Eleştiri yoksunluğu ve Prof. Orhan Acar

Medyada artık tam bir, 'saldım çayıra mevlam kayıra' havası var. Memleketin nasıl idare edilmesi gerektiğini tarif ederek siyasete akıl veren gazeteciler mi...

Medyada artık tam bir, 'saldım çayıra mevlam kayıra' havası var.

Memleketin nasıl idare edilmesi gerektiğini tarif ederek siyasete akıl veren gazeteciler mi dersiniz, hele bir tanesi bir kanalı idare edemedi nasıl memleket işine soyunuyor, herhalde bunca mesleki başarısızlığa karşın çok iyi maddi durumuna bakıp becerikliliğine güveniyor. Ama uyanıklıkla memleket idaresi ayrı şeyler Mr. Rippley!

Dahası karşısında ikide bir okulu ile övünen bir başka ‘gazeteci’ nasıl susuyor ayrı hayret konusu. Kızım sen o güzelim okulda bina mı okudun, bu saçmalıklara sus diye mi öğrettiler. Tam aksi. Okul alumnai, mezunlarınızın ruh sağlığı ile ilgilenin.

Bu arada iki lafın arasında halkın saygı duyduğunu düşündükleri şahsiyetlere ‘Burdan selam olsun‘ ‘Saygılar abi’ tarzı el sallamalar, yalan ve laubalilik rüzgarı tatlı tatlı esen meltem oldu ekranlardan.

İktidara yakın kanallardan biri ise pandemi yasağında çok dikkatli kullanılması gereken sokağa çıkma izninde, çocuk parklarında üst üste çocukları gösterip sevinç için ‘Çocuk parkları cıvıl cıvıldı‘ demesin mi, aferin onlara.

Büyük bir kısım da hiç telaşa gerek olmadığını her şeyin yolunda olduğunu söylüyor. Yakında döviz fazlasını denize döktük diyebilirler, hele bir AKP medya milyoneri asmış arkasına eski Türkçe sanırım yangın suresi önünde ne laflar... Bu arkadaşa göre Doğu Akdeniz’i Türk havuzu yaptık, yakında Cebelitarık bize geçti demek üzere, eski ülkücü beyin damarı tıkandı herhalde.

Mısırlı bir bestecinin şarkısından aşırdıklarıyla birden çok ‘kendi şarkısı’ yapanın bilindiği, yazıldığı, alay edildiği herkesin malumu iken haberlere ‘Sanat’ nedir diye abuk sabuk konuşması için 'bula bula bunu mu buldunuz?' dedirtenler işi mi bilmiyorlar yoksa mahsus mu yapıyorlar acaba. Patronlarının sorunu, şayet her patron gibi kanalını bırakıp camdan atlayıp kaçmadıysa.

‘Eleştiri’ yoksun olduğumuz bir konu, yanlız siyasette değil hemen her alanda okuyup, evrensel normaları bilen, izleyen, uyaran insanlara ihtiyaç var palavracılara değil.

Kötü bir oyuncuyu övmek, korumak, detone şarkıcıları alkışlamak, yüzlerce berbat film yapmışı marifet yapmış gibi yüceltmek, kötü şiir okumayı siyasi aidiyet, cumhuriyete sadakat, şair ile bitiştirmek...

Bunlar akıl sağlığı düzgün insanların yapacağı işler değil, hep sağlıklı eleştiri yoksunluğundan.

Yeni nesil sonunda fena isyan etmeye başladı, üslupları ayrı konu, ‘ lafa bakarım laf mı diye söyleyene bakarım adam mı diye‘ o da ayrı konu, şiir ayrı konu.

Her partinin kültüre bakışı bu minvalde ve sonunda bir sürü döküntülerin kendilerini birer star ilan etmesi durumuna getirdi ülkeyi.

Bunlar böyle övülüyorsa benim ne eksiğim var diyorlar.

Haklılar da bir bakıma. Ve bu mantıkla fevkalade demokratik mi oluyoruz?

Hayır kalitesiz demokrasi ve kalitesiz toplum oluyoruz, yazık.

Bir adamı ele geçirmek için, içirmek, araya bir ‘kadın’ sokmak, resim çekmek, şantaj yapmak eski vaz geçilmez yöntemdir. Hepsi bilinir de söylenmez, gerekirse açık edildiği malum. Ancak o da dedikoduyu eğlence malzemesi yapanlara düşmez. Neyse Gazi Üniversitesi'ndeki dekan olayı, bu serinin en masumu. Kızların resmini göreceğim diye sevindirik oldu adam, hücum her yerden geldi. Sabah programı hüt hüt kuşu bile kendi haline bakmadan kadın dostu oldu yahu, birileri bizimle dalga mı geçiyor.

Dekan ise hemen istifa etti, resme bakma heveslisi diye. Bir ilk herhalde, başka şeyler olsa harakiri mi yapacaktı. Yaptığı hoş değil elbette ama yaklaşımlar çok iki yüzlü ve daima günah keçileri meselenin özünü kaybettiriyor.

Prof. Orhan Acar Fen Bilimleri pek çok alanında birikimini kızların resmine bakmak uğruna çöpe atmaya, gururu, mahçubiyeti uğruna hazır olabilir. Ancak biz bu kadar basit bakamayız, hele hücuma geçenleri çok iyi izlemek tahlil etmek zorundayız ortada bir bilim adamının okuduğuma göre ciddi birikimleri söz konusu.

Medyada beteri olurken hatta patron kabahatini üstüne almak için paratoner pezevenk görevliler çeşitli konumlarda cirit atarken bari arkasında bir mektup bıraksaydı Dekan bey.

Kadınlar için yazı yazmaktan parmağım çatladı, sakın saptırmaya kalkmasın kimse peşinen yazayım.

İnsanlara dört ayaklı diyenleri eleştirirken hayvan severleri kızdırmayayım diye hemen hayvan sever olduğunu araya sıkıştıranlara benzemem, tırsmam.

Konular karışmasın, hepsi kendi bağlamında. Mesela bir kadının köpeğine eşinin yanında çalışan bir kadın yazarın adını vermesi ve dahası yazarın bundan şeref duyması ayrı işler.

Burada asıl zavallı köpeğin hakkı ihlal ediliyor, çünkü kendi üzerinden oynanan bu oyunlardan haberi yok. Ben yaradandan ötürü hepsini severim ama bana verdiği zekayı iyiye kullanmak imanım gereği, köpeğin yerinde de gözüm yok.

Uzun zamandır muhalif kanallarda hakikilerine, palavradan kahramanlar eklendi, ratinglere bakıyorum işi götürenler belli. Kendilerini kahraman ilan edip, çok etkiledikleri için yasaklandıklarını söyleyenler yerde sürünenler. Başkasının başarısından pay çıkarıp kendilerini yasak kahramanı yapanlar hoş değil, kimse de yemiyor.

Hele siyasetçiler bu PR numarasına kanmamalı çünkü halk hiç kanmıyor.

Medya yalanları artık kaldırmıyor , elleri kirli olanlar pis parmaklarıyla neyi işaret ediyorlarsa , nerede olurlarsa olsunlar daima düşünelim.

Bunlar eleştiri yoksunluğundan salgın hale geldiler. Eleştiri cesareti gösteren bir avuç insanın kıymeti biline.