Ülkemizi düze çıkartmak için…

2023 seçimleri AKP’ye muhalif milyonlarca insanın umut ettiğinin gerçekleşmediği bir seçimdi. 31 Mart yerel seçimleri ise kimsenin öngörmediği bir tabloyla sonuçlandı.

Haritanın rengi büyük oranda sarıdan kırmızıya döndü. Kayyumla gasp edilen belediyeler “taşıma seçmen” rezaletine rağmen geri alındı. Bunun karşısında iktidar ilk hamlesini Van’a yaptı. Dem Partiden yüzde 55.48 oyla seçilen Abdullah Zeydan’ın başkanlığı tam bir katakulliyle çalınmak, yüzde 27.15 gibi Zeydan’ın ancak yarısı kadar oy alabilmiş AKP'li Abdulahat Arvas’a verilmek isteniyor. Bu gaspın engellenmesi ülkemiz demokrasisi açısından oldukça önemli ve CHP’ye bu konuda çok iş düşüyor.

31 Mart seçimlerinin sonuçlarını görebilen var mıydı bilmiyorum. Ekonomik durumun seçimlerde AKP’ye bir fatura çıkartacağını söyleyenler vardı ama bahsettikleri böyle bir sonuç değildi. Örneğin ben şöyle demiştim; “Eğer öngöremediğimiz şeyler olmazsa seçimin hemen sonrasında iktidarla muhalefetin birbirine karşı pozisyonları değişmeyecek.” Hep böyle yanılmayı dilerim. Öngöremediğimiz şeyler oldu ve iktidarla muhalefetin birbirlerine karşı pozisyonları değişti. AKP’ye oy verenlerle AKP’nin birbirlerine karşı pozisyonları da değişti. Kısacası ülkemiz 31 Mart seçimleri öncesinden farklı bir durumda.

İktidar tarihinin en büyük yenilgisini aldı. Bu haliyle ilk yıllarındaki sınırlarına çekildi. Yıllardır yönettiği belediyelerin, devletin bütün imkânlarını kendine peşkeş çekerek yürüttüğü adaletsiz seçim çalışması kazanmasını sağlamadı. İstanbul’a yönelik özel yüklenme hali AKP’nin artık parti - devlet olarak hareket ettiğini bir kez daha ortaya koydu. Murat Kurum’un yetersizliği Cumhurbaşkanı’nın, bütün bakanların sahaya inmesiyle giderilmeye çalışıldı. Olmadı, devletin ve paranın gücü yetmedi, üstelik aradaki oy farkı katlanarak açıldı. Üstelik ittifaksız. Ekrem İmamoğlu bu kez Erdoğan’ın karşısında artık daha da güçlü.

CHP’nin başarısına, AKP’nin kaybetmesine neden olan pek çok neden tartışılmaya devam edecek. İlk bakışta daha önce AKP’ye oy vermiş seçmenlerin önemli bir bölümünün sandığa gitmediği görülüyor. Diğer bir sonuç tarihinde ilk defa AKP’nin surlarında başka bir İslamcı parti, YRP gedik açtı. Uzun yıllar sonra ilk kez CHP tarafından kazanılan İç Ege, Marmara şehirlerinin merkez sağ seçmeninin tercihlerinin değişmesi bu sonuçta etkili olan diğer bir faktör. Yıllardır AKP’ye oy veren büyük bir kitlenin aynı İslamcı ajandayı taşıyor sanılması yanılgıydı. Örneğin memleketim Bursa’yla ilgili “Bursa bile alındı” diye şaşıranlara şaşırıyorum. Üstelik geçen yerel seçimde de şimdikine çok yakın bir oyla kaybedilmişti. AKP, tarikatları besleyen, laikliğe, cumhuriyete yönelen saldırılara ses etmeyen görüntüsüyle merkez sağ seçmenini de hayli rahatsız etmiş olabilir. Bunun yanında malum ekonomik halimiz elbette AKP’nin yenilgisinin temel sebebi. 2023 seçimlerinde ekonomi iyi miydi denilebilir. Ama son seçimden de çıkarttığımız ders bu olmalı herhalde; beklediğimiz şeyler, öngördüğümüz zamanlarda olmayabiliyor.

