Biz neymişiz be abi!

Ve aklıma Candan Erçetin’in şarkısı geldi! “Çok mu dertsiz duruyorum uzaktan bakınca? Çok mu kalender sandınız dert anlatmayınca?”

Yargının yangına körükle giden kararlarını okuyunca, şok edici olayları peş peşe yaşayıp şaşırmamaya alışınca, eğitim alanında yapılanları ve yapılacakları duyunca! Masum, saf, temiz hayallerimizi, uçsuz bucaksız düşlerimizi, bizi hayata bağlayan umutlarımızı, henüz tedavülden kalkmayan ancak eli kulağında olan geleneksel değerlerimizi, burnumuzun direğini sızlatan, yüreğimizi yangın yerine çeviren kayıplarımızı, olabildiğinizce özgür çocukluk ve gençlik yıllarımızı, beton binaların henüz göğü delmediği dönemleri düşündüm…

Demem o ki; Şu anda gündemimde ne altılı masa, ne yeni bir ruh, politik bir heyecan yaratmayan muhalefetin havanda su döven toplantıları, ne altılı masanın açıkladığı Mutabakat Metni, ne yeni planlarını, yeni programlarını, yeni projelerini asla bilmediğimiz iktidara talip partiler, ne seçim tarihi, ne de yüksek perdeden verilen sözler var…

Peki, ne mi var?

Düşündüren ama şaşırtmayan, her yana çekilebilecek, ciddi ve haklı kaygılara neden olacak açıklamalar var. Yaşam çeperleri tamamen daraltılmış, yoksullaştırılmış, gelecek umutları ellerinden alınmış orta sınıf ve emekliler var. 2022’de 381, son 15 yılda öldürülen 4 bin 86 kadının iç acıtan kaderleri ve geride kalanların amansız kederleri var. Hesaplı kitaplı adımlarla yerle bir edilen kırıklarla dolu eğitim karnemiz var. Akıl, mantık ve sağduyu ötesi alınan kararlar var. Kişisel ve partisel çıkarları bir kenara iten, ülkemiz için, yarınlarımız için, gençlerimiz için çarpan yüreklerin oluşturduğu projelere duyulan özlem var. Defalarca yazmama rağmen yine ve yeniden yazmasam olmaz dediğim konular var. Özetle kaygan zeminde bir ileri beş geri patinaj yaparken “yazılamayanlar bizim hikâyemizdir!” dediğim -diyeceğim çok şey var…

“Kasımda enflasyonun boynunu, Aralıkta belini kırdık. Dolar 13 liradan 18’e fırlayınca 3.5 kilo verdim. Düştüğünü görünce kıpır kıpır oldum.” Şeklinde açıklama yapan ve gözleri daima ve durmadan parlayan bakanın evlere şenlik açıklamaları var!

Hal böyle iken ne yapmalı, yine ve yeniden bir eğitim dosyası açmalı. Ne de olsa eğitimin fiilen içindeyiz, bu iş bize ve başa düşer!

Önce özetler!

Ülkemizde 131’i devlet, 75’i vakıf, Sahil Güvenlik Akademisi ve Polis Akademisi ile birlikte 208 üniversite, 8.5 milyon üniversite öğrencisi, 185 bin akademisyen var.

Ülkemizde 71 bin 818 okulda 1.2 milyon öğretmen, 19.1 milyon öğrenci var.

Zorunlu eğitim çağında 9 milyon 12 bin erkek, 8 milyon 405 bin kız görünüyor.

Okulda olması gereken 606 bin 829 kız öğrencinin yeri bilinmiyor.

Özel okul fiyatları yüzde 300 artınca 250 bin öğrenci özel okulu terk etmiş. Ama aynı artış öğretmen maaşlarına yansımayınca 20 bin öğretmen işten ayrılmış.

Geriye ne mi kaldı? Zamlarla baş edemeyen veli, asgari ücret düzeyinde maaş alan öğretmen! Artık aç çocuklar ülkesi sayılan ülkemizde yetersiz beslenen 1 milyon çocuk…

Son dakika haberlerine gelince!

Haritada yerlerini bulamayacağımız Afrika’dan ABD’ye uzanan 69 ülkede 440 okul açmışız. (O nedenle başlığı biz neymişiz diye attım!) Bu arada sadece Afganistan’da 25 okul açmışız. Yani kız öğrencilerin eğitim hakkının elinden alındığı topraklarda, Taliban’ın insanlık dışı yasağıyla Türk okulları da kapatılmış. Kabil’den Mezar-ı Şerife, Kandahar’dan Herat’a Türk okulları eğitime kapatılırken Dışişleri Bakanlığı’nın itirazı da karşılık bulamadı!

Böylece Burkino Faso’dan Burundi’ye, Kamerun’dan Cibuti’ye, Etiyopya’dan Gine’ye, Togo’dan Zimbabwe’ye, Çad’dan Fildişi Sahili’ne 8.5 milyar harcayarak şanımızı yürütmüşüz. MEB bizde öğrenci başına 23 bin 980 lira harcıyorken, yabancı öğrencilere yıllık 69 bin 997 lira harcıyor. Yani Türkiye’de yaşayan çocuğun 3 katı eğitim harcamasını onlara yapıyor.

Bu yatırım ve harcamalarla yetinmiyor. 69 ülke ve 440 okuldaki 48 bin öğrencinin ilk ve orta dereceli okul diplomalarına denklik vererek onların ülkemizde sınava girmeden üniversiteli olmalarının önünü de açıyor. (bence başlık cuk oturdu değil mi?)

Böylece bizim gençlerimiz her türlü imkânı zorlayarak, özel ders, kurs vb ile boğuşurken, sınavları kazanmak için gece gündüz ter dökerken Afganistan’dan, Afrika’dan, Suriye’den, Cibuti’den gelenler elini kolunu sallayarak Hacettepe’den Boğaziçi’ne kadar pek çok üniversitemize sınavsız yerleşecekken şimdi gelin de biz neymişiz be abi demeyin?

Biyokimya mezunları işsiz! Üç üniversitenin biyokimya bölümü mezunları yıllardır işsiz. 400 mezuna sıfır atama. Mezunlar; “O zaman neden bu bölümler açıldı? Çalışma alanımız yoksa Karadeniz, Kafkas ve Çanakkale üniversitelerine bu bölüm neden açıldı diye soruyor?” MEB’den çıt yok.

Öğretmenlere müjdeli not: Yetkili zevatın açıklamasına göre öğretmenler artık çok kolay bir şekilde ev ve araba sahibi olabilecekler. Bunun için yapılması gereken çok kolay ve pratik olan yol şu! Maaşından ekmek ve su bile almadan para biriktiren bir öğretmen ev almak için 15 yıl, araba almak için 8 yıl aç susuz çalışırsa her ikisine de sahip olabilecek. Bu haber için MEB ne düşünür bilemem. Bildiğim o ki burnumun direği bir değil iki kere sızladı…

Ve aklıma Candan Erçetin’in şarkısı geldi! “Çok mu dertsiz duruyorum uzaktan bakınca? Çok mu kalender sandınız dert anlatmayınca?”

Etiketler
Candan Erçetin