Aç Kalan Açıkta Kalan Bizden Değildir

1987. Darbenin üzerinden 7 yıl geçmiş. Ancak etkileri sürüyor. Asker sokaktan tam da çekilmemiş. Ancak Turgut Özal hafiften devlet yönetimini biçimlendirir halde. Çünkü Başbakan. Ancak bir sorun var.

A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

12 Eylül öncesinin liderleri siyasi yasaklı. Yani Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alpaslan Türkeş ve Necmettin Erbakan’ın anayasa gereği siyaset yapması mümkün değil. Bu da doğal olarak sıkıntı yaratıyor. Zincirbozanları, Hamzakoyları atlatan liderler her açıdan sıkıştırıyorlar Özal'ı.

Özal Başbakan. Anlaşılıyor ki bu siyasi yasak durumundan memnun.

Müthiş bir kişilik olan Süleyman Demirel kabına sığamıyor. “Bir bilen” adı altında insanları kabul ediyor, açıklamalar yapıyor. Demirel’in adı geçmiyor ancak herkes “Bir bilen”in kim olduğunu biliyor.

İşte böyle zamanlardan birinde, günlerden bir gün bu siyasi yasakların kaldırılması için anayasa değişikliği yapmak gerekti. Ve Anayasa değişikliği için halk oylaması şart.

Başbakan Turgut Özal, siyasi yasakların kalkmasından yana değil. Çünkü eski hocası altından koltuğu çekebilir. Diğerleri de çok etkin siyasetçiler zaten. Kendisi dört eğilimi birleştiren politikacı olarak ortaya çıkmış biri. Dört eğilimin dört lideri meydana çıkarsa belli ki kendi kitlesi dağılacak.

İşte ben bu referandum mücadelesinin en hızlı yüz metresini izledim genç bir muhabirken. Süleyman Demirel’in Bursa’dan başlayıp Muğla’da biten miting maratonunu.

Bursa girişindeyiz. Demirel altın rengi üstü açık Samsun plakalı Mercedes’in üzerinde. Yanında ise gencecik bir işadamı Cavit Çağlar. Biz de arkadan bir kamyonetin üzerinde takip ediyoruz. Muhabir abiler çok vahşi. Rahmetli Savaş Ay’ın iyi bir haber veya iyi bir kare için yapamayacağı bir şey yoktu. İşte Savaş abi kamyonetin üzerine çıkmış başka tırmanmak isteyen muhabirleri tekmeliyordu. Ki kendi kaptığı köşe tehlikeye girmesin, başkası fotoğraf çekemesin diye.

Bursa’ya giriş muhteşem oldu. Sanki Amerikan ordusu ikinci dünya savaşından dönmüş 5. Cadde'de yürüyüş yapıyor. Konfetiler, bağırışlar ve kalabalık. Demirel meydanlara inanılmaz hakim.

Sonrasında hemen her il ve ilçe merkezinde durarak Muğla meydanı. Neyse her miting tıka basa dolu. (Bu referandum 80 bin oy farkla evet çıkmış ve eski liderler siyasete dönebilmişti. Yüzde 50.16 Evet, 49,84 Hayır. Bu sonuç Özal için de sonun başlangıcı olmuştu.) Demirel tüm arkadaşlarını çevresine toplamıştı. Hatta siyasetin başında kanlı bıçaklı olduğu Koca Reis Sadettin Bilgiç’i bile yanına almıştı.

Bursa’dan Muğla’ya varan istikametle yemek molalarında ilk kez bir söz duydum. “Aç kalan açıkta kalan bizden değildir” diye. Her moladan sonra Eski Adalet Partili siyaset kurtları ortalığa bağırıyorlardı: “Aç kalan açıkta kalan bizden değildir.” Garipsedim. Bir siyasiye yanaştım ve bu lafın ne kadar ayıp bir laf olduğunu anlattım. Güldü: “O anlamda söylemiyoruz ki. Bizden olan aç ve açıkta kalmaz manasında kullanıyoruz” demişti.

İşte Türk siyasetini, bu toprakların gerçeği buydu.

Bir önceki yazımdan sonra Gerçek Gündem Genel Yayın Yönetmeni Seyhan Avşar, hafif yollu uyardı. “Abla senin bu yazılar havada kalıyor. Finali olmuyor” diye. Evet haklıydı. Ama genç kardeşim Türkiye’de hiçbir hikaye sonlanmaz ki. Hep aynı şekilde devam eder…

Etiketler
Türkiye siyaset