Deprem şehirlerinde seçim havası değil yas havası var

En nihayetinde seçim sonuçları ne olursa olsun değişmeyecek tek gerçek şu: Her koşulda demokrasi, eşitlik, özgürlük, insanca bir yaşam için mücadele devam edecek.

Önemli sınavların bir gün öncesinde, sınava girecek öğrenciler yoğun çalışma temposunu bırakır, en fazla biraz tekrar yapar, zihinlerini ve bedenlerini yormadan, dinlenerek bir gün sonraki sınava hazır olmaya çalışır. Zira bu son güne gelene kadar yapılması gerekenler yapılmıştır, yapılmadıysa da artık yapılabilecek pek bir şey yoktur.

Seçimlerden bir gün önce de aynısını düşünürüm, son gün artık oy verecek milyonların fikrini değiştirmek için süre bitmiş, hatta son bir haftalık düzlükte tercihler netleşmiştir. Sandık başına gidilecek, oy kullanılacak ve akşam saatlerinde sonuçlar ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla bu satırları okuyan sizler normal şartlarda, sakin bir şekilde seçim öncesi gününüzü geçirecek, eğer görevli falan değilseniz yarın oyunuzu kullanıp evinize geri dönecektiniz. Görevliyseniz de birkaç saat fazla mesai yapacaktınız.

Fakat ne mümkün! Burası Türkiye ve ülkemiz koşulları bize yalnızca sandığa gitme sorumluluğu vermiyor. Her birimiz son ana kadar doğru bildiğimizi anlatmakla görevliyiz. Yarın gidip oyumuzu vereceğiz ama görev bununla da bitmeyecek. Verdiğimiz oyun sayılıp sayılmadığı, iletilip iletilmediği konusunda takipçi olmak zorundayız. Devamında seçim sonuçları tam olarak ortaya çıkana ve tescillenene kadar işin peşini bırakmayacağız.

Ahval-ü şerait bugün memleketin her köşesinde böyle. Ama koşulların çok daha karanlık olduğu vatan topraklarımız var. Kimsenin unuttuğunu sanmıyorum ama tekrar tekrar konuşmakta, hatırlamakta ve hatırlatmakta yarar var.

BİR DEPREM ŞEHRİNİN HAL-İ PÜR MELALİ

Son haftalarda ülkenin nabzını duyabilmek için çeşitli Anadolu şehirlerinde edinilmiş pek çok gözlem okuduk. Ben bu satırları depremin yıktığı Antakya’dan yazıyorum. 6 Şubat’tan beri sürekli yolculuk halimizin sebebi bu defa oyumuzu kullanmak. Şehir dışına çıkmış yüz binlerce insanın ne kadarı oy kullanmak için dönebildi bilemiyorum ama bu yönde yaygın bir çabanın olduğunu gördük.

Depremin yıktığı diğer şehirlerde olduğu gibi burada da hava tozlu. Evet, kelimenin gerçek anlamıyla toz şehrin havasını ele geçirmiş durumda. Tozdan kaynaklı solunum yolu hastalıkları, göz hastalıkları artıyor. Asbest halk sağlığını tehdit ediyor ve tüm bunlara karşı alınan her hangi bir önlem yok. Enkazların molozlarını taşıyan kamyonlar büyük bir tehlike kaynağı. Hem hızlı gidiyorlar, hem de taşıdıkları molozlardan sarkan demirler tehlike arz ediyor.

Antakya’dan biraz uzakta kalanlar oradakilere, ya da gidip gelenlere hep aynı soruyu soruyor: “Var mı değişiklik?” Verilen cevap ise yine aynı: “Pek bir değişiklik yok?” Ağır hasarlı binaların çoğu ve enkaz halinde pek çok bina hala aynı şekilde duruyor. Yıkılmamış binaların hasar tespitlerinin hangi bilimsel kıstaslarla yapıldığı belli değil. Mesela başta ağır hasarlı raporu verilen binalardan bazılarına itiraz sonucu “hafif hasarlı” raporu verildi. Hiçbir değerlendirme bilimsel esaslara göre yapılmıyor.

Parklardaki otlar insan boyuna yaklaşmış halde ve yerel yönetimler yeterli çalışmaları yapamıyor. Yılan, fare ve haşereler böyle parkları sarmış durumda.

Sağlık hakkına erişimde çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Sağlık kurumlarının çoğu basit müdahaleleri yapabilecek ekipmandan bile yoksun haldeler. Aile hekimlerinin çalışması için uygun koşullar hala sağlanmamış durumda.

Eğitimin önümüzdeki dönem nasıl olacağına dair ne bilgi var ne de atılan bir adım. Öğretmenlerin barınma sorununu çözmek için ne bir çadır ne de konteyner temin edilmiş değil.

Barınma sorunu sürüyor, hala yeterince çadır ve konteyner yok. Öte yandan havalar ısındıkça çadırlarda yaşamak daha da zorlaşıyor. Önümüzdeki günlerde sinek bölgenin büyük bir sorunu haline gelecek. Kötü koku önümüzdeki günlerin çok temel bir sorunu olacak. Gıdaların saklanması bundan sonra ancak buzdolabıyla mümkün olabilir. Ama şimdiye kadar bu konuda atılmış bir adım yok.

