenen yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar idi. Ya biz yanlış anladık ya da onların dili sürçtü. Şimdilerde ortadan kalkanın bir başka “3 Y” olduğunu daha iyi anlıyoruz: Yasama, yürütme ve yargı. İlk harfin tutması da bir şeydir tabii…

Bir ıssız adaya düşsen yanına alacağın üç şey nedir, sorusuna helikopter, gemi ve yeterince yakıt diyen herkes gibi ben de önceden kurgulanmış birtakım açmazlarla önüme getirilen soru ve sorunlara içine sokulmaya çalışıldığım hücrenin dışında yanıt aramaya çalışıyorum. Tabii belli bir zaman sonra gerçeklikle bağımı koparıyorum. Misal, ne olacak bu ülkenin hali, sorusuna demokrasi içinde bir çözüm ararken kendimi buluyorum. Halbuki bazı çıkmaz sokaklardan çıkmak için o zamana kadar takip edilen yolu geri yürümen gerekir. Demem o ki, buraya nasıl düştüysek, başa dönmek için aynı şeylerin tersini ama aynı metotla yapmak gerekir. Kısacası, ben birçok iyi niyetli kişinin dediği gibi bulunduğumuz bataktan demokrasi yoluyla, halkın rızasıyla, kamuoyunun ulaştığı konsensüsle çıkılacağına inanmıyorum. İnanan yanlarım bugüne kadar çok aşındığı için dokunduğumda canım yanıyor.

Eğri oturalım doğru konuşalım, Türkiye’deki hemen her demokrasi aşığının içinden mutlaka şöyle bir duygu, düşünce geçmiştir: Bana sonsuz yetki ve güç verilse… Arkadaşım, bu durumda sen “Ben diktatör olsam” diyorsun ama bunu dile getiremiyorsun. Bak etrafına, sonsuz yetki ve güç sahipleri neler yapıyor? Gerçi demokratik tüm kurumları tıkır tıkır işleyen ve her şeyi demokrasiye saygı çerçevesinde yürüten bir hükümete sahip cennet vatanımızda, sonsuz yetki ve güç sahibi bir lider olsa bile bunu yine halkın refahı, eşitlik ve hukuk ilkelerinden kopmadan yapar. En azından ben buna inanıyorum… (Birader, bana saf derken, içine kötü bir şey katılmamış anlamında mı söylüyorsun? Teşekkür ederim.)

İçimdeki empati duygusunun doruğa ulaştığı bu anlarda sizin yerinize kendimi koyup bu soruyu kendime sordum: Ben Türkiye’nin başında sonsuz yetki ve güç sahibi bir diktatör olsam ne yapardım? Bu sorunun yanıtı sizinkiyle aynı olmayabilir ama yine de güzel bir alıştırma. Kemerimi bağlayayım çünkü uçuşa geçiyorum…

- İstanbul Sözleşmesi’ne hemen geri dönerim.

- İmam Hatip ortaokullarının %90’ını normal okula, liselerin de %70’ini fen lisesine çeviririm.

- Devlet Planlama Teşkilatı’nı tekrar kurarım. İlk talimatım ise Türkiye’de hangi mesleğe, kuruma, tarımsal ve sanayi ürünlerine ihtiyaç olduğunu çıkarmalarını istemek olur. Ona göre eğitim ve üretim alanında yeni teşvik politikaları belirlerim.

- NATO’dan çıkarım ve 3 dakika sonra tekrar girerim.

- Azınlık haklarını iptal ederim. Bundan böyle herkes için insan hakları geçerli olacak.

- Eşcinsel evliliğini onaylarım. Tek şart, evliliğin ilk 4-5 yılında kimsesiz bir çocuk evlat edinmeleri. (Zamanla bu şartı kaldırabilirim.)

- Orman yakan kişilerin, yaktıkları her ağaç için taammüden insan öldürmeyle yargılanacağı bir yasa çıkartırım. Aynı şey hayvan katliamları için de geçerli olacaktır. (Trafik kazaları hariç)

- Doğu ve Güneydoğu’da sentetik olmayan uyuşturucunun rahatça ticaretinin yapılacağı ve kullanılacağı sınırları belirli serbest bölgeler kurarım. Sonuçta bu şekilde yerli ve yabancı turist gelecektir. Buranın giriş ve çıkışları ordumuz ve sağlıkçılarımız tarafından kontrol altına alınacaktır. Bölgeden uyuşturucunun etkisi altındayken çıkmak yasak.

- IMF’yi çağırırım ve onlara Türkiye’nin en iyi yemeklerinden oluşan mükellef bir sofra kurarım. Sonra da üstüne yüzde 15 servis ekleyerek acayip kazık bir fatura çıkarırım. Bunu ayda bir yaparak devlet bütçesine katkıda bulunurum. Aynı şeyi Dünya Bankası için de yapmayı planlıyorum, nasip…

- Diyanet İşlerini kapatırım. Oranın bütçesinin bir bölümüyle devlet bünyesinde İlahiyat fakülteleri açarım. Camilerin bir bölümünü hastane, klinik, okul, kadın sığınma evi olması için tahsis derim.

- YÖK’ü kaldırırım. Mevcut üniversitelerin sayısını azaltırım. Üniversitelere uluslararası yayın yapmaları için belli bir hedef kota belirlerim. Öğretim üyelerinin bir bölümüne derse girmeyi yasaklarım. Üniversitelerin ana amacının bilim üretmek olduğunu düşündüğüm için eğer meslek öğrenmek isteyen olursa alternatif akademiler ve meslek okulları kurarım. Zaten iptal edilen üniversitelerin kaynaklarını bunlar için kullanabilirim.

- Fikir suçlularının tümünü ideolojilerine bakmaksızın hapisten çıkarırım. Benim arkamdan konuşan olursa ona ters ters bakarım ve belki de incitici laflar söylerim, bilmiyorum.

- Tarih, matematik, fen ders kitaplarını sıfırdan yeniden yazdırırım. Yalan ve eksik olan hemen her şeyi düzelttiririm. Nazım Hikmet ve İkinci Yeni şairlerini müfredata sokarım. Bu da benim zevkim, usta.

- Çalışan kadınlar için ücretsiz kreş uygulaması başlatırım.

- Tarım ve orman alanlarını koruma altına alırım. Toprak tiplerine göre üretim yapanların ürünlerine DPT’nin raporuna uygun olarak satın alma garantisi veririm. GDO’lu tohum kullananlara hapis cezası verdiririm.

- Hastane sayısını iki katına çıkarırım ve bazılarını uzmanlık hastanesine dönüştürürüm.

- Emeklilere zam vermek yerine tarım ve hayvancılıkta devletin doğrudan üreticiden aldıklarını onlara ulaştırırım. Burada aile sağlığı uzmanlarının verdikleri raporu kullanırım.

- Ülkede yaşayan ve resmî belgesi olmayan herkesi ülke dışına atarım. Vatandaşlık için ön şart, o kişinin Türkçe konuşabilmesi ve ülke ile ilgili genel kültür sınavını geçmesidir. Yatırımcılara oturma ve çalışma izni veririm, o ayrı.

- Büyük şehirlerde şehir merkezine giren özel araçlardan ücret alırım. Kamu taşımacılığını en az 2-3 katına çıkarırım.

- Devlet dairelerinde ve özellikle nüfusun çoğunluğunun Kürt olduğu bölgelerde tercüman bulundurma zorunluluğu koyarım. Tüm evrak Türkçe olacaktır ama istenildiği takdirde Kürtçe bir kopyası da kişilere verilecektir. Aynı şey yargı kurumlarında ve kolluk kuvvet karakollarında da geçerli olacaktır.

- Eurovision’a tekrar katılmamızı onaylarım. Yalnız ben seyretmem, önceden söyleyeyim.

- Fenerbahçe, Trabzon, Galatasaray ve Beşiktaş yöneticilerinin birbirleri aleyhinde verdikleri her demeçte takımlarının puanını silerim.

- Türkiye’nin milli sporunu Kadın Voleybolu olarak ilan ederim.

- Hiçbir yabancı ülke başkanına dostum veya bebek katili falan demem, zorlamayın. İlla ısrar edilirse, “N’aber?” derim.

- Banu Alkan’ı Diktatörlük Danışma Kuruluna aldırırım. Milli bir servettir kendisi.

Sayın yolcularımız! Türkiye için inişe geçmiş bulunmaktayız. Lütfen gerçekliğe dönün ve umutlarınıza sarılın. Bizimle uçtuğunuz için teşekkür ederiz.