Tablo bu…

Silah yaşının 12’ye indiği ülkemizde olup bitenler, silahlı çeteler, Esenyurt’ta yaşananlar, sınır tanımayan kan davaları, yoksulluğa bağlı öfke nöbetleri, ekonomik kaygılarla işlenen suçlar, suça göz yummalar adalete güveni sarsıp, ülkeyi şiddet sarmalına götürmüyor mu?

Disney Atatürk dizisini yayımlamaktan vazgeçmiş! Aman ne çok üzüldük! Bu karar, nefret suçunun, hazımsızlığın, kabullenememenin, büyüklüğü karşısında ezilmenin ve ilkesizliğin alıştığımız örneklerinden biri değil midir? Ne diyor Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz; “Tarihe sığmayan Atatürk, kitaplara, filmlere, hele ki dizilere hiç sığmaz.” Nokta…

Gelelim alıştıklarımıza, daha doğrusu alıştırdıklarına…

Günlerdir süregelen ve 65 bin ağacın kesildiği, Akbelen Ormanındaki direniş için CB; “Akbelen Termik Santrali ülkemiz için milli bir değer konumundadır. Çevreci görünümlü marjinallere aldırmıyor, işimize bakıyoruz!” demiş. Bu açık ve net açıklama üzerine insan düşünmeden edemiyor. Acaba yılın ilk 7 ayında katledilen 144 kadın için, 7 ayda ölümle sonuçlanan ve önlemeyen 1051 iş cinayeti (kazası) için, kırıcı ve kalıcı hasar oluşturan, zihinsel ve bedensel radarımızı olumsuz etkileyen olaylar için oyun kurucu sayılan ve anahtar olan ülkemizin yöneticilerinden net ve açık bir açıklama bekleyebilir miyiz?

Ticaret Bakanı açıklama yapıyor; “İhracatta rekor kırdık, turizm gelirlerimiz arttı, çekemeyenler var, felaket tellallığı yapanlara kanmayın!” Sn. Bakanın açıklaması çok iyi de; 476 milyar dolara fırlayan dış ticaret açığındaki rekor artışa, neden sonuç ilişkilerinin yarattığı ekonomik krize dair bir açıklama da olacak mı, ya da var mı? Dört gözle bekliyoruz…

Kestirmeden sorarsak!

Halk olarak dayanıklılık testinden geçtiğimiz için yönetime göre yapacak tek şey var, halkı krizlerle yaşamaya alıştırmak ve yakınmalarını yok saymak. İnsan düşünmeden edemiyor. Ülkemizde bu kadar yaygın olduğuna göre acaba açgözlülük de bulaşıcı mıdır? Yine hesapsız, kitapsız, sınırsız harcamalar yapılırken, ekonomik krizin yarattığı milyonlar ne yapmalıdır?

Toplumun yarısını oluşturan kadınların önündeki engelleri kaldırmak, onun zekâsından, yeteneğinden yararlanmak dururken eve hapsedip, yaşamını sınırlamak, “çocuğuna bak, kocana hizmet et!” demek dar açılı, çağdışı bakış değilse nedir? Ya da hesaplı, kitaplı, kararlı adımlar atarak kadınları toplumdan uzaklaştırıp dört duvar arasına hapsetmeyi düşünenlerin varlığı ve çokluğu karşısında ne yapılır? Ne yapalım? Sinirleri sağlam olanlar bu soruya yanıt verebilir mi?

Son yıllarda halkımızın çoğunluğuna hâkim olan duygusal dalgalanmalara bakarsak şunlarla karşılaşırız! Doldurulamayan boşluklar, gelenekçi ve bitmek bilmeyen baskılar, dayatılanlar, beklentiler, alttan alta devam eden; “sen yapamazsın, sen karışma, sana nasıl güveneyim” şeklindeki kırgınlığa yol açan yok sayılmalar, çevrede örülen aşılmaz duvarlar! Yaşanan hayal kırıklıkları, pişmanlıklar, yanlış seçimlerin ödettiği faturalar, duygusal boşluklar, yaşamın zorlukları karşısında duyulan öfke nöbetleri, sahipsizlik, bıkkınlık, çaresizlik, umutsuzluk, hiçe sayılmalar…

Bu nedenledir ki uykusuzluk, antidepresan kullanımı, patlamaya hazır insanların dizginlenemeyen davranışları, beklenmeyen ve dizginlenemeyen çıkışlar, kırıp dökmeler durmadan artıyor. Ekonomik kriz, hayat pahalılığı, her gün gelen zamlar, vergi artışları gibi nedenlerle 6 ayda ülke genelinde 70 bin esnaf kepenk indirirken; bu kilit vurmalardan, işyeri kapatmalardan olumsuz etkilenen esnafı, yakınlarını, çalışanlarını düşünürsek kaç kişi aç ve işsiz kalacak hesap eden var mı?

İşsizler ordusu yaratacak yeni hamleler!

CB imzasıyla Resmi Gazetede çıkan kararla 52 yeni fakülte, yüksekokul ve enstitü daha açıldı. Kontrolsüz açılan, “Ben açtım, ben yaptım, ben atadım” mantığının ürünü olan bu bölümlerle 4 yüksekokul mezunundan 1’inin işsiz olduğu ülkemize, yeni işsizler ordusu katılacak demektir. Üniversite açmanın yolu- yöntemi vardır, ihtiyaç olup olmadığı araştırılır, teknik ve akademik alt yapı, nitelikli personel, yerleşke, yurt, laboratuvar, kütüphane sağlanmadan apartman katlarında açılan okullarla amaçlanan nedir? Mezunlarının iş bulamadığı yeni bölümlerle eğitimin düzeyini daha da düşürmek mi?

Silah yaşının 12’ye indiği ülkemizde olup bitenler, silahlı çeteler, Esenyurt’ta yaşananlar, sınır tanımayan kan davaları, yoksulluğa bağlı öfke nöbetleri, ekonomik kaygılarla işlenen suçlar, suça göz yummalar adalete güveni sarsıp, ülkeyi şiddet sarmalına götürmüyor mu?

İktidarın yanlış politikaları nedeniyle sadece Almanya’ya 15 bin doktorun gitmesi, hastanelerde uzman doktor bulunamaması, bölümlerin boş kalması, hekim azlığından randevuların sarkması, saray(!) gibi dört duvardan oluşan hastanelerin içinin boş kalması, sağlık krizinin giderek derinleşmesi, bazı hastanelerde uzman doktorun olmayışı sağlık bakanını ilgilendiriyor mu?

Yazının kestirme hali şu ki; Tüm bunlara ilişkin kesin bilgi yok ama şu var!

Toplumu rahatlatmak için yeni bir şeyler sunulacak mı? Yeni açıklamalar olacak mı? Kutuplaşan toplumun tansiyonunu düşürmek için yeni yollar aranacak mı? Uzlaşı kültürü devreye girecek mi? Yoksa eski tas, eski hamamda su içmeye devam mı?