Altyapı büyük oranda hasar aldığı için şebeke suyu birçok yerde kullanılmıyor. Birçok yere tankerlerle su taşınıyor ama tankerin gitmediği bir gün olursa orada yaşayanlar büyük sıkıntı çekiyor. İçme suyu sorunların başında geliyor. Özellikle çadırlarını kendi evlerine yakın yerlere kuranlar suya ulaşmakta zorlanıyorlar. Yaz aylarında eğer yeni çareler bulunmazsa su sorunu deprem şehirlerinde hayatı kâbusa çevirecek.

Depremin üzerinden bir süre geçtikten sonra gönüllü faaliyetlerinin de katkısıyla çözülen yemek sorunu tekrar gündeme gelmeye başladı. Bir süreden beri kaynayan kazan sayısında belirgin bir azalmanın olduğu söyleniyor.

Biliyorsunuz deprem anlarında dayanışma ve yardım için ilk akla gelen gıda ve kıyafet oluyor. 6 Şubat Depreminden sonra bölgeye ülkenin her yerinden kıyafet geldi. Ancak havaların ısındığı bu günlerde insanların çoğu hala kışlık kıyafetlerle günlerini geçiriyor. Önümüzdeki günlerde bu konuda bir dayanışma seferberliği başlatılsa bu sorunu çözmek için güzel bir adım olur.

Elbette değişen bir şeyler var. Kentin yağmalanması için planlar yapılmaya devam ediyor. İhalelerle halkın evinden çıkartamadığı eşyaları yağmacı şirketlere peşkeş çekiliyor. Emeğiyle sahip olduğu evinden eşyasını almaya çalışan insanların karşısına şirket yetkilisi dikiliyor “onlar bizim alamazsın” diyor. Kamulaştırmalar deprem mağduru halka ikinci bir zulüm halini alıyor. Antakya, Gülderen’de şehir hastanesi yapımı için yapılan acele kamulaştırmaya sürgün edilmek istemeyen halk isyan ediyor. Hala kaldırılmayan çok fazla enkaz var. Bulunamayan pek çok insan varken enkazlarda bu insanların izleri aranmıyor.

SEÇİM HAVASI

On binlerce insanını kaybetmiş, büyük oranda yıkılmış ve yaraları sarılmamış bir kentte yas havasından başka bir hava oluşması beklenemez. Günler, haftalar, aylar geçiyor ama depremi yaşayanların takvimi 6 Şubat’ta takıldı kaldı. Yaşanılan her günün evveli 6 Şubat…

Ama her şeye rağmen hayat devam ediyor. Hayat devam etikçe de umut sürüyor. Umudun sürmesine katkı veren kurumlar, gönüller umut ışığının sönmemesi için çok çaba harcadılar, harcamaya devam ediyorlar. Ama seçim biter bitmez ülkenin her yerinden yeni dayanışma adımları atılması gerekir.

İnsanlar seçimlerin sonuçlarının Antakya’nın ve depremin vurduğu bütün şehirlerin geleceği açısından taşıdığı önemi herkesten daha iyi biliyorlar. Depremden sonra yaşadıklarını, bir türlü gelmeyen arama kurtarma ekiplerini, ortada görünmeyen devleti unutmuyorlar. İsyanlarına, feryatlarına kibirle karşılık veren iktidar temsilcilerini affetmiyorlar. Bu duygu bölge açısından sandık sonuçlarına ne kadar yansıyacak bilemiyorum. Çünkü yüz binlerce insan ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış durumdalar ve ne kadarı oyunu kullanabilecek?

Yarın biz de bu duygularla gidip oyumuzu kullanacağız. Seçimlerde gizli oy, açık sayım demokrasinin çok temel kurallarından biri olagelmiş. Ancak bu seçimlerde kime oy vereceğini açıkça beyan etmek isteyenleri engelleyen bir kural değil.

Ben seçim tercihimi açıklamadan önce umut ettiğim ve inandığım sonucu söyleyeceğim: Tek adam rejimin sonlanacağı, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığını ilk turda kazanacağı, AKP’nin Meclis çoğunluğunu kaybedeceği, aynı zamanda Emek ve Özgürlük ittifakı bileşenlerinin tümünün ve ittifakın iki ayrı partisi Yeşil Sol Parti ve Türkiye İşçi Partisi’nin seçimlerden başarılı bir sonuç elde edeceği bir tablonun ülkemizin geleceği için güzel bir adım olacağına inanıyorum. Bu umutla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu’na, milletvekili seçimlerinde de TİP’in adayı Can Atalay’a oyumu vereceğim. Şehirde ilk defa oy kullanacak pek çok gencin ve orta yaş ya da daha ileri yaşlardaki fazlaca sayıda insanın tercihlerinin böyle olduğunu biliyorum.

Barış’ın örnek bir tutumla yerini Can’a vermesini kıymetli buluyorum. Can’ın, seçilip cezaevinden çıkmasının Gezi’yi sahiplenen herkese moral vereceğini düşünüyorum. Yalnızca bu değil, Can’ın deprem yıkımını çok ağır yaşayan Hatay için özveriyle çalışacağını biliyorum. Yitirdiklerimizin hesabını sormak için, buranın tarihi ve kültürel değerleri ile birlikte yeniden inşa edilmesine Can önemli katkılar sunacaktır.

Ama en nihayetinde seçim sonuçları ne olursa olsun değişmeyecek tek gerçek şu: Her koşulda demokrasi, eşitlik, özgürlük, insanca bir yaşam için mücadele devam edecek.

Bu memleket bizim!

Etiketler
Deprem Seçim