AKP ve Cumhur İttifakı büyük bir yenilgi aldı ve yerel seçim öncesiyle yerel seçim sonrası Türkiye'si aynı değil... Cumhur İttifakı bileşenleri oranlar, sonuçlar bu kadar net olunca “milli iradeye”, “sandık sonuçlarına” saygılı bir söylem tutturmaya çalıştılar. Fakat yapacaklarının bununla sınırlı kalacağını sanırım kimse düşünmüyor. Ne kadar mümkün olabilecek göreceğiz ama erken seçime gitmekten mümkün olduğunca kaçınacaklar. Ekonominin hali ortada, aynı politikaları sürdürerek bırakın iyileşmeyi her şeyin daha da kötü olacağı herkesin malumu. Elde kalanlardan biri toplumsal muhalefete dönük baskının sürmesi. Diğeri Kürt Meselesine dönük çatışmayı önceleyen, herkesi “milli mutabakat” çizgisinde hizalamaya çalışan bir politika.

HÜDAPAR projesinin tutmaması seçimlerin bir diğer sonucu. İYİ Parti ise hakkındaki tahminleri yanıltmadı. Akşener, “Ya tarih yazacağız, ya tarih olacağız” demişti, ikinci seçeneğe daha yakın oldukları çok kişi tarafından söyleniyordu. Bundan sonrasında nasıl bir yol izleyecekler, çeşitli ittifakların arayışında mı olacaklar göreceğiz. Hür ve müstakil bir parti olarak şimdilik siyaset yelpazesinde yer bulmaları zor.

Aynı şekilde AKP’den büyük kitleleri kendilerine çekme kapasitelerinin olmadığını genel seçimlerde gördüğümüz DEVA, Fazilet ve Gelecek Partileri yerel seçimlerde bir varlık gösteremediler.

“Yükseliyorlar” denilen, sadece yabancı düşmanlığıyla örgütlenen Zafer Partisi gibi örneklerin de abartıldığını, şişirilmiş olduğunu görmüş olduk.

Sosyalistler seçimlerden başarılı sonuçlarla çıkamadılar. Seçim öncesi pek çok yerde hayata geçen çalışmalar sandık sonuçlarına yansımadı. Buna rağmen TİP, Samandağ ve Hacıbektaş, Sol Parti, Hozat ve Aksaray Saratlı ilçelerini kazandı. Bu yerlerdeki belediyeciliğin iyi örnekler haline gelmesini diliyorum.

SOL YOKSA İNSANCA YAŞANACAK BİR ÜLKE YOK

Yerel seçimler daha çok tartışılacak. AKP’den alınan belediyelerde halkın çıkarına değişimlerin hayata geçmesi oldukça önemli. Tersi bir durumun yalnızca CHP siyasetine değil, bütün sola zarar vereceğini biliyoruz.

Seçimlerin en önemli sonuçlarından biri de değişimin mümkün olduğu fikrinin güçlenmesidir. Evet, ülkemizde çok şeyin, aslında her şeyin değişmesi gerekiyor. Ülkemizin nefes almaya ihtiyacı vardı, seçim sonuçları bir nebze olsun nefes almamıza neden oldu. Ama sorunlarımız ortada, hala içine sokulduğumuz cenderedeyiz.

Yerel seçim sonuçlarıyla nefes aldık, sevindik ama ülkemiz rejimi seçim meselesini fazlasıyla aşan köklü bir yapıya sahip. O yüzden kazanmak kelimesi hala tırnak içinde yazılmak durumunda. Tırnağı kaldırmak için sosyalistler seçenek haline gelmeyi başarabilmeliler. Elbette yalnızca seçimlerde seçenek olmaktan bahsetmiyorum. Hayatın tam ortasında, siyasete dâhil olan değil, siyaseti belirleyen bir seçenek olmaktan.

