Ben, Biz ve Onlar

Oysa, “biz” bir sürü “ben” demek değil. “Biz” benim gibi düşünenlerin, davrananların oluşturduğu bir grup hiç değil. Ortada duran “biz” bir yerinden ortak özellik gösterdiğimiz (aynı sınıfta okumak, aynı ülkede yaşamak, aynı filmi seyretmek, aynı otoritenin altında ezilmek gibi) bir kitle.

İzlanda ile Gana’nın, Kamboçya’nın, Ermenistan’ın ve hatta Jamaika’nın ortak yönü nedir? Bu ülkelerin hiçbirinde ülkemizde protesto amaçlı içine fare dökülen McDonald’s yoktur. Dolayısıyla, Ermenistan’ın Filistin’e destek konusunda bizden daha radikal davrandığı kesin. Peki, bizimle İsrail arasındaki farklardan birinin, İsrail’i desteklediği için saldırıya uğrayan ve ülkemizin dört bir yanında pıtrak gibi çoğalan Starbucks’ın İsrail’de hiçbir şubesinin bulunmaması olduğunu biliyor musunuz? Starbucks büyük ihtimalle İsrail’e “Sen beni sevmiyorsun ama benim aşkım hiç bitmez” diyor herhalde.

Çoktandır neşesini kaybetmiş bir ülkenin vatandaşları olduğumuz için şakayla ciddiyi kinayeyle ironiyi karıştırır olduk; kanıtla inancı karıştırdığımız gibi. Hatta şaka yapanları inancımıza ters düşüyor diye kanıta gerek olmadan hapse yollar olduk. Yukarda yazdıklarım yüksek dozda ciddiyet ve ironi içermektedir.

Dünyaya sadece kendi zaviyesinden bakan ve bulunduğu noktanın en doğru olduğunu iddia eden insanlarla ortak yönlerimizden biri nedir? “Biz” diye bahsederken yekdiğerimizi bu kümenin içine alıyor olmamız. Biz Türkler, biz Müslümanlar, biz Akdenizliler vesaire…

Oysa, “biz” bir sürü “ben” demek değil. “Biz” benim gibi düşünenlerin, davrananların oluşturduğu bir grup hiç değil. Ortada duran “biz” bir yerinden ortak özellik gösterdiğimiz (aynı sınıfta okumak, aynı ülkede yaşamak, aynı filmi seyretmek, aynı otoritenin altında ezilmek gibi) bir kitle. “Biz” bir çoğulu temsil eder ve o çoğul inanç, fikir, yaşam tarzı, cinsel tercih gibi unsurlardan oluşmak zorunda değildir. “Ben” tanımında birçok “biz” olabilir veya tam tersi. Gramer olarak yanlış olmasına rağmen “bizler” kelimesi tam bu durum için geçerli. İnsan içinde bulunduğu farklı grupların bir bileşkesi gibi. O şahıs, bir grubun oluşumuna (bazen yalnızca oraya ait olarak) katkıda bulunurken kendi kişiliği de o grupların kültüründen, inancından etkileniyor.

İÇ HUZURU

“Biz” çoğu zaman zorunluluktan oluşur. Aynı fabrikada çalışan, aynı tarlada ürün toplayan, aynı bakkaldan alışveriş yapan kişisel olarak bir ortak yönü olmayan bir sürü insan bir bakmışsın “biz” oluvermiş.

Bir örnek vermek gerekirse, “ben” yurtdışında yaşayan, Fenerbahçeli, kahve içmeyi seven, sol görüşlü, savunma amacı dışında savaşlardan nefret eden, erkek olan, çocuk sahibi, evli bir Türküm. Gurbetçiler, Fenerliler, kahve tutkunları, solcular, pasifistler, erkekler, babalar, evliler, Türkler diye adlandırabileceğim bir sürü “biz” barındırıyorum. Bir bölüm ise beni (bizlerimi) ülkeden kaçan, kova Fenerli, çay yerine kahve içen sosyetik, sapkın fikirli, ülke düşmanı hain, falan diye adlandırıyor. İşin komik tarafı, ben bu kişilerle de bizim. Türküm, babayım, evliyim vesaire. Lakin, bu gibi durumlarda bu kişiler “onlar” oluyor. Onları sevmiyoruz. Onların yok olmasını istiyoruz. Onlarsız bir hayat düşlüyoruz. Hop! Bir açmaza girdik yine, bu işte bir karışıklık var. Benim bizlerim diğer bizlerimi onlar diye karşısına almış kavga ediyor.

Beni oluşturan bütün parçaların bir arada uyum içinde olmasını beklemeyi bıraktığım an iç huzurumu yakalayacağım. Bunun hiçbir zaman olmayacağını biliyorum. Bu yüzden eldekini korumak adına, “benin” dahil olduğum “bizlerden” edineceği faydaları, iyi yönleri alıp mümkün mertebe katkıda bulunacağı bir konumda olmaya çabalıyorum. Böylece kimse “onlar” olmuyor.

Demem o ki, karşınıza aldığınız kişiler de doğrudan veya dolaylı olarak bir yönden sizinle ortak. Onlar diye adlandırdıklarınızla bizler diye adlandırdıklarınızı oluşturan kişiler bazen ve hatta çoğu zaman birbirine benziyor, iç içe geçiyor veya aynı kişiler. Ve “ben”, “biz” ve “onlardan” öğrendikleriyle ve bunların arasından yaptığı seçimlerle kendi olabiliyor.

Kendim diye söylemiyorum, iğrenç birisidir…