Duygularıma saplandım, çıkarmayın!

Geçenlerde dolaşırken birden karşıma birtakım sözcükler çıktı. Dışarının çok soğuk olduğu günlerde ben sadece internette dolaşıyorum, bu arada.

Konuya girmeden önce kamuoyundan özür dilemek isterim. Bunca zamandır boşuna meşgul olduğunuz bir hususa açıklama getirmek zaruret oldu. Baştan anlatırsam bana da hak vereceksiniz, diye umuyorum.

1 Mayıs günü arkadaşlarla toplanıp her zaman olduğu gibi Bozdoğan Kemerine doğru yürüyorduk. Baktım ilerde halay pozisyonu almış pek de yöresel olmayan kıyafetlerle kemerin önünde bir kılıç kalkan ekibi duruyor. Ben de onlara katılıp 1 Mayıs’ın coşkusunu paylaşmak istedim. Hızla koşarken ortalığı iğrenç bir sis sardı. Zaten önümü göremiyorum bir de inanılmaz yakıcı bir koku. Yine de zor bela yanlarına yaklaştım ama benden önce oraya gidenler vardı. Sanırım onlar da halaya durmak istiyorlar ama halaydakiler onlara izin vermiyor. Ben araya gireyim derken artık kokudan mı sisten mi bilemiyorum gözüm karardı. Gözümü tekrar açtığımda bir arabadaydım. Araba demeyelim, bir minibüsün arkasındaydım. Etrafımda halay aşığı tipler. Ben nerede olduğumuzu soracakken minibüs sanırım son durağa geldi. Biz indik ve o anda fark ettim ki benim gördüğüm orijinal halay ekibinin hepsi polismiş. “Yahu” dedim kendi kendime, “polis de sonuçta emekçi. Bayram kutlamalarına katılmaları ne güzel.”. Lafı uzatmayayım, bizi zorla konuk etmek için ısrarcı oldular. Ben, ne yalan söyleyeyim, biraz da gönülsüzce kabul ettim. Kapıdan girdiğimizde benden kimliği istediler. E tabii, onca insanı konuk ediyorsan bir oturma düzeni yapacaksın. Kimin nerede oturacağını hesaplamışsındır. Neyse, bizi bekleme odasına aldılar ve hatta vazgeçip dönmeyelim diye üzerimize kapıyı kilitledir. Bayılıyorum Türk polisinin bu ısrarcı misafirperverliğine!

Aradan biraz zaman geçti ve biri benim adımı seslendi. Elimi kaldırmamla elime bir cep telefonu tutuşturdular. “Sizi arıyorlar” dedi bir başkomiser, yüzü kireç gibi beyazlamış. (Herhalde sabaha kadar ağırlama hazırlıklarıyla uğraşmış, garibim, güzel yürekli dost insan.) Baktım, telefon benim telefon. (Herhalde yolda düşürdüm.) Telefondaki ses bana araç göndereceğini ve yarın beni illa beklediğini söyledi. Dedim, olmaz ama öyle bir ısrar kıyamet var ki geri çeviremedim. Dedi ki, bak sana yanımda yer ayırdım. Tamam madem, deyip kapattım.

Gerçekten dediği gibi bir araç geldi. Ben polis arkadaşlardan binlerce özür dileyerek çıkarken yine Türk polisine yakışır vaziyette, önünü ilikleyenler oldu. Polis her zaman vatandaşın emrindedir ve ona saygıda kusur etmez mesajı veriliyor, sizin anlayacağınız. Ben arabaya bindikten sonra normalde olmaz ama beni araç tuttu. Bir mide bulantısı ki anlatamam. Her neyse, dura kalka dura kalka ancak 4-5 saatte vardık. Tabii geç olduğu için bana lüks bir otelde oda tutulmuş, odaya ejder meyveleri, kefirler, abıhayat, çikolata ve bilumum farklı yiyecek içecek konulmuş. Ben tabii hepsine abandım. Sonuç? Üstünüze afiyet kalktığımda fena cırcır olmuşum. Öyle ki, durmuyor.