Ülkemizin sola, sol politikalara ihtiyacı var.

Adaletin ayaklar altından kurtarılması, bütün bir ülkeye hâkim kılınması gerekiyor. İktidar sopası olmayan, bağımsız, güven veren bir adalet sistemi en büyük ihtiyacımız. Gezi tutsakları, Selahattin Demirtaş, seçilmiş pek çok siyasetçi başta olmak üzere hapishaneler haksız yere tutsak edilen insanlarla dolu.

Ülkenin bütün yükünü ödediğimiz vergilerle biz emekçiler taşıyoruz. Vergi adaletsizliği bu ülkenin kanayan yarası. “Vergide adalet bütün ülkenin ana talebi”

Milyonlar işsiz, milyonlar güvencesiz çalışıyor. Hâlihazırda çalışanların aldıkları ücretler hayatı sürdürmeye yetmiyor. Kiralar ödenemez seviyelerde. İnsanlarımız mutsuz, gençler geleceğe dair umutla bakamıyor. Emeğin hakkını alması için işçi sınıfı mücadelesinin siyasetin olağan akışına müdahale etmesi gerekiyor. “İnsanca bir yaşam” talebini ancak sol büyütebilir.

Emperyalist siyasetin taşeronluğunun, yayılmacı, yeni Osmanlıcı hayallerin bölgemize ve ülkemize verdiği zarar ortada. İçeride hâkimiyet sağlamak için sürekli dışarda düşman arayan siyaset son bulmalı. Ülkemize yararı olan politika elbette ülke çıkarlarını koruyan ama komşu ülkeleri düşman görmeyen bir anlayıştır.

Kürt meselesi bilindik ezberlerle çözülemiyor. Gizli saklı usullerle değil, açık, şeffaf demokratik bir şekilde bu sorun çözüldüğünde ülkemiz ikinci yüzyılına birlik ve beraberlik içinde, geleceğe güvenle bakarak girecektir. İhtiyacımız savaş-çatışma değil barış, düşmanlık değil kardeşliktir.

Laiklik toplumu bir arada tutan temel harçlardan biridir. İhtiyacımız tarikatların, cemaatlerin toplumu ağlarıyla sarması değildir. İhtiyacımız yurttaşlık bilinciyle aydınlanmış, örgütlü bir toplumdur.

Toplumsal muhalefete son yıllarda mücadeleleriyle nefes aldıran kadınların eşitlik, özgürlük mücadeleleri örnek alınmalı, desteklenmelidir.

Uzun yıllardır zapturapt altına alınan, boğulan üniversitelerin özgürleşmesi, baskıdan kurtulması şarttır.

Her bir başlık büyük bir kampanyayla işlenebilir. Aynı hedeflere yönelen mücadele programları oluşturulabilir. “Sosyalistlerin ahvali buna uygun mu?” dediğinizi duyar gibiyim. Cevabım; uygun hale gelebilir, gelmelidir olacak.

Her şeye rağmen çok önemli bir mücadele geçmişinden, tarihsel deneyimlerden bu günlere gelinmiş. Elbette seçimin başarısı, başarısızlığı tartışılmalıdır ama sosyalistlerin alametifarikası başka bir şeyden kaynaklanıyor, bunu hepimiz biliyoruz.

Partiler, kitle örgütleri, sendikalar, dernekler, odalar elde olan birikimleriyle bile çok ciddi bir anlam ifade ediyorlar. Her biri başka bir alanda kendini var etmiş. Sosyalist kurumlar da öyle, aslında kimse kimsenin alternatifi değil. Sol büyüdüğünde hepsi büyüyecek.

Seçimden önce yazdığımı tekrar ederek bitiriyorum… Her şeye rağmen sol, ülkemizi düzlüğe çıkartacak tarihsel birikime, yarınları kuracak ilke ve fikirlere sahiptir. Seçimlerden çıkacak sonuç ne olursa olsun yürünecek, yürünmesi gereken bir yol vardır. Hayatın her alanında etkisi hissedilecek bir sol dalganın yaratılması mümkündür.