Açık hava hapishanesi mi? Kadın zindanı mı?

Ülkede kadın hakları savunucularının hapse atılması, tacize uğraması, köle olmaya zorlanması kadınlara ve çocuklara karşı sistematik insanlık suçu işleniyor demek değil midir?

Bir yazılık iç açan(!) ülke gündeminden, umut veren toplumsal gerçeklerden, güncel sorunlardan uzaklaşıp; Uyanık olmak, gözleri dört açmak adına yine ve yeniden Afganistan gerçeğine dönmek şart oldu.

Kuşkusuz ki; Dünya genelinde bir araştırma yapılsa açık ara kadınlar ve çocuklar için Taliban yönetimindeki Afganistan başı çeker. Her gün yaptırımlarını daha da derinleştirerek dünyaya meydan okuyan ve kadınların hayatını zindana çeviren Taliban; “Ahlaksızlığı Önleme ve Erdemi Yayma Bakanlığı” kararıyla en son olarak hamamları, parkları, spor ve güzellik salonlarını da kadınlara kapattı.

Kız çocuklarına ve kadınlara yönelik yasakların dozunu her geçen gün artıran ve bu konuda sınır tanımayanlar bu son adım ve yasaklarla şunu hedeflediler! Ortaçağ zihniyetini yeniden diriltmek! Afgan kadının zaten kısıtlı olan haklarını elinden alıp, ağır kısıtlamalar getirip, yoğun bir işsizlik ve yoksulluk krizine sürükleyip onları kapana sıkıştırmak.

Yetinmeyerek! Gerektiğinde kadınlara halka açık yerlerde kırbaç cezası uygulayarak, onları kamusal alandan silmek…

Güzelleşmek için değil, evine ekmek götürmek için çalıştığı güzellik salonlarını ve kuaförleri de kapatarak onları zora sokanlar, kadınları yeni iş kollarına yönelttiler. Onlar artık seyyar satıcılık ve ayakkabı boyacılığı gibi işleri de yapmaya başladılar.

Bu utanç kimindir? Sesi soluğu çıkmayanların mı? Her konuda konuşan, bağıran, fikir beyan eden ancak konu kadın olunca sessizliğe bürünenlerin mi? Suskun kalan kurum, kuruluş ve STÖ’lerin mi? “Defolun, yetersiz kızlar!” diye bağırılanları önemsemeyenlerin mi? Cehennemi sıcaklarda burka giymeye zorlananları yok sayanların mı? Görüntü ve ses kirliliğine neden olanlara karşı kayıtsız tavır takınanların mı? Cevap; Herkesin, hepimizin! Nokta!

Kadınların temel hak ve özgürlüklerini dini gerekçelerle ortadan kaldıran, kız çocuklarının gittiği liseleri kapatan, çocuk yaşta evlenmeleri teşvik eden, kadınların üniversite eğitimini engelleyen, onların resmi eğitim almasını filen yasaklayanların neler yaptığı kadar, neleri yapacakları da ortada…

Afganistan’da görev yapan BM kadın personeline bile çalışma yasağı getiren bir anlayıştan söz ediyoruz. Yabancılara bu kısıtlamaları getirenlerin kendi ülkesindeki kadınlara neler yapacağını varın siz hesap edin.

Şimdi soru zamanı!

Bir süre önce kadınların yerli ve yabancı sivil toplum kuruluşlarında çalışmalarına da yasak getiren, ülkede faaliyet gösteren yabancı kuruluşların programlarını askıya alanlar acaba büyük kriz içinde olan Afganistan ekonomisi için, ülkedeki açlık ve kıtlık için ne gibi yaptırımlar düşünüyor?

Haberlere göre Afgan aileler yemek alabilmek için ya organlarını, ya da kız çocuklarını satmak zorunda kalıyor. 5 yaşındaki kızını 1000 sterline satan aileler haber oluyor. Yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklar yüzde 47 artış gösterince tedavi merkezleri yetersiz kalıyor. Acep her şeyi bilen ve yönetimi ele alanlar bu konuda ne gibi önlemler almayı düşünüyor?

Sert gerici kuralların egemen olduğu Afganistan’da kadınların sadece gözlerini gösterecek şekilde kapanmaları, 72 kilometreden uzun mesafeye ancak erkek akraba eşliğinde çıkabilecekleri, uymayanlara halka açık alanlarda kırbaç cezası uygulanacağı net ve açık şekilde belirtilip, uygulanıyor. Suskun kalan dünya ülkeleri Afganistan’a ne gibi yaptırımlar planlıyor?

Ülkede kadın hakları savunucularının hapse atılması, tacize uğraması, köle olmaya zorlanması kadınlara ve çocuklara karşı sistematik insanlık suçu işleniyor demek değil midir?

Başımı öne eğerek, son sözü Afganlı kadınlara bırakıp aradan çekiliyorum!

“Burada yüksek sesle konuşmak ve gülmek yasaklandı. Gülecek halimiz ve gülünecek olay varmış gibi! Tüm dünya ülkelerinden bizi desteklemelerini istiyoruz. Batı zulmü normalleştiriyor. Bizi bu karanlığın içinde bırakmayın. Afgan erkekler kadınları hiç umursamıyor! Sesimizi duyurmak için yükseltmek zorundayız.”

Dünya üç maymunu oynarken söylenecek ne kaldı?