Saate baktım, davet vakti ama imkân yok. Tuvaletten çıkamadım, affedersiniz. Nihayetinde daveti kaçırdım. Ertesi gün bir baktım, gazetelerin hemen hepsinde bir boş koltuk fotoğrafı. Benim yiğitler yiğidi dostum tüm davet boyunca yerimi boş tutmuş, kimseyi oturtmamış, hatta mahcup olmayayım diye soranlara da hiçbir şey söylememiş. Gerçek lider, gerçek gönül insanı budur işte! Kısacası olay cırcır, abartmaya gerek yok…

----------------------------

Gelelim konumuza… Size de oluyor mu, bazen içime bir his geliyor ama tanımlayamıyorum, anlatamıyorum. Tanımlayamadığım onca şey varken bir de üstüne bu hisler iyice tadını kaçırıyor ağzımın. Ben de bazılarına isimler uyduruyorum. Örneğin, uzunca süre beklediğim bir şeyin aslında çoktan geçip gittiğini hissettiğim o ana Gitgidevesis diyorum. Evet, uzun bir sözcük ama zaten o kadar zaman kaybetmişim bunu söylerken kaybettiğim sürenin yanında lafı olmaz.

Geçenlerde dolaşırken birden karşıma birtakım sözcükler çıktı. Dışarının çok soğuk olduğu günlerde ben sadece internette dolaşıyorum, bu arada. Biraz daha inceledikten sonra bu tür sözcüklerden bir sürü daha buldum. (Siz sormadan söyleyeyim, en son saat 9’da aldım ilacımı.)

Bu sözcükler hissettiğimiz ama adlandıramadığımız bazı duyguların adıymış. Tabii ben hem sevindim hem de biraz buruk hissettim. Kendi duygularıma isim takmak da neşeli bir şeydi nihayetinde. Şimdi sizlerle bu sözcükleri paylaşayım istiyorum. Bu sayede eğer bu listedeki duyguları yaşamışsanız, gereksizce bir tanım aramanız gerekmez.

Unutmadan söyleyeyim, bu sözcüklerin eğer varsa bile Türkçe karşılıklarını bulamadım. Ben de kendim uydurmaya çalıştım. Parantez içindekiler yerine siz de kafanızdan bir isim bulabilirsiniz.

Novalunosis: Geceleyin yıldızları seyrederken hissedilen rahatlama ve hayranlık hissi. (Ne bu la?)

Wundervei: Doğada tek başına yürürken, tam bir sessizlik içinde deneyimlenen derin iç sorgulama ya da içebakış anı. (Kirudu – “Kimsenin ruhu duymaz”ın kısaltması)

Eramnesia: Yanlış çağda doğmuş olduğunun ve başka bir zaman diliminde yaşamak istediğinin farkına varma. (Asbüke)

Witnessoja: Bir şeyi çok uzun süre erteledikten veya başarısız olduktan sonra başarmış, tamamlamış olma duygusu (Ohbe)

Sundreesoro: Harika bir rüyadan uyanıp gerçek olmadığını fark ettikten sonra yaşanan hayal kırıklığı. (Bovaru – “Bok vardı uyanacak”ın kısaltması)

Livilence: Taşındıktan çok zaman sonra büyüdüğünüz eve tekrar dönmenin getirdiği nostalji ve huzursuz dinginliğin karışımı bir duygu. (Kürdük)

Seatherny: Kuşların cıvıldamasını dinlerken edinilen huzur. (Kasıba - “Kafama sıçmasalar bari”nin kısaltması)

Drizzlosis: Yağmurun yağışını dinlerken oluşan ambiyansın getirdiği insanı dünyadan ayıran sakinlik. (Damakıttı)

Zirgwé: Hayatında ve kariyerinde birçok defa birbirinden farklı yollar denedikten sonra, hala ne yapabileceğini bilemediğini fark ettiğinde kişinin hissettiği umutsuzluk duygusu. (Bibasapol – “Bir baltaya sap olamadım”ın kısaltması)

Teresaurum: Fiziksel olarak altınla çevrelenmeye duyulan yoğun tutku. (Arabiata)

Altermapid: Yanlış şehir veya ülkede yaşadığına dair duyulan rahatsızlık hissi. (Türkolmak)

Wistoragic: Harika bir kitabın veya filmin ardından yaşanan nostalji ve içe oturan bir hüznün karışımı. (Tedebo – “Tek derdin bu olsun”un kısaltması.)
Bu listeye bir de ben ekleme yapayım.

Banualkan: Bir şeyi tüm kalbinizle tam sevecekken aklın devreye girmesinden dolayı aniden yaşanan bir soğuma hissi.

Sevgili Altermapidler ve onlara gıcık olanlar! Zirgweden uzak seatherny dolu bir gün geçirmenizi diliyorum. Bu yazıdan sonra wistoragic hissedenlere (tabii varsa) şimdiden teşekkür ediyorum.