Selamün Aleyküm ne demek?

Yazıya “Selamün Aleyküm diye başlasak, bazı bilgi yoksulları çok sevap aldığımızı düşünebilirler. Ama öyle değil. ‘Selamün Aleyküm’ diye selam vermekle...

Yazıya “Selamün Aleyküm diye başlasak, bazı bilgi yoksulları çok sevap aldığımızı düşünebilirler. Ama öyle değil.

‘Selamün Aleyküm’ diye selam vermekle, başına sonuna bir takım ‘es’ takısı koymakla, devamını süslü sözcüklerle doldurmakla, üstüne basa basa vurgulamakla daha fazla Müslüman olunmuyor.

Çünkü ‘Selamün Aleyküm’ sözcüğü Arapça veya İslam orjinli değil. Sümerlere dayanmakla birlikte günümüzde Aşkenazi Yahudileri tarafından kullanılan “Şalom Aleichem” sözcük selamından türedi. En yakın tarihiyle Musevi kökenli. İbranice de “Barış(sağlık-esenlik) seninle olsun”, karşılığında ise “Barış seninle de olsun” anlamında. Dinlerin tarihsel kronolojik sıralamasına baktığımızda bir çok Arap-İslami değerlerin Musevilikten geçtiğini rahatlıkla görürüz.

İshak Haleva.
Türkiye Musevileri Hahambaşısı. Ve bir din adamı. ‘Türkiye Newsweek’ dergisinin 21 Haziran 2009 tarihli sayısının 28 nci sayfasında Müslümanların selamlaşmak için ‘Selamün Aleyküm’ derken, Musevilerin ise selamlaşmak için ‘Şalom Alehem’ dediğini belirtiyor. Kudüs’e gidin, Yahudilerin ‘Şalom Alehem’, ’Şalom Alekem’ veya ‘Şalom Aleyk’ diye selamlaştığını görürsünüz.

T24’den Eray Görgülü’nün haberine göre Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş daha önce yazdığı ve basım masrafını Diyanete ödettiği “Ramazan Günlükleri” adlı kitabında “Cahiliye döneminde insanlar, ‘Sabahınız hayat olsun’ gibi sözler söylerlerdi. Bizde bazı kimselerin kullandığı, ‘Günaydın, tünaydın’ ifadelerine benzer ifadelerdi bunlar” ifadesini kullandı” şeklinde bir söz sarf etmiş. Öncelikle bir Diyanet İşleri Başkanı kendi yazdığı bir kitabın basım masrafını neden devlete ödetir ki?
Bu haram değil midir?

Her neyse. Bunlara artık alıştık da, hemen belirtelim ki “Günaydın” sözcüğü öz Türkçe. Ve Türkler de hiçbir zaman “Cahiliye dönemi” yaşamadılar. Coğrafya olarak bu mümkün olmadı.

Ali Erbaş’ın böyle cümleler yazması, Devletin parasıyla halkın hafızasını zehirlemekten başka bir şey değil. Eğer helal ve haram, günah veya sevap aranacaksa burada aranmalıdır. Sözcüklerde veya selamlarda değil.

Her insan her istediği dilde selam verir, o ayrı konu.
Ama benim Diyanetim, benim Türkçe selamımı bana karalayamaz. Böyle bir hakkı yoktur. Elbette bütün dinlere saygım var. Ama benim milletime saldırmadığı, benim dilimi ve kültürümü bozmadığı ve kendi diyanetinde ve mabedinde kaldığı sürece.

Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dindar nesil” vurgusunu yaptığı 2012 Ak Parti Büyük Gençlik Kongresinde “Bu ülkede Selamünaleyküm diyenler aşağılandı!” şeklinde bir cümle kullanmıştı. Ne kadar yanlış bir ifade. Bu yanlış bilgi sıradan bir insan tarafından söylendiğinde sıkıntı yok. Ama bir Başbakan tarafından söylendiğinde olay tehlikeye dönüşüyor. Bu ülkede Arap-Yahudi selamı verenler hiçbir zaman aşağılanmadı. Bilakis yüceltildi.

Yahudilikten İslamiyet’e geçen sadece selam değil elbette; Sünnet, ezan, kurban, çarşaf(örtünme), namaz takkesi v.s. tamamen Yahudi kültürüdür. Bunlara şahsen karşı değilim tabii ki. Karşılıklı saygı ve hukuk çerçevesinde isteyen istediğini yapar. Öte yandan “Merhaba” da Fars diline Araplardan geçmiş bir sözcük. O da Türkçe değildir. Türkçe selam; Günaydın’dır.
Gününüz aydın olsun demektir.

Amacım burada Antisemitizm, bir kitle ya da bir din karşıtlığı yapmak değildir. Ama ben bir Türk’üm. Kimse benim dilimi ve kültürümü karalayamaz. Bana başka milletlerin kültürünü ve dilini dayatamaz.
Bu devlet veya diyanet eliyle bile olsa, hiç fark etmez...