Beynim sürçtü…

Değerli Pazar Miskinleri, bu yazıyı yazarken kendimi yoğun biçimde Curiosity Killed The Cat, Tears For Fears ve (ne alakaysa) Ennio Morricone’nin müziğine maruz bırakmaktayım. Evet, 80’ler ve 90’larda takılı kaldığım doğrudur.

Değerli Pazar Miskinleri, bu yazıyı yazarken kendimi yoğun biçimde Curiosity Killed The Cat, Tears For Fears ve (ne alakaysa) Ennio Morricone’nin müziğine maruz bırakmaktayım. Evet, 80’ler ve 90’larda takılı kaldığım doğrudur.

Dünden beridir evde temizlik yapıyoruz. Emlakçı aradı hafta içi. Evimize talip olan birileri varmış, müsaitsek gelip göreceklermiş. Ben telefonda gayri insiyaki olarak “Nasip” demişim. Sorun emlakçının İngiliz olması ve gram Türkçe bilmemesi değil sadece, en son bu sözcüğü 9850 yıl önce kullanmış olmam. (Yaşlanıyorum ama vadedilen bilgelik henüz uğramadı bana.)

Görücüler dip köşe temizlenmiş, derlenip toparlanmış ve hatta iki-üç rötuş yapılmış pırıl pırıl evimize buyur ettiler. Dört kişilik aile ve onlarla ilgili ilk öğrendiğim şey, küçük kızlarının köpekten korktuğu. Bizim Butter arkadaş geldiğini düşünerek kuyruğunu sallaya sallaya kıza doğru ilk adımını atmasıyla yavrucağın ufak çapta bir çığlık atması bir oldu. Tabii ki Butter bahçeye gönderildi. O da bana sitemkâr gözlerle bakıp, benden intikam almak amacıyla bahçede bulunan tek çamurlu noktaya gidip yattı. (Kendisinin yıkanması = Benim sırılsıklam, kan-ter içinde kirlenmem).

Sonuçta görücüler beş-on dakika içinde gelip gittiler. Sadece dandik iki soru sordular: Evin enerji masrafı ne kadar? Siz ne bu kadar da karizmatik birisiniz? Şimdi düşündüm de sanırım bir tek soru sormuşlar, ikincisi iltifatmış. Belki de ikinciyi ben uydurdum. Bu aralar zihnim bana çeşitli oyunlar oynuyor. Geçenlerde tavlada zar tutarken yakaladım kendisini. Yaşlanıyorum ama vadedilen bilgelik henüz uğramadı bana. (Ben bu cümleyi nerden hatırlıyorum?)

Zihnimin bana oyun oynuyor derken aklıma geldi… Geçenlerde çoook uzun süredir görmediğim 25 yıllık arkadaşım Sergio ile telefonda konuşuyorum. Sergio, dünyanın dört bir yanında maratonlara, triatlonlara falan katılan zindeliğin doruğunda zıpkın gibi biridir. Kendisi İngiltere’de yaşayan bir garip İsveçli. Aslında babası Kübalı, annesi Litvanyalı ya da tam tersi. Bu karmaşa bir önceki kuşağa da sirayet etmiş. Annesi Ukraynalı bir ailenin kızı. Baba tarafı daha da karışık. Sergio’nun babaannesi Honduras’tan, dedesi Guatemala’dan. Sergio’yla ilk tanıştığımda tüm aile hayattaydı ve bahsettiğim bu kişilerin hepsi İsveç ve Danimarka’da yaşıyorlardı.

Bizim eski evimizin bulunduğu Londra yakınındaki Sunbury’de haftaya Pazar bir maraton varmış, ona katılacakmış, aklına gelmişim, o yüzden aramış, karman çorman arkadaşım. Maratonun adı Phoenix (Föniks). Hoşbeş ettikten sonra kapadık.

Yaptığım hiçbir şeyi umursamayan oğlum nedense içerden seslendi:

  • Baba, kimle konuşuyordun?
  • Sergio diye eski bir arkadaşımla.
  • Ben tanıyor muyum?
  • Sen çok küçükken sana basket forması almıştı. Belki hatırlarsın.
  • Aaaaa, formayı hatırlıyorum. Boston Celtics. Ama onu hatırlamadım. Ne yapıyormuş?
  • Filistin maratonuna katılacakmış.

Buyur burdan yak…

…..

Belki de zihnim bana oyun oynarken aynı zamanda birtakım şeyleri hatırlatıyordur, ne bileyim. Ve belki de sorgulamamı, ayırdına varmamı istediği bir şey var: Bugün hangi cümleleri kurmak absürt kaçıyor? İlk aklıma geleni oğluma söyledim zaten, bir çırpıda bulduğum diğerlerini de paylaşayım:

“Asya turuna çıkıyorum; ilk durak Kabil.”
“Diyanet İşleri geçenlerde laiklik vurgusu yaptı.”
“Maçta konuk takım taraftarlarının bulunduğu tribünün…”
“Sol değerleri benimsediği için CHP’ye katıldım.”
“Bu bayram bir tatil yerinde doya doya eğlendik.”
“Her zaman olduğu gibi 1 Mayıs’ta Taksim meydanındaki bayram kutlamasına katılacağım.”
“Gezici kütüphane kurmayı planlıyorum, ne dersin?”
“Bizim işyerimizde eşcinsellere pozitif ayrımcılık yapılıyor.”
“Anne, bugün okulda evrim teorisini tartıştık.”
“Seçimler öncesi görevlerinden ayrılan bakanlar tekrar işbaşı yaptı.”
“Bir kadını anlamakta ne var?”

Vesaire, vesaire…

Mutlaka sizin de kurmayı özlediğiniz cümleler vardır. Beyninizin sürçmesini beklemeyin, hemen kurun. Hemen ve şimdi kurun ki bunların aslında normal olduğu unutulmasın. Kurun ki bize unutturulmaya çalışılan değerler, yaşam hakları ve olması gerekenler en azından zihinlerde yaşamaya devam etsin.

Söze dökülen dilek, umuttur…