Nasıl unuturuz…

Dünyaya ilham veren kadınlarımızdan sonra Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiç kadın milletvekili çıkarmayan 20 ilimizin varlığını nasıl unuturuz?

Toplumun yarısını oluşturan kadınların önündeki engelleri kaldırmak, onun zekâsından, yeteneğinden yararlanmak toplumsal hayata, politikaya, ekonomiye katılımlarını sağlamak gelişimin göstergesiyken; Onları eve hapsedip, yaşamlarını sınırlamak, “çocuğuna bak, kocana hizmet et!” demek dar açılı, çağdışı bakış açısıyken yazmak şart oldu.

Bizim tarihimizde 1926 Medeni Kanun, 1934 seçme ve seçilme gibi haklarla kadın hızla gerçek yerini alırken! Günümüzde hesapsız, kitapsız, sınırsız harcamalar yapılıp, hesaplı, kitaplı, kararlı adımlar atarak kadınları topumdan uzaklaştırıp dört duvar arasına hapsetmeyi düşünenlerin varlığı ve çokluğu artarken geçmişi anıp, hatırlayıp, yazmak şart oldu…

Sokaklara, evlere, duvarlara sinen korku, kaygı, mutsuzluk, hüzün, hayal kırıklıkları gibi insanı saran, acıtan, ürküten koşullara, özellikle kadınlara yönelik kanayan ve kapanmayan yaralara bakınca nefes alanları yaratmak adına geriye bakmak, bazı şeylerin üstü çizilerken altını çizmek şart oldu.

Bunun içinde Atatürk’ün cesur kızlarının, cumhuriyetimizin aydınlık kadınlarının kararlı adımlarını, dünyadan bazı çarpıcı ve göz açan örneklerle de anarak, tarihimiz boyunca ilklere damgası vuran kadınlardan söz etmek şart oldu. Hal böyle iken;

“Bebem anasız büyür, vatansız büyüyemez!” diyerek 3 aylık bebesini evde bırakıp cepheye koşan Nene Hatun’u nasıl unuturuz?

Göklerdeki öncümüz, dünyadaki ilk kadın savaş uçağı pilotu, Türk kadının neler yapabileceğini hem ülkemize, hem dünyaya kanıtlayan 32 askeri operasyona katılıp, 8 bin saat uçuş yapan İlk kadın jet pilotu Sabiha Gökçen’i nasıl unuturuz?

İlham veren, yol açan, rol model olan öncü kadınlarımız mazi ve istikbal demektir…

İlham veren Cumhuriyet kadınlarından, ilk tarih profesörü, sosyolog ve akademisyen Afet İnan’ı! İlk kadın ressam Mihri Müşfik Hanımı! İlk kadın roman yazarımız Fatma Aliye Hanımı! Gazeteci ve sosyalist parti kurucusu Emine Semiye Hanımı! 1932 yılında ilk ehliyeti alan Samiye Cahit Morkaya’yı! Atatürk’ün mirası genç cumhuriyetin ilk kadın tıp doktoru olan, Almanya’da tıp eğitimi alan, ülkemizi yurtdışındaki tıp kongrelerinde başarıyla temsil eden, mesleği seçme nedenini de; “Balkan savaşından yaralı olarak gelenleri tedavi etmek istedim” diye açıklayan Dr. Safiye Ali’yi! İlk kadın Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ı nasıl unuturuz?

Sorbonne Üniversitesi’nde doktora yapan ilk Türk kadını olan, Türkiye’nin Madame Curie’si sayılan, toplumsal baskıyı elinin tersiyle iten, sancılı yolculuğuna çıkarken kariyeri uğruna evlilik kurumuna hayır diyen, Prof. Dr. Remziye Hisar’ın bu mücadelesini nasıl unuturuz? İlk kadın gazeteci olarak basın tarihimize adını yazdıran ve Paris’te muhabirlik yapan Selma Rıza’yı nasıl unuturuz? Yıllarca Türk Hemşireler Derneği başkanı olarak uluslararası toplantılarda ülkemizi temsil eden ve hastalarının “melek” adını taktığı ilk kadın hemşire Esma Deniz’i nasıl unuturuz?

1933 yılında Türkiye’nin ilk kadın muhtarı seçilen Gül Esin’in kız kaçırma olaylarını önlemesini, nikâh işlemlerini düzene sokmasını nasıl unuturuz? Küçük yaşlarda İngilizce, Fransızca, Farsça öğrenen, eserler tercüme eden, Topkapı Sarayı yöneticiliği yapan, ilk kadın müzecimiz Semiha Sami’yi nasıl unuturuz? 1932 yılında dünya güzellik yarışmasında birinci olarak büyük yankı uyandıran ilk dünya güzelimiz Keriman Halis Ece’yi nasıl unuturuz?

