Görevi başında ölen doktor

1905’te Tıbbiye Şahaneden Doktor Yüzbaşı olarak mezun oldu. 1910’da Almanya Berlin Askeri Tıp Akademisinde eğitim gördü. 1912 yılında Balkan Savaşı...

1905’te Tıbbiye Şahaneden Doktor Yüzbaşı olarak mezun oldu.

1910’da Almanya Berlin Askeri Tıp Akademisinde eğitim gördü. 1912 yılında Balkan Savaşı patlayınca hiç düşünmedi, hemen İstanbul'a döndü. Cephelerde tifo dizanteri, veba ve kolera gibi salgın hastalıklara karşı mücadele etti.

Erzurum’da bizzat salgın hastalıklarla mücadele etti. Sarıkamış’ta 65 bin askerimizi kıran Tifüs aşısına karşı çalışmalar yaptı. Burada geliştirdiği aşılarla tıp bilimine önemli katkılarda bulundu.

1916 yılında tekrar Berlin’e gitti ve oradan Galiçya cephesine geçerek Türk Kolordusunun sağlık sorunları üzerinde çalıştı.

Mayıs 1919 günü İzmit Askeri Kumaş Fabrikası doktoru iken Samsun’a çıkacaklar listesine adı bizzat Atatürk tarafından yazıldı. Türkiye Cumhuriyetinin temellerini atmak üzere Atatürk’le birlikte Samsun’a çıktı.

Adı; Doktor Refik Saydam’dı.

Böbreklerinden rahatsız olan Atatürk’e Dr.İbrahim Tali ile birlikte Havza kaplıcalarında özel bir kür uyguladı. O kür, Atatürk’ü uzun zamandır çektiği böbrek sancılarından kurtardı. Atatürk “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünü bu iki doktorun başarısından dolayı kullandı.

Doktor Refik Saydam Sivas ve Erzurum Kongrelerine katıldı.

En zor zamanlarda Atatürk’ün yanındaydı. Atatürk’le birlikte Ankara’ya geldi. Tarihin canlı tanığıydı. Meclis açılışına katıldı.

Sağlık Bakanı oldu. Kurtuluş Savaşındaki tüm savaşlara katıldı.

1923’ te Cumhuriyet ilan edildi.

Ama ülke yoksuldu. Millet ölüm kalım savaşından yeni çıkmıştı. Balkan Harbinden beridir 11 yıldır aralıksız savaşmıştı. Toplumun % 50’si sıtmalı, % 70’i trahomluydu. Sağlıksız ve hastalıklıydı. Tifüs, kolera, humma, frengi ve verem oldukça yaygındı. Yetişmiş insan gücü yoktu. Buna rağmen Refik Saydam Bakanlığı sırasında Sağlık ve Sosyal Yardım teşkilatını kurdu. Koruyucu Sağlık Hizmetini geliştirdi. Türkiye Cumhuriyetinin Sağlık kuruluş temellerini attı. Atatürk bu görevi özellikle ona vermişti. Sağlıktaki temel yasalarını çıkardı. O gün sadece 560 doktor vardı. Hemen doktor ve hemşire yetiştirmek için okullar, üniversiteler, taşra öğrencileri için Tıp Fakültesi öğrenci yurtları açtı. Yurdun her yerine sağlık ocakları ve Hastaneler açtı. Sağlık Bakanlığının temelini attı.

27 Mayıs 1928 tarihinde Hıfzıssıhha Enstitüsünü kurdu. Ve bu enstitü ile sadece Akdeniz bölgesinde 3 yılda 1 milyon tüp aşı kullandı. -Hıfzıssıhha Enstitüsü, Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından 2 Kasım 2011 tarihinde 663 sayılı Resmi Gazete ile kapatılmıştır-

Refik Saydam’ın Enstitüdeki bu başarısı Anadolu’nun diğer bölgelerinde de devam etti. Çiçek, tifüs, dizanteri, veba, kolera, kuduz, verem gibi birçok aşıyı üretti ve geliştirdi.

1929’da Amerika’ya gitti ve üç ay boyunca sağlık sektörünü inceledi.

14 yıl Kızılay’ın Başkanlığını yaptı. Geliştirdi, büyüttü ve Kızılay’ı uluslararası arenaya taşıdı.

İkinci Dünya Savaşı kapımıza dayanmıştı. İsmet İnönü kendisine Başbakanlık teklif etti. “Savaşa girmemek şartı ile kabul ederim” dedi. Başbakan oldu. Ancak savaşın ekonomik olumsuzlukları tüm yurdu vurmuştu. Ama buna rağmen Başbakanlığında denk bütçe yapmayı başarmış, Dünya savaşı çıkmasına rağme Türk Lirası çok az değer kaybetmişti.

Ülkede kısmen kıtlık olsa bile fiyat istikrarı sağlanmıştı. İstanbul halkı savaştan biraz fazla etkilenmişti.İstanbul’a gitti. 7 Temmuz günü İstanbul Belediye Meclis salonunda encümenlerle toplantı yaptı. İstanbulluların dilek ve şikayetlerini dinledi.

Sorunlarını not aldı. Bu davanın kendi davası olduğunu ve ne yapıp edip çözeceğini söyledi.

Ancak bedeni bu yoğun ve zor mücadelede yorulmuştu.

Akşam olmuştu.

Toplantıdan sonra oteline gitti. Yemek yedi. Bir arkadaşına imkansızlıklardan yakındı. Başbakandı. Kolay değildi. Üzerinde koca ülkenin sorumluluğu ve sorunların baskısı vardı. Ayrılırken arkadaşına döndü, sanki dünyaya veda eder gibi Aşık Garip’e ait “İşte geldik gidiyoruz, şen olasın Halep şehri” mısralarını söyledi. Ve sonra odasına çekildi. Sorunlardan ve sıkıntılardan uyuyamamıştı.

Yaklaşık 1 saat sonra kalp krizinden hayata veda etti.

Türkiye’nin ilk Sağlık Bakanıydı. Kendisine ait özel hastaneleri filan yoktu. Parası pulu da yoktu. Üzerindeki elbisesinden ve boynundaki steteskobundan başka hiçbir şeyi yoktu. Üstelik hiç evlenmemişti. Hayatını bu ülkeye ve ülkenin sağlığına adamıştı. Görevli gittiği İstanbul’da, maalesef görevi başında ölmüştü.

Demem o ki; doktorlar bu ülkenin sadece sağlığı değildir, tarihidir, temelidir.

Ekonomist değildir ama ekonomistim demez. Ülkeyi uma usta bir ekonomistten daha iyi yönetir. Sen gidersen bu ülkeye bir şey olmaz ama,

Doktor giderse, tarih gider, temel gider, devlet gider...

Etiketler
Almanya Berlin