Bugüne sahip çıkmayanlar geleceğimizi tüketiyor!

Çok daha önemlisi elimizi taşın altına koyarak sürdürülebilir geleceğimizin inşasında rol almaktan kaçınmayalım. Çünkü bugünümüze sahip çıkmazsak, her geçen gün geleceği tüketmeye devam edeceğiz.

Hayatta kalmak ve refah için gerekli olan her şey, doğrudan veya dolaylı olarak doğal çevreyle bağlantılı.

Sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkan aşırı enerji tüketimi ve nüfus artışı, doğal kaynakların hızlı ve kontrolsüz bir şekilde tükenmesine yol açıyor.

Birleşmiş Milletler tarafından 1987'de oluşturulan Brundtland Komisyonu sürdürülebilirliğin üretim ve çeşitliliğin devamlılığını sağlarken insan yaşamını sürekli kılmayı ifade ettiğine vurgu yapıyor ve kendi ihtiyaçlarımızı gelecek nesillerin yaşantılarından ve ihtiyaçlarından ödün vermeden karşılayabilmek olarak tanımlıyor.

Sürdürülebilirlik, çevresel, sektörel ve toplumsal konuları içeren üç ana başlık altında ele alınarak, küresel sorunlara çözüm getirme amacını taşıyor.

Bu genel tanımı gıda alanına uygulamak da mümkün.

Sürdürülebilir gıda, yalnızca gıdanın kendisiyle ilgili değildir.

Aynı zamanda üretim, dağıtım, paketleme ve tüketme süreçlerini içerir.

Sürdürülebilir gıda sistemleri, insanlara sağlıklı ve güvenilir gıda sunmanın yanı sıra ekonomik, çevresel ve sosyal sistemler üzerinde sürdürülebilir etkiler bırakan sistemlerdir.

Dünya nüfusunun hızla arttığı göz önüne alındığında, sürdürülebilir bir gıda arzı sağlamak büyük bir zorluktur.

Ancak, iklim değişikliği, toprak bozulması, biyolojik çeşitliliğin azalması ve su kıtlığı gibi sorunlara karşı küresel gıda üretim sistemleri, çevresel etkiyi en aza indirme ve gelecekteki gıda üretim kapasitesini destekleme amacıyla özveri göstermelidir.

Bu çevresel etki, gıdanın üretildiği yer, şekli ve çevresindeki kaynakların durumuyla doğrudan ilişkilidir.

Tarım, gıda endüstrisinin ve gıda üretim zincirinin temelidir.

Bu nedenle sürdürülebilir bir gıda sistemi için sürdürülebilir tarım gereklidir.

Sürdürülebilir tarım, düşük karbonlu ve organik gıda üretimini destekler.

Genetik modifikasyonun önlenmesi yanı sıra yapay gübre ve böcek ilacı kullanımını da sınırlar.

Aynı zamanda çeşitli mahsullerin ekilmesi, biyolojik çeşitliliğe ve toprak verimliliğine katkı sağlar.

Tarımdan başlayarak, sürdürülebilirlik çabaları bir gıdanın paketlenmesinde kullanılan ambalajın da sürdürülebilir olmasına kadar geniş bir yelpazede etkilemektedir.

Sürdürülebilir gıda sistemi içine entegre edebileceğimiz bir başka terim, sürdürülebilir tüketimdir.

Bu, üretilen gıdanın tüketicilere erişilebilir fiyatlarla ve yeterli miktarlarda temin edilmesini ifade eder.

Ayrıca, üretilen ürünlerin güvenilir ve sağlıklı bir şekilde tüketicilere ulaştırılması da bu kavramın hedefleri arasında yer almalıdır.

Gıda endüstrisinde sürdürülebilirliği sağlama çalışmaları, gıda üretiminin çevresel etkisini en iyi şekilde azaltmanın ve bu üretim zinciri boyunca israfın nasıl sınırlanacağının üzerine odaklanmaktadır.

Bu hedefe ulaşmak mevcut teknoloji ve bilgiyle mümkündür.

Ancak bunu geliştirmek ve ilerletmek için çaba sarf edilmelidir.

Sürdürülebilir gıda sistemlerini günlük yaşantımıza entegre etmek için dünya genelinde AB, FAO ve G20 gibi öncü kuruluşlar çeşitli girişimlerde bulunuyor ve projeler yürütüyor.

Ülkemizde de bu amaçla yürütülen çeşitli çalışmalar var.

Bu çabaların hız kazanması ve en etkili şekilde uygulanması bizim ve gezegenin geleceği açısından büyük önem arz ediyor.

Ülkemizde sürdürülebilir bir gelecek oluşturmak için sürdürülebilir gıda sistemleri ile ilgili yapılan çalışmalara hepimiz destek olalım.

Çok daha önemlisi elimizi taşın altına koyarak sürdürülebilir geleceğimizin inşasında rol almaktan kaçınmayalım.

Çünkü bugünümüze sahip çıkmazsak, her geçen gün geleceği tüketmeye devam edeceğiz.