İlk kadın avukatımız Süreyya Ağaoğlu’nun, kadın hakları savunuculuğunu, Uluslararası hukukçular üyeliğini, Yassıada davalarında babası Samet Ağaoğlu’nun avukatı olarak yaptığı yürekli savunmayı nasıl unuturuz?

Türkiye’nin ilk kadın kılavuz kaptanı Nildeniz Sütçü Şen’in; “Benim bir kadın olarak bu işi yapıyor olmam cumhuriyetin eseridir. Kadın kaptan olmamı Atatürk’e borçluyum. Gittiğim limanlarda kadın kaptan olmamı algılayamıyorlar. Şaşkınlıkla karşılıyorlar. Yanıma gelip kaptanla görüşmek istediklerini söylüyorlar benim kaptan olabileceğimi akıllarına bile getirmiyorlar, bazen de süvarinin eşi sanıyorlar” şeklindeki sözlerini nasıl unuturuz?

Kore savaşını çektiği fotoğraflarla görüntüleyen ve belleklere kazıyan Semiha Es’i! Türkiye’nin ilk kadın heykeltıraşı olan, okulunu birincilikle bitirip İtalya’da ihtisas yapan, Taksim Meydanındaki Atatürk Abidesi’nin altında imzası bulunan ve ünlüleri ölümsüzleştiren Sabiha Bengütaş’ı nasıl unuturuz? 1936 yılında Cenevre’de yüksek eğitim alan, ülkemizin ilk kadın muhasebecisi, ilk iktisat doktoru ve ilk kadın banka müdürü olan ve meslektaşlarının önünü açan İclal Ersin’i nasıl unuturuz? Yargıtay tarihinin ilk kadın daire başkanı Türkan Güven’i! İlki kadın sendikacımız Zehra Kosova’yı!

Afganistan’da “Kadın Bakanlığı” kapatılıp yerine “Fazilet Yayma ve Ahlaksızlığı Önleme Bakanlığı!” kurulmasını! 1950’li yıllarda İngiltere’de bir kadın eylemcinin sokakta; “İngiliz kadınlar Türk kadınlarından daha mı az değerlidir!” yazılı pankartla dolaşmasını! 2023 yılında İsrail’de: Netenyahu’nun yargı düzenlemesine başkaldırarak; “Sonumuzun Türkiye gibi olmasını istemiyoruz!” yazılı pankarta dolaşan İsrailli kadınların bu uyarısını nasıl unuturuz?

Yataktaki torununa masal kitabı okuyan ninesine torununun; “Nine bana masal anlatma! İstediğin saatte sokağa çıkabildiğin o eski günleri anlat.” Şeklindeki sözlerini nasıl unuturuz? Dünyaya ilham veren kadınlarımızdan sonra Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiç kadın milletvekili çıkarmayan 20 ilimizin varlığını nasıl unuturuz?

Yöneticilerin duyarlılık ve nezaketini nasıl unuturuz?

1923- 2010 yılları arasında yaşayan, 1941 yılında Mülkiye’ye giren ilk kız öğrenci olan, Şerife Feriha Sanerk’in okulun mezuniyet balosunda yaşadığı ilginç olayı nasıl unuturuz? Şöyle ki; başarılı bir öğrenci olan Feriha hanım arkadaşlarına başbakanı dansa kaldıracağını söyler, gün gelir, balo başlar, Feriha hanım sözünü tutarak başbakanın oturduğu masaya gider, onu dansa davet eder, fakat başbakan bu daveti nazikçe reddeder, o da arkadaşlarının alaycı bakışları arasında süklüm püklüm masasına döner. 2 dakika sonra başbakan genç kızın masasına gelir, ceketini ilikler ve önünde eğilerek: “Başbakan da olsa bir genç kız erkeği değil, erkek kadına dansa davet eder. Benimle dans eder misiniz?” der. Ve dans ederler. Bu genç kız daha sonra Cumhuriyet tarihinin ilk kadın emniyet müdürü Feriha Sanerk olacaktır. Bu olaydan esinlenerek Cumhuriyet kuşağının nezaketin, başbakanların zarafetini, devlet adamlarının centilmenliğini nasıl unuturuz?

Kürsüdeki sunucunun; “Şimdi mikrofona İsmet İnönü’nün oğlu Erdal İnönü’yü davet ediyoruz” demesi üzerine Erdal İnönü’nün; “Ben Mevhibe İnönü ve İsmet İnönü’nü oğluyum!” şeklindeki açıklama ve göndermesini nasıl unuturuz? Hele de gücünü akıldan, bilimden, sanattan, edebiyattan, müzikten, halktan, hukuktan, insan haklarından alanların azlığı karşısında…