CHP tarihi CHP içi mücadeleler tarihidir

CHP seçimlerin sonrasında aylardır süren iç mücadele sürecinden nasıl çıkacak, Özgür Özel’in genel başkanlığında nasıl bir ana muhalefet partisi olacak hep birlikte göreceğiz.

CHP 38. Olağan Kurultayı’nı 4-5 Kasım’da yaptı. CHP, hep tekrar edildiği üzere bir kurultaylar partisi; olağanların yanında 18 kere de olağanüstü kurultaylarla kendi yolunu çizmeye çalışmış. Diğer adıyla Demokrasi ve Birlik Kurultayı 100 yaşındaki partinin en önemli kurultaylarından biri olarak tarihe geçti. Muhtemelen CHP’nin içine çok hâkim olmayanlar için beklenmedik bir sonuç ortaya çıktı. Gerçi partiyi çok iyi tanıdığını söyleyen pek çok isim de tahminleriyle baltayı taşa vurdular. Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıl süren genel başkanlığı Özgür Özel’le girdiği genel başkanlık seçimi yarışını Özel’in kazanmasıyla son buldu.

Esasen bir partinin 100 yaşında olması, ülkenin bütün süreçlerinden bir biçimde kendini yenileyerek çıkmış olması enteresan bir durum. Bununla birlikte neredeyse bu uzun tarihin tamamı iç mücadelelerle, gruplaşmalarla, anlaşmazlıklarla dolu. Bu çekişmelerin öne çıkanlarına göz atmaya çalışalım.

1923’TEN BUGÜNE…

CHP’de iç mücadelelerin başlangıcı Atatürk zamanına kadar gider. Terakkiperver Halk Fırkası’nın kuruluşu Atatürk’le Kazım Karabekir, Ali Fuat, Refet, Cafer Tayyar, Cevat Paşalar ve Rauf Bey arasındaki çekişmenin sonucunda ortaya çıktı. Celal Bayar ve İsmet İnönü arasındaki rekabet Atatürk hayattayken Bayar’ın galibiyetiyle sonuçlanmış, İnönü 20 Eylül 1937’de istifa etmiş ve Atatürk’ün ölümünün ardından Cumhurbaşkanı seçileceği tarihe kadar geri planda kalmıştır. İnönü Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Kazım Karabekir gibi pek çok isimle barış siyaseti gütmüş, Celal Bayar yine CHP Genel Başkan Vekili ve Başbakan olarak kalmıştır. Ancak mücadelenin ikinci raundunu İnönü kazanmıştır ve Bayar Hükümeti kısa süre sonra dağılmıştır.

2. Dünya Savaşı’nın bütün karanlığıyla üstümüze çöktüğü Refik Saydam, Şükrü Saraçoğlu dönemleri CHP içindeki farklı eğilimlerin, gruplaşmamaların yoğunlaştığı yıllardır. 2. Dünya Savaşı’nın ardından 1945’te parti içi fikir ayrılıkları toprak reformu gündeme gelince ayrışmaya doğru ilerler, Adnan Menderes ve beraberindekiler CHP’den kopar ve Demokrat Parti’nin (DP) kuruluş süreci başlar. 1946 sonrası Recep Peker hükümeti dönemi toplumsal ilerlemeye katkısı olan kişi ve kurumların tasfiye edilmeye başlandığı dönemdir. Hasan Ali Yücel artık tekrar Eğitim Bakanı yapılmaz Köy Enstitüleri kapatılmaya başlanır. Recep Peker’le İnönü pek çok meselede farklı düşünmektedirler. Aynı zamanda Peker’e karşı CHP içinde yenilikçi bir kanat gelişmektedir. Nihat Erim, Ali Fuat Cebesoy, Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Memduh Şevket Esendal gibi isimlerin başını çektiği isimlere “35’ler” denir ve İnönü tarafından da desteklenirler. 35’lerin muhalefeti Peker’i zayıflatır ve kısa süre sonra istifa eder.

Ardından peş peşe kurulan Hasan Saka hükümetleri 1949’a gelindiğinde DP’nin muhalefetinin yanında, Saka CHP içindeki gruplar tarafından da eleştirilmektedir. Bir kanat Saka’yı fazla ılımlı olmakla diğer kanat ise yeterince ılımlı olmamakla suçlamaktadır. Saka’nın istifasının ardından çare İslamcı-Türkçü özellikleri belirgin Şemsettin Günaltay’da aranır. Günaltay’ın başa getirilmesi aynı zamanda CHP içindeki çatlaklara da çare olarak düşünülmüştü. Fakat gerilimler artmaya devam etti. Ekim 1949’da Rauf Orbay, Mart 1950’de Ali Fuat Cebesoy partiden ayrılır.

