100. yılında CHP'ye soldan bakmak -4 | Ortanın solundan demokratik sola

70-80 arası Ecevit her fırsatta sosyalistlerle arasındaki farkların altını kalın çizgilerle çizdi. Fakat siyaset, toplum yasaları düz bir çizgide ilerlemiyor. Atılan adımın sonucu tam olarak tasarlandığı gibi olmuyor. Nitekim bu dönem CHP tabanıyla, sosyalistlerin tabanı iç içe geçmiş bir durumdaydı

1960 darbesi sonrası Milli Birlik Komitesi yönetime el koydu, askeri rejim bir buçuk yıl sürdü. "Sivilleşmenin" ilk adımı ise seçimlerin yapılmasıydı. CHP seçimlerden birinci parti çıkmış olmasına rağmen başarılı sayılamazdı. Oysa Tek Parti dönemine dair oluşan anti demokratik intibaı silmek için epey uğraşılmıştı. 1959'daki İlk Hedefler Beyannamesi de DP iktidarının baskı siyasetine karşı demokratik talepleri içeren bir metindi. Fakat 1961 Anayasası'nın bu beyannameye dayanması CHP'nin "vesayetçi devlet" imajını tekrar canlandırıyordu.

Seçimlerde DP'nin mirasçısı olarak büyük toprak sahipleri, burjuvazi, tüccarların ve yoksul halkın desteklediği Adalet Partisi, CHP'ye yakın bir oy oranıyla ikinci oldu. Sonuçta Demokrat Parti geleneğinin mirasçıları Adalet Partisi ve (her ne kadar Cemal Gürsel hükümetinde maliye bakanlığı yapsa da 1955'e kadar DP milletvekili olan Ekrem Alican'ın genel başkanlığını üstlendiği) YTP'nin oylarının toplamı CHP'yi geçti. Seçime katılan dört parti (CHP, AP, YTP, CKMP) de parlamentoda yer aldı.

Yalnız Bayar-Menderes çizgisinin devamı olan AP'nin beklentilerin ötesinde oy alması ve bu partiden milletvekili seçilen Ali Fuat Başgil'in cumhurbaşkanlığı adaylığında ısrarı ordu içinden çeşitli hamlelere neden oldu. Çok sayıda general ve albayın imzasıyla "21 Ekim Protokolü" açıklandı. Protokol özet olarak parlamenter sistemi, demokrasiyi tekrar rafa kaldıracağını söylüyordu. Metin orduda orgenerallik düzeyinde reddedildi.

27 Mayıs'ın yolundan çıktığını savunan Kara Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir ve arkadaşları sonrasında 20 Şubat 1962 ve 20- 21 Mayıs 1963'te iki darbe girişimi daha tertip edeceklerdi.

İNÖNÜ HÜKÜMETLERİ DÖNEMİ

Orgeneral Cemal Gürsel'in cumhurbaşkanlığında yeni dönