Çarpık üretim

Özellikle son 40 yıldan bu yana dışarıya sattığımız, teknoloji seviyesi yüksek veya orta olan mal grubunun oranı yüzde 5’leri hiçbir zaman geçmemiş. Buna ek olarak da hala ithalatın içeriğine baktığımızda üretim, tüketim ve ihracatımızın önemli ölçüde buna yani ithalata bağımlılığı mevcut.

Bir ülkede kolay kolay çarklar durmaz. Durmaz ama çarkların yavaşlamaya başlamasıyla yeni teknoloji yaratma, büyüme ve en önemlisi de istihdam yaratma kapasitesi düşer. Bir de bu durum uzun zaman alırsa, ekonomiye verdiği zarar çarkların aniden durmasından daha fazla olumsuz sonuçlar ortaya çıkarır.

Öte yandan, ekonomide kötünün derecesini diğeriyle karşılaştırmak olağan olmazsa da bizim gibi gelişmeye çalışan ekonomilerde fazla iyiye giden veriler olmadığından, eldeki malzeme ile bunları yapmak zorunda kalır araştırmacılar.

Gerçekten de şöyle geriye, belki de oldukça geriye baktığımızda makro ve mikro ekonomik verilerde iyiye giden tek bir faktörü bulmak oldukça zordur.

Biliyorum hemen ihracat diyeceksiniz ama bir dakika durmak gerekir orada da…

Uzmanlığım olan uluslararası ticaret ve ekonomik büyüme konusu kapsamında ihracatın döviz getirici özelliği yanında onun büyümeye yani gelir yaratmaya katkısı ile teknolojik gelişmeyi etkileme ve etkilenme derecesi çok ama çok önem kazanmaktadır.

NEDİR İHRACAT HACMİMİZ?

Mayıs ayı verileri hem ihracatın hem de ithalatın arttığını gösteriyor. Buna göre ihracatımız geçen yılın Mayıs ayına göre yüzde 14,5 artarak 21,6 milyar, ithalat ise yüzde 16 oranında artarak 34,3 milyar dolar olmuştur.

Verilerde ilginçlikler de var doğal olarak. Örneğin, Ocak-Mayıs arası ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre, hiç artmamış ve 102,5 milyar dolar, ithalat ise yüzde 9’a yakın artarak 158,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.

Verilere boğmak istemiyorum sizleri ama karşılaştırmalı analiz bizleri tehlikenin kaynağına götürdüğü için ayrıntıya bazı zamanlarda girmek faydalı olmaktadır.

Nedir bu tehlike, anlayalım…

Öncelikle ithalat ile ihracat arasındaki mesafenin kontrol dışı bir özellikte arttığını görmek gerekiyor. Bir aylık dış ticaret açığı örneğin 12 milyar doları aşarken, ilk beş ayda bu 56 milyar doları geçmiştir. Bununla beraber, ihracatın ithalatı karşılama oranı ise son bir yılda yüzde 100’den yüzde 77’lere düşmüştür. Bu verilere doğal olarak serbest bölge ihracat ve ithalatımız da dahildir.

Buraya kadar olan veriler genellikle düz anlamı olanlardır. Bunların kompozisyonunda teknolojik ürün ihracatımızın oranı ve ticaretimizin birim değerleri yok. Tüm bu ek verileri incelediğimizde aslında sürecin ne kadar can sıkıcı olduğunu da görüyoruz. Özellikle son 40 yıldan bu yana dışarıya sattığımız, teknoloji seviyesi yüksek veya orta olan mal grubunun oranı yüzde 5’leri hiçbir zaman geçmemiş. Buna ek olarak da hala ithalatın içeriğine baktığımızda üretim, tüketim ve ihracatımızın önemli ölçüde buna yani ithalata bağımlılığı mevcut. Bu bağımlılık öyle boyutta ki döviz rezerviniz azaldığı durumlarda ekonomideki ani duruşu hem de sıfır büyümeyle ortaya çıkarır niteliktedir.

Ekonomik büyümenin neredeyse tek kaynağı olan yüksek enflasyonlu tüketim harcamalarının da duraklaması bu bağımlılıktan dolayı çok büyük olasılıktır.

Özet olarak, enflasyon, faiz, kira ve ücret dengelerinin tamamen bozulduğu ekonomizde, sadece ithalata ve iç tüketime dayalı çarpık üretim ya da büyüme mekanizması en kısa dönemde yapısal reformlar kanalıyla değiştirilmelidir.

Etiketler
Veysel Ulusoy Teknoloji