Karamel Makiato Grande

Ülkemizde konuşulan en yaygın üçüncü dil olan Starbaksçaya bir düzenleme getirilmesinin zamanı geldi de geçiyor.

Şehirlerarası bir otobanda modern tabelalı bir mola yerinde durdum. Amacım, hafiften yorulmaya başlamış gözlerimi tekrar velfecri (veya ferfecir, veya fel fecir, veya velfecir… aman neyse işte anladınız) okuyacak, fıldır fıldır döndürecek bir kahve almaktı. Mola yerinde kahve satan tek yer Starbucks idi. Hemen içeri girdim ve durdum. Kuyruk kasadan kapıya kadar uzamıştı. Herhalde buranın Starbucks bir hayli meşhur, diye düşündüm. İşin ilginci kuyruk bayağı yavaş ilerliyordu. Çalışanlar bir koşuşturuyor bir duruyordu. Kasadaki arkadaş ise sinir krizinin eşiğinde, istifa etmekle katil olmak arasındaki ince çizgide yürüyor. Aradan geçen yarım saatten sonra sıra bana gelince nedenini anladım.

- İyi günler, Starbucks’a hoşgeldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?

- İyi günler size de. Ben büyük boy bir kahve alacağım. Süt koymayın.

- Sütünüz nasıl olsun? Soyalı, bademli, Hindistan cevizli, yarım yağlı, tam yağlı?

- Süt olmasın… (Sakinim.)

- Anladım. Hangi boy?

- Büyük. (Hala sakinim.)

- Büyük derken? Tall, Grande, Venti?

- Ne dediğinizi anlamıyorum. (Sabır ufak ufak terk etme sinyali veriyor.)

- Bu elimde gördüğünüz Tall. Bunun bir büyüğü Grande, onun da bir büyüğü Venti.

- Grande olsun. (Sabıra sıkıntı da eklendi.)

- Dilerseniz 20 TL farkla kahvenizi Venti yapabilirim.

- Dilemem. (Sabır kapıya doğru ilerliyor.)

- Karamel Macchiato’da özel bir kampanyamız var. Bir karamel alana, latte macchiato yarı fiyatına.

- Hanımefendi, ben içinde su ve kahve olan ve mümkünse sıcak olan bir sıvı rica ediyorum. Latte dediğiniz zaten süt. Süt, karamel, patlıcan, ebegümeci falan istemiyorum. (Sabır kapıyı açtı.)

- Beyefendi ben burada görevimi yapıyorum. Müşterimize opsiyonlarını söylemek benim işim.

- Bak kızım! (Sabır binayı terk etti) Senin işin aynı zamanda kahve satmak. Bana basit bir kahveyi bile satamıyorsan, ne işe yararsın? Dediklerinin yarısını anlamıyorum, diğer yarısı da zaten zırva. Bana kahvemi ver! (Bu laftan sonra üstüme garip bir rahatlık geliyor.)

- ………….

- Tamam ne istiyorsan, ver. İçinde kahve olsun. (Teslim bayrağı.)

Starbucks’a girdikten 45 dakika sonra elimde bir Karamel Macchiato Grande, bir de Latte Macchiato Grande vardı. Bunları sırada bulunan ve şaşkın bakışlarla kasanın arkasındaki menüyü anlamaya çalışan bir çifte verdim. “Boşuna uğraşmayın, sonunda bunları alacaksınız” deyip hızla dışarı çıktım. İyiden iyiye ayılmıştım artık…

Arabaya tekrar bindiğimde aklıma şapşahane bir fikir geldi: Karamel Macchiato Grande’yi bir sonraki başkanlık seçimlerinde aday göstermek! Sonuçta bir kesim tarafından biliniyor, seviliyor. Birçok eğilimi yani kahve, süt, karamel ve gerekirse şeker, barındırıyor. Isı anlamında insanlara sıcak gelebilir. İnsanların içini ısıtır. İçindeki kahve sayesinde halkı ayıltır ve topluma hareketlilik getirir. Cam bardak, kupa, kâğıt bardak gibi bir sürü kaba girer. En önemlisi herkese eşit uzaklıkta durabilir. Misal, bu bizden değil, diyerek birilerinin dudağını fazladan yakıp, diğerlerine daha ılık gelmez. Kendisi neyse, odur.

Nasıl da orijinal bir fikir buldum; muhteşem bir insanım, adeta dâhiyim, diye düşünürken okuduğum bir makale moralimi bozdu. Meğer daha önce bir ayak pudrası seçimlerden zaferle çıkmış!

1967 yılında Ekvador’un Picoaza kentinin belediye başkanlığı seçimleri… O esnalar bir ayak pudrası üreten bir firma ülke çapında bir pazarlama kampanyası yürütüyordu. Kampanyanın sloganı “Dilediğiniz adaya oy verin ancak ferahlık ve hijyen istiyorsanız Pulvapies’i seçin” idi. Kampanya başarılı oldu ve seçim günü ortaya çıktı ki pek çok bölgede binlerce seçmen oy pusulalarının üzerine Pulvapies yazdı. Sonuçta Pulvapies ayak pudrası Picoaza kentinin belediye başkanı seçildi.

Pulvapies’in başarısı yıllar içinde taklit edilmeye çalışıldı ama maalesef başarılı olmadı. İşte birkaç örnek:

- Ünlü oyuncak üreticisi Hasbro’nun Mr. Potato Head (Bay Patates Kafa) adlı oyuncağı 1985 yılında ABD’in Idaho eyaletinin Boise kentinde valilik seçimlerine girdi. Kendisi dört oy aldı. (Belki de en kritik dört oydur, kim bilir?)

- 1997’de İrlanda da yapılan başkanlık seçimlerinde Hindi Dustin adlı bir kukla karakter binlerce oy aldı. Resmi olmamakla birlikte seçimde en çok oy alan beşinci adaydı ve resmi adaylardan Derek Nally’den (bildiğin insan) daha fazla oy aldı.

- 2004-2008 yılları arasında British Columbia Üniversitesi’nin İdare Meclisine bir yangın musluğu defalarca aday gösterildi. Yüzde 6’dan fazla oy aldı.

- 2014’te El Salvador başkanlık seçimlerinde bir çikolata üreticisi olan Dona de Chocolate’ın maskotu Mister Donut “Partidona” ismi verilen bir seçim kampanyası yürüttü. Hatta maskot, diğer parti adaylarını Mister Donut restoranlarından birinde seçim tartışmasına çağırdı ama kimse diğer adaylar gelmedi.

1 Haziran 2024’te İzlanda’da yapılacak başkanlık seçimlerinde bir buzul aday. Snaefellnes yarımadasında bulunan Snaefellsjökull adlı buzul kütlesi İzlanda’da başkanlığı kazanırsa 57 yıl sonra nihayet Pulvapies’in açtığı yolda bir ilerleme kaydedilmiş olacak. Kazanması halinde İzlanda’nın global ısınma konusunda daha da aktif bir rol oynayacağını düşünüyor ve adaya şans diliyorum.

Görüldüğü üzere, insanoğlu hep bir alternatif peşinde. Sıkça birtakım hayvanları (ki genelde keçi, kedi ve köpek) politik seçimlere aday gösteren ve bu adaylara oy verenler bir mesaj veriyorlar sanki. İnsan olan ama bunun gerektirdiği sıfata uygun olmayan yeterince politikacı gördüklerinde toplumların geldiği noktaya pek de şaşırmamak lazım.

Benim adayım belli: Banu Alkan. Öte yandan, kendisi kabul etmezse kesinlikle Karamel Macchiato Grande’ye oy vereceğim.