Nagehan Alçı - Umutcan ve küçük sözü dinlemek

Düşünememek ve bunu iyi bir şey zannetmek ve dahası düşünmek yerinekoyulan çakmaları yutturduğunu zanneden kadroların bu kadar azıp kudurduğu bir ortamda...

Düşünememek ve bunu iyi bir şey zannetmek ve dahası düşünmek yerinekoyulan çakmaları yutturduğunu zanneden kadroların bu kadar azıp kudurduğu bir ortamda Üniversiteyi birincilikle bitiren Umutcan Ay’ın konuşmasında değişim için güvendiği gençlik kameraya el sallayarak sorgulamayı tercih ettiler!

Ben Umutcan’ın sözünü dinliyorum sorgulayalım diyorum hemen başlayalım bizlerin umutcan kadar vakti yok, görmek istiyorsak aydınlıkları bir an evvel küçük sözü dinleyelim:

Düşünenleri ‘lazım değil bunlar‘ diye itip kakıp dışlamak, hiç bir şey başarmadan ve hatta başkalarının hoşuna giden başarılarının üstüne oturmanın serbest olması, toplumsal gelişmemize yararlı oldu mu acaba, bir yol sorgulayayıverelim.

Ekranlarda benim ailem 50 kişiyi temizler diye övünen acaba ne gibi bir başarı göstermiş de davet edilmişti o gece ekranlara, bir sorgulayalım hele.

Popüler kültürde yer almak için her boku yiyen densizler başı örtülü açık olmuş ne fark eder, zaten birlikte elele pek güzel anlaşıp kapak oldular utanmadan bu nasıl bir ipylaşma, iteklemedir sorgulayalım.

Ünvanlar dağıtılıyor ulufe gibi, ünvanlar, silicon ve gözlük çerçevesi, çapkın aptal milyoner çocuk avcılarının dünyası, mafia ve diğer meşrubat diziler yeni Türkiye dedikleri bu mu, yakıştı mı? Sorgulamak şart.

‘Erdoğan Medyası’ diye bir şey kaldı mı ki her gün sorguluyorlar, biraz da bunu sorgulayalım.

Her iyilik bir sadakadır benim inancımda, yaparsın ve denize atarsın.

İyilik yaptığınız insanlar bazen başkalarına kötülük ettiklerinde sorguluyorsunuz kendinizi, vicdan böyle bir sorgulama.

Bir anma da ölüp gidenden bile utanmadan, kendinden bahsederek rol çalan hödüğün ekranlarda ne işi var diye sorgulayalım.

İyi yürekli, iyi şeyler düşünen insanlar yaptıkları iyiliklerin karşılıklarını bazen kötülük olarak, veya unutulmuş insanlar olarak öderler.

Ama bizim yaşadıklarımız bu hali aştı, artık rezalet arasından ayıklama yapıyorlar, adam deniz manzaralı kamuya ait 86 bin metre kare alandan milyonlarca dolarlık rant elde etmiş, bu topraklar uğruna can veren ve şimdi de vermeye hazır insanların çocukları torunlarının hakkını yemiş, ama kamuya ait alanda hayatı yaşanası kılan tek bir şey yapamamış, yoksullar onlar zenginleşirken ne yapıyorlardı peki, sorgulayalım .

Elit denenler milyonlarca dolar ödeyip boğaz manzarasına yayılmışlar, bir değil iki değil usulsüz bina yapımında kamu malına çökmeyi en ufak sorun etmemişler bu işe göz yuman siyasetin aldığı rüşvet konuşuluyor, şimdi hangi siyaset o yerleri boşaltıp kamu yararına iade decek ise o kazanır mı, sorgulayalım ama artık Umutcan haklı.

Bu rezaletlerin para, para hırsı ile alakası var mı yok mu bilemiyorum çünkü son toplamda para kalp yaralarını halletmiyor, yani çoğu kez para olmadığı için üzülmek yerine bunların halini görüp iyi ki bunlardaki para bizde olmamış diyebilirsiniz, bu çelişkiyi ya da enayiliği de sorgulayalım Umutcan’a ayıp olur yoksa.

Etrafımızı saran paralı faciaları gördükçe aralarından ayıklama yapıp asıl suçları örtme çabalarını iğrenerek izliyoruz.

Ve bunları gördüğümde içimden önlerine yem atmak geliyor doymuyorlar asıl bunu sorgulayalım neden böyle arsız, pişkin, yüzsüz olundu, bir şey mi ısırdı bunları, viral mi sorgulayalım efendim?

Dünyada nankörlüğün, acımasızlığın en kurnazıyla karşı karşıya olduğumuz bir asırdayız, insanlardan fazla şey ummak, beklemek gereksiz bunu artık biliyoruz, çoğumuzu inciten en ummadığımız yerden gelen kötülükler, dostlarımızdan ve içimizden gelenler.

Bu işlerin içinden batı ile teessüf ederiz ilişkisi, sağa sola ayar vermeler yetiyor mu sorgulamalıyız.

Halkın yaptığı fedakarlıklar anlam taşıyor mu, sürekli festival, açılış, kültürsüz kültür halini sorgulamalıyız.

Edepsizler küçük meseleleri konuşabiliyor, büyüklerden kaçıyorlar, neden hala karşılarına muhalefetten adam bulabiliyorlar? Sorgulayalım.