1950 sonrasında CHP muhalefettedir. İnönü dahil herkes yoğun bir eleştiriye tabi tutulur. 1950’de yapılan 8. Kurultay’da İnönü’nün genel başkanlığını tartışan, artık yerini gençlere bırakmasını söyleyenler vardır. İnönü genel başkan olur ama İç mücadeleler sürer, Kasım Gülek, İnönü’ye rağmen genel sekreter seçilir ve aralarındaki çekişme uzun yıllar sürer.

1950’lerin ortalarında Nihat Erim ismi öne çıkar. Kasım Gülek’e karşı yürüttüğü muhalefet 1 yıllığına partiden ihracına kadar giden bir gerilime neden olur. Erim, sonrasında CHP içinde yükselmeye devam edecektir.

1960 sonrasında Ecevit siyaset sahnesindedir. 1965 sonrası İnönü hükümetlerinin sona ermesiyle CHP tekrar muhalefettedir. Ecevit’le simgeleşecek “ortanın solu” kavramı İnönü tarafından da dillendirilir. CHP'de hizipleşmeler hayli artmıştır. Ecevit, Turan Feyzioğlu, Nihat Erim gibi isimlerin her biri ayrı bir hizbi temsil eder. Ecevit, Parti Meclisi seçimlerinde çoğunluğu alır. Nihat Erim grubu bu dengeler içinde Ecevit'in genel sekreterliğine destek verir. Ecevit ve ortanın solu çizgisinin güçlenmesi Ferit Melen, Turan Feyzioğlu gibi isimlerin CHP’den kopmasına ve Cumhuriyetçi Güven Partisi’nin kurulmasına neden olur.

12 Mart sonrası darbeciler Nihat Erim’e hükümet kurdurturlar. CHP içi tartışmaların bu dönem en önemli başlığı bu meseledir. Artık Ecevit ve İnönü'yü de karşı karşıya getirecek bir süreç başlamıştır. Ecevit grubu çalışmalarını hızlandırır, ortanın solu grubunun il ve ilçe örgütlerinde her geçen gün ağırlığı artırır. Erim'in hükümeti kurmasının ardından İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere yerel kongreleri Ecevit grubu kazanır. İsmet İnönü'nün 34 yıllık genel başkanlığı bu süreçte sona erer. Ecevit genel sekreterliği Kemal Satır karşısında kazanınca İnönü istifa eder ve Ecevit tek aday olarak girdiği kurultayda genel başkan seçilir.

1970 sonrası CHP açısından çok önemli bir tarihsel dönem olarak yaşanır. Ecevit yükselen sol dalganın da etkisiyle dönemin en önemli siyasi figürlerinden biridir. Genel başkanlık koltuğundaki yeri sağlam olsa bile CHP içinden muhalefetle karşılaşır. 1973 sonrasında CHP’de etkin isimlerden biri haline gelmeye başlayan Deniz Baykal CHP-MSP hükümetinde bakanlık yapar. Partide Genel Sekreter Yardımcılığına seçilir, 1976 yılında anlaşmazlıklar yüzünden 4 MYK üyesiyle birlikte görevinden istifa eder. Ecevit’e açıkça karşı çıkar ama 3. Ecevit hükümetinde yine bakan olur. Muhalefet etmeye devam eder, 1979’da Ecevit’in karşısında aday olarak çıkan Erol Çevikçe’yi destekler.

1980 sonrasından CHP’nin tekrar açıldığı 1992 yılına kadar SODEP ve SHP, CHP’nin 80 sonrası çizgisini devam ettiren yapılar oldular. Deniz Baykal olağan ve olağanüstü kurultaylarda Erdal İnönü’nün rakibi olur ama seçilmez. Bu dönem Ecevit’in DSP’si ise ayrı bir değerlendirme konusu.

1992 yılında CHP tekrar kurulur. Deniz Baykal bu defa Erol Tuncer’le girdiği genel başkanlık yarışında muvaffak olur ve kısa kesintiler olsa da uzun sürecek Deniz Baykallı yıllar başlar. Baykal 1970’lerden beri genel başkanlık için çabalıyordur.

1999 seçimlerinde CHP’nin baraja takılmasının ardından Baykal istifa eder. Olağanüstü kurultayda Altan Öymen Genel Başkan seçilir. Ayrılık bir buçuk yıl sürer, 2000 yılında Baykal, Öymen karşısında genel başkanlık seçimini kazanır. 2000’li yıllarda Baykal’ın mutlak otoritesine rağmen ona karşı muhalefet yükseliyordur. Mustafa Sarıgül, Baykal’ın karşısındadır. Mitingler düzenler, Anadolu’yu dolaşır. Baykal partiden güvenoyu alsa dahi Sarıgül’ün arkasında dizilen muhalefet onu zorluyordur. Parti yönetimi Sarıgül'ü disiplin kuruluna sevk eder. Kurul Sarıgül'ün ihracını 7'ye karşı 8 oyla reddeder. Ardından toplanan olağanüstü kurultaydan önce Baykal, Sarıgül ve Zülfü Livaneli aday olurlar. Livaneli daha sonra adaylıktan çekilir. 13. Olağanüstü Kurultay gerginliklere, kavgalara sahne olur. Baykal ve Sarıgül arasında çok şiddetli tartışmalar yaşanır. Kazanan Baykal’dır. Sarıgül, CHP Yüksek Disiplin Kurulu tarafından "Kurultayı arbede ve şiddet ortamına çevirdiği" gerekçesiyle CHP'den ihraç edilir.

KILIÇDAROĞLU DÖNEMİ

Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıl süren genel başkanlığı dönemi esaslı bir değerlendirmeyi hak ediyor. Bu yazı çerçevesinde kalarak onun genel başkanlığı dönemindeki iç mücadelelere değinelim.

Kılıçdaroğlu genel başkan olduktan sonra ilk yaptığı iş genel sekreterlik makamında bulunan partinin Baykal dönemindeki en etkili ismi Önder Sav’ı devre dışı bırakmak oldu. Önder Sav ve arkadaşları önce yönetim kurulu dışında bırakıldı, sonrasında Parti Meclisi’ne dealınmadı.

Kılıçdaroğlu CHP içinde ve sol kamuoyunda ilk defa 2014 seçimlerinde Ekmeleddin İhsanoğlu’nun MHP ile birlikte cumhurbaşkanı adayı gösterilmesiyle ciddi şekilde eleştirildi. "Tıpış tıpış sandığa gideceksiniz" sözü eleştirilerin daha da artmasına neden oldu. Seçim sonrasında Emine Ülker Tarhan, Süheyl Batum, Birgül Ayman Güler gibi isimler Kılıçdaroğlu’nun istifasını istediler. Artan tepkiler üzerine Kılıçdaroğlu olağanüstü kurultay çağrısı yaptı, 5-6 Eylül 2014’te yapılan olağanüstü kurultayda rakibi Muharrem İnce'ydi. Kılıçdaroğlu tekrar genel başkan seçildi.

2018 Şubat’ında gerçekleşen genel kurulda Alparslan Çabuk, Ömer Faruk Eminağaoğlu, Ümit Kocasakal, Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu aday adayıydılar. Ancak sadece İnce ve Kılıçdaroğlu yeterli imza sayısına ulaşarak aday olabildiler. Kılıçdaroğlu İnce karşısında tekrar genel başkanlık seçimini kazandı. Birkaç ay sonra ise Muharrem İnce CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edildi.

2020 yılındaki kurultayda Kılıçdaroğlu tek adaydı, İlhan Cihaner genel başkanlığa adaylık için yeterli imzaya ulaşamadı ve Kılıçdaroğlu oyların tamamını alarak tekrar genel başkan seçildi.

PARTİ İÇİ MÜCADELELERİN ANLAMI NE

Partinin en yukarısında en baştan beri var olan bu iç mücadele halinin aşağıya doğru bütün organlarda benzer şekilde yaşandığını tahmin etmek güç değil. Bu vaziyete dair farklı yorumlar yapmak mümkün. Tartışmalar, çekişmeler, iç mücadeleler bir siyasi partinin iç demokrasisinin olduğunu gösteriyordur da denilebilir. Sürekli kendi içiyle uğraşan, sürekli kendi arasında mücadele eden bir parti memleket meselelerine nasıl yoğunlaşsın da denilebilir.

CHP seçimlerin sonrasında aylardır süren iç mücadele sürecinden nasıl çıkacak, Özgür Özel’in genel başkanlığında nasıl bir ana muhalefet partisi olacak hep birlikte göreceğiz.

Bu dönemin en çok öne çıkan kavramı değişim oldu. Genel başkan değişince, yönetimdeki isimler değişince, delege listelerindeki isimler değişince bir parti gerçekten değişir mi, onu da göreceğiz.

CHP 100 yıllık öyküsünü yaşadığı dönüşümlere göre bölümlere ayırmak mümkün. Bu değişimlerin nasıl ve hangi koşullarda olduğunu sonraki yazıya bırakalım.