'Askeri' ücret ve renkli sendikalar

Söylenecek çok şey, değiştirilmesi gereken tonlarca konunun olduğu ortadayken hala sahnelenen oyunla bir yere varılacağını zanneden zavallı bir akıl var ortada… Öz kararınızla istifa edin… Ya da bekleyin az kaldı, isteğinizle olmasa da değişimle ortadan kaybolacaksınız.

Artık asgari ücreti tartışırken utanıyor karar vericiler. Bırakın tartışmayı, artık gündeme bile gelmesini bile istemiyorlar.

Nedeni çok belli…

Enflasyon karşısında o kadar yetersiz kalıyor ki, ona yapılan yüzde 90 veya yüzde 100 artış bile bir seçim propagandası olarak kullanılmıyor. Tam aksine unutmak, unutturulmak isteniyor.

Ama ne mümkün…

Ekonominin kuralları bunu hemen ortaya çıkarır çünkü.

Üretim girdileri getirisi ve ücretler genel seviyesinin ekonominin belirlenen değerleri olarak göz önünde bulundurulduğunda, bunlar arasındaki dengesizliklerin sokağa yansımasını halk, firmalar ve doğal olarak devletin kendisi hemen görür… Diğer bir ifadeyle, ürünlerin fiyatı ücretlerden oldukça ayrışmış, üstüne üstlük sermayeninki de hepsini aşmışsa, çoğunluğun yani halkın nasıl ezildiğini görmek için uzman olmaya bile gerek kalmaz.

Bu durumda halkın çoğunluğu fakirleşir.

Toplumun her değeri erozyona uğrar. Ne bir sanatsal aktivite ne de yakın geleceğe özgü bir planlama yapma olanağı kalır. Her yönüyle yıkım vardır bu durumda…

İşte tam da bunların ortaya çıkması asgari ücreti özü itibariyle askeri ücret özelliğine büründürür. Yani biz sunduk oldu, kabul edip etmeme lüksüne sahip değilsiniz mantığıyla halka dayatılan bir ücret ölçüsü ile karşı karşıyayız kalırız açıkçası…

Hal böyleyken doğal olarak bunu bize dayatan aklın ilgili ücret seviyesini bir değer olarak görmesi de beklenemez. Esasında tam da öyle de oldu. Alelacele bir masa etrafında, işçi temsilcisi firmanın (sözde sendikanın) kaçtığı/kovulduğu bir ortamda, işveren temsilcileri ile ele ele veren hükümet elemanlarının daha önceden belirlediği bir askeri ücret sunuldu çalışanlara…

Dayatma bir ücret diğer adıyla…

AZ SONRA EKONOMİSİ

Askeri ücretin sunumunun arkasına her zaman olduğu gibi bir de umut makyajı eklendi. Gerekirse, fiyatlar genel seviyesinin izlediği yola göre 2023 yılında yeni bir asgari ücret seviyesi ayarlama mümkün tarzında hem de…

Tam bir seçim aracı tadında söylenen ve şu an verilmeyen bir hakkın hükümeti idare edenlerce ileriye, az sonra ekonomisi sunumuyla gerçekleşen bir tarzda…

Tüm bunlar olurken masadan kaçan ya da kovulan Türk-İş grubuna muhakkak birkaç cümle diyeceği var çalışanların. Çalışanlar net bir şekilde renkli sendikacılığın sahnelenen süreçte rol kapmasının bile olanaksız hale geldiği bir gerçeğiyle, hala bir aktör olarak davranmanın saçmalığının artık son bulmasını ve en kısa sürede bu utanmazlığın son bularak sendika yöneticilerinin istifa etmeleri gerektiğini vurguluyor.

Uzun cümlenin özeti ise aslında şu: Aynı yüzlerin yıllarca yapıştığı koltuklarda ayrılarak kaybolmaları gerekir.

Hükümetin tekelinde bulunan verilere göre ayarlanan sahte ücret seviyesinin bir müjde olarak sunulduğu bu orta oyununun gerçek hayatta yansımasının yoksulluk olduğunu biliyor artık halk.

O halk ayrıca külhanbeyi tavrıyla “şöyle olmazsa şunu yaparız, vergi dilimleri çalışan lehine ayarlanmazsa sokaklara çıkarız” tarzındaki utanç verici tavırları da sentezliyor artık.

Söylenecek çok şey, değiştirilmesi gereken tonlarca konunun olduğu ortadayken hala sahnelenen oyunla bir yere varılacağını zanneden zavallı bir akıl var ortada…

Öz kararınızla istifa edin… Ya da bekleyin az kaldı, isteğinizle olmasa da değişimle ortadan kaybolacaksınız.

Etiketler
Veysel Ulusoy Sendika