Ingmar Bergman - Dünyevi kutsallığın yüce müridi

Sinema makinesini bütün bir kurşun asker ordusu karşılığında ağabeyiyle takas eden Ingmar ,gündüz parlak ve tehditkar İsveç ışığında ortaya çıkan hayalet ,hortlak, iblis ve cinlerini dekaranlık sinema salonlarında izleyicilerin hayranlığıyla takas ederek elinden geldiğince kendini tedavi edecektir..

"Bütün mutsuzluklarımın içinden ruhumun bütün yıkıntılarını bir arada tutarak çelik bir sütun gibi yükselen esaslı bir özgüvenim vardı."

Her yılın üçte birinde tiyatro ile üçte birinde sinema ile uğraşan, geriye kalan aylarını da klinikte geçiren Bergman, yirminci yüzyılı anlamakta tıpkı Camus, Sartre, Faulkner, Joyce ve Kafka gibi önemli bir "gözlem" noktasıdır.

"Doğal değilimdir, içimden geldiği gibi ya da bir meslektaş gibi davranmam. Yalnızca öyle görünürüm. Bir an için maskemi çıkaracak olsam ve gerçekten ne hissettiğimi söylesem arkadaşlarım isyan edip beni pencereden aşağı atarlardı " diyen Bergman, 1918 yazında Stockholm'lü bir papazın sağlıksız ve çelimsiz oğlu olarak dünyaya gelir.

Ingmar Bergman - Dünyevi kutsallığın yüce müridi - Resim : 1

Hayata zorlukla tutunan bu çocuğun en dramatik anılarından biri ,şişko ve ucube bir yaratık olarak tanımladığı kız kardeşine dairdir.

Kıskançlık krizi ile deliren Ingmar önce yerleri pisletir sonra da can düşmanı olan ağabeyi Dag ile, beşiğinde uyuyan bebeği boğmayı planlarlar ama neyse ki Ingmar'ın sakarlığı bebeğin ve belki de tüm ailenin hayatını kurtarır.

Bu denemeden geriye çabucak dehşete dönüşen yoğun bir zevk duygusu kalırken,bu başarısızlığın yıldıramadığı Bergman, daha sonra yatağını ateşe vererek Dag'ı öldürmeye çalışacaktır.
Tüm bu şiddetin kaynağı Bergman'ın ebeveynleriyle olan ilişkisindedir. Annesine olan kendi deyimiyle "yürek tüketici ve köpeksi" bağımlılığı nedeniyle sürekli fiziksel sevgi ihtiyacı duyarken, annesi bu durumu hastalıklı bularak onu soğuk ve alaycı sözcüklerle sürekli iter ve hatta doktora götürür. Annesinden sevecenlik görmesinin tek yolu hasta olmasıdır.

Zaten hastalıklı bir çocuk olduğu için bu konuda avantajlı olsa da rol yaptığında hemşirelik eğitimi almış olan annesi bunu fark eder ve sık sık herkesin önünde cezalandırır. Bu sırada küçük bir kasabanın papazı olmanın ahlaki baskısını kaldıramayan şiddet eğilimli babasından halı dövme sopasıyla ağır bir şekilde ve düzenli olarak dayak yer .Her dayaktan sonra günahlarının bağışlanması için babasının elinden öpmek zorunda olan küçük Ingmar, yaramazlık yaptığında kendisiyle konuşulmaması, yok sayılması, karanlık bir dolaba kilitlenerek ayak parmaklarını yiyecek hayali yırtıcı canavarı beklemek zorunda kalması gibi yollarla duygusal şiddete de maruz kalacaktır.

Ingmar Bergman - Dünyevi kutsallığın yüce müridi - Resim : 2

Dayak törenlerine mutlaka , kırmızı bir etek giydirme ya da kaç sopa yiyeceğini kendi seçmesi gibi küçültücü ritüeller de eşlik eder. Yıllar sonra bu şiddetin temelinde , tutkulu bir aşk serüveni yaşayan annesiyle ,şiddetli bir depresyon geçiren ve annesini intihar tehdidiyle evde tutan babasının arasındaki gerilimin yattığını öğrenecektir.

Altı yaşına geldiğinde çığlıklar, sinir krizleri ve kusma nöbetleriyle okula gitmeye direnen Bergman'ın bütün bu şiddet sarmalından çıkışı ise ailenin milyoner velinimeti Anna teyzenin Noel armağanı olarak ağabeyine verdiği sinema makinesi ile gerçekleşir.

Ingmar Bergman - Dünyevi kutsallığın yüce müridi - Resim : 3

Sinema makinesini bütün bir kurşun asker ordusu karşılığında ağabeyiyle takas eden Ingmar ,gündüz parlak ve tehditkar İsveç ışığında ortaya çıkan hayalet ,hortlak, iblis ve cinlerini dekaranlık sinema salonlarında izleyicilerin hayranlığıyla takas ederek elinden geldiğince kendini tedavi edecektir...

Çocukluğunda mezarlığın yanındaki morgda oynarken gözleri açık bir ölü kadın görmesi ,morgun bekçisi tarafından ölülerle bir odaya kilitlenmesi ve bunun hayatı boyunca kabuslarına girmesi nedeniyle hayatında ölümü düşünmeden geçireceği tek bir gün yaşamayacak olan Bergman, can acıtıcı olabileceğinden değil, hiçbir zaman uyanamayacağı korkunç düşlerle dolu olabileceği için yaşadığı ölüm korkusunu, ilk başyapıtı "7.Mühür" ile bir nebze tedavi ederken yaşlılığında ölümü merhametli bir şey olarak tanımlayacaktır.