Hiç bir şey elden gelmiyorsa bari bırakın yanlızlıklarında boğulsunlar, bunu da sorgulamalıyız.

Kadınların her gün dövülüp sövülüp sonra ‘her kadının pırlanta hakkı’, pırlantasız olmaz diyenlerin star olduğu bir toplumda kadın ne yapmalı sorgulamalıyız.

Haberlerde ciddi meseleleri sulandırıp espriler patlatmak ne derece doğru bunu da sorgulamalıyız, habercilik espri patlatıp cinlik gösterisi yapılacak yer mi?

‘Yetmez Ama Evet’ yanlıştı diye yanlışlarını kabul edenler gerçekten pişman mı onların vicdani meselesi lakin şimdi onlara saldırıp ama o düzenin içinde yer alıp her hafta şimdi eleştirip suçladıklarıyla bir zamanlar program yapan testi kafaların üstünlük taslamaları ve kendi yanlışlarını örtmek için attıkları özel insanmış palavralarını da sorgulayalım.

Yoksulluk sosyal bir meseledir ekonomik değil bunu hala bilmeyen kaldı mı ama hala anlamayıp ekonomi dersi veren rakkam cambazlığı, malumatfuruşluğunun felsefi bir tabanı ve ekonomi bilgisi olmadan ezber geçenlerin neden bu kadar ekran geçerliliği olabildiğini sorgulayalım.

Bir tıp doktorunun aşı ile ilgili bize bilgi vermek yerine ekranlarda dakikalarca tıp dışında her şeyi konuştuğu durumları da sorgulayalım.

‘Bu aralar çok kitap yazdım ‘diyen yazarları, onları sanki işe yarar bir bok yazmışlar gibi karşılarına alıp göklere çıkaranları da sorgulayalım.

Çok araştırmacı var, markadan tut üniversite görevlerine, bunlar neyi araştırıyor kime ve ne buluyorlar onları da sorgulayalım.

Çoğu hala yabancı dil bilmeyen, bilenlerin bir kısımınında bildiğini zannettiği kadar dilin kültürüne hakim olamadığı yabancı dil sorunu olan bir toplumda bu boşluktan yararlanıp kimler ne sallıyor artık sorgulayalım.

Afganistan’a hangi gazeteci gidecek bakalım derken Nagehan Alçı bütün baş örtülü gazetecileri atlattı. Nasıl atlattı bunu da sorgulayalım.

Nerede başörtülü iddialı gazeteciler, yoksa Nagehan Alçı kadar mesleki hırsları yok muydu veya cesur değiller miydi asıl bunu sorgulayalım.

Hani illa benzetme yapacak olursak ; Nagehan Alçı Taliban karşısında Ayetullah Humeyni karşısındaki Oriana Fallaci performansını bekleyelim mi onu da sorgulayalım!

Malum Humeyni karşısına çıkabilmek için Fallaci Çador giymiş sonra başlamıştı sormaya; mealen sordukları: Ben elbiseyi kriter almıyorum temsil ettikleri önemli İranlı kadınlara devrim sonrası dayatılan bir nevi apartheid, üniversiteye gidemiyorlar, erkeklerle çalışamıyorlar, denize veya yüzme havuzuna erkeklerle girmeleri yasak, çador giyip ne yapacaklarsa erkeklerden ayrı yapmaları lazım.

Ayetullah Humeyni’nin cevabı ise ‘bunlar seni ilgilendirmez, bizim adetlerimiz seni ilgilendirmez. İslami giyimi beğenmiorsan giymek zorunda değilsin, o giyim genç ve saygıdeğer hanımlar için ‘diyince Fallaci’nin tepesi atmış. Çok iyisiniz İmam, böyle söylediğinize göre kendimi bu ortaçağ paçavrasından kurtarabilirim diyerek Çador’u üstünden çıkarmıştı.

Fallaci çok tartışmalı fikirleri olan bir gazeteciydi, faşizm karşıtıydı, Müslüman dünyasıyla da zaman zaman ters düşen, Papa ile arası iyi ve kendini Hristiyan Ateist ilan eden bu gazeteci, Kissenger, Haile Selasiye, Kaddafi, Indira Gandi, Golda Meir, Zülfikar Ali Butto, Willy Brandt, Şah, Kuzey Vietnam generali Vo Nguyen, Walesa Soares, Hitchcock röportaj yaptıklarından bazıları.

Konumuz Fallaci değil Bir İçim Su hanım bakalım orada kimlerle söyleşi yapacak.

Başörtülüydü, mamafi Devlet tiyatrosu sanırım 2003 yılında İran’a turne yapmış oyuncular sahneye başörtülü çıkmıştı, araziye uydular Kültür bakanı o sırada Güldal Akşit olmalı, peki şart mıydı gidilen ülkenin kıyafetine girmek, Afrika turnesi olsa sazdan etek mi giyilecek, ya da Japonya da Kimono ne faydası oldu kime neye onu da sorgulamak lazım.

Umutcan’a hayatta başarılar dilerim, küçüksözü dinledik başladık sorgulamaya !

Saygıyla Kayda Geçsin Efendim! necefugurlu@gmail.com

Etiketler
Nagehan Alçı