Pnömatik

Her neyse… bütün gün bu pnömatik kelimesi aklımdan gitmedi. Ne anlama geldiğini de bilmediğim için araştırmacı gazetecilik yapayım dedim ve kelimeyi Google’a yazıp karşıma çıkan ilk siteye baktım.

Olay şöyle gelişti. Karımla arabadayız ve ister inanın ister inanmayın, bir noktadan bir başka noktaya doğru ilerlemekteyiz. Yaşadığım şehirde sadece dört yüz bin kişi yaşamasına rağmen trafik her daim iş çıkışı İstanbul köprü trafiği. Üstelik değerli belediyemiz şehri renklendirmek için herhalde, her yüz metre bir trafik lambası dikmiş. Şehir ışıl ışıl da tek sorun belediyenin kırmızı rengi çok seviyor olması. Yürüyerek 15 dakikada gidilecek mesafe bazen yarım saate ulaşabiliyor. Şimdi diyeceksiniz ki, o zaman niye yürümüyorsun da ortalığa karbon gazı salıyorsun. Efendim, olay İngiltere’de geçiyor ve belki bilirsiniz kışları soğuk ve yağışlı olan bir ülke burası. Hatta her konuda tutarlı olmak adına diğer mevsimleri de kışı baz alarak aynı şekilde düzenlemişler. Kısacası, yazlık ve kışlık giysi ihtiyacı kalmıyor.

Yine bir trafik lambasında beklerken ve kırmızı ışık ön cama biriken sularda gayet leziz bir yansıma yaparken birden aklıma hayatımda içinde pnömatik geçen bir cümle kurmadığım geldi. Bu düşünceyi hemen karıma aktardım. “Şimdi kurayım mı?” diye sorunca “Böyle iyiydik aşkım, ne gereği var?” dedi. Üstelemedim; trafik sıkışınca karım biraz sinirli olur. Bazen sıkışık olmayınca da oluyor. Şimdi düşündüm de ben ne zaman direksiyona geçsem karım sinirli oluyor. Sanırım İngiltere’de direksiyonun sağda olmasını içine sindiremedi. Bir başka nedeni de benim arabanın içinde aracı sürmekten çok başka konularla ilgileniyor oluşum olabilir. N’aapiim, aklıma bir fikir gelince arka koltuktan not defterimi ve kalemimi alıp yazmak gibi bir huyum var. Ne yazık ki genelde elimi attığım yerde bulamıyorum, dönüp aramam gerekiyor. Bu işlem sırasında arabanın ilerliyor olmasına kızıyor olabilir. Ufak da olsa bu ihtimali de göz ardı etmiyorum.

ARAŞTIRMACI GAZETECİLİK

Her neyse… bütün gün bu pnömatik kelimesi aklımdan gitmedi. Ne anlama geldiğini de bilmediğim için araştırmacı gazetecilik yapayım dedim ve kelimeyi Google’a yazıp karşıma çıkan ilk siteye baktım. “Pnömatik, gaz basıncını mekanik harekete çevirme amaçlı eğitim ve uygulamaları içeren endüstriyel bir bilim dalıdır.” yazıyordu. Devamı ise daha ilginçti: “Yeterli yoğun miktarda balon şişirildikten sonra serbest bırakıldığında içerisindeki güç enerjiye dönüşecek ve balon hareket edecektir. Sıkıştırılmış hava içerisindeki enerjinin açığa çıkarılması ve kullanılması sistemine Pnömatik Sistem adı verilmektedir.”

Biraz bozuldum tabii. Böyle acayip bir ismi bildiğin körük sistemine uygun görmüşler. İnsanın zoruna gidiyor. Üstelik “Ben pnömatik gördüm” diye bir cümle bile kuramıyorsun, illa sona bir şey eklemen gerekir, pnömatik fren, pnömatik silindir gibi. Gerçi hor görmemek lazım, birçok insan bu sayede evine ekmek götürüyor. Bayağı bir endüstriymiş.

SİYASETÇİLERİN GAZI

Tabii bu sistem bana hemen bizim politika ortamını hatırlattı. Şimdi, nevi şahsına münhasır birçok siyasetçimiz ortama gaz vermekle meşgul. Bu ortamda bayağı bir hava ve gaz oluşmasına neden oluyor. Seçimlere yakın bu hava sıkıştırılıyor. Bizimkiler sıkışmaya aldırmayıp sürekli basmaya devam ediyor. Yeterince sıkıştırılmış bu hava bir düğmeye basılıp ortaya salındığında yüksek oranda bir güç ve basınçla ortaya çıkıyor ve önüne ne gelir ya harap ediyor ya da daha öteye fırlatıyor. Onlar sıkıştırıyor, basınç güç uyguluyor ve artık önüne ne gelirse…

Belki de bu kelimeye yeni bir anlam katmanın zamanı gelmiştir: “Pnömatik, politikacıların taraftarlarına gaz verip, sıkışan gazın oluşturduğu basınçla kitleleri istedikleri yönde harekete geçirme amaçlı uygulamaları içeren manipülatif bir bilim dalıdır.”

Yıllardır siyaseti takip eden biri olarak artık gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, ben pnömatik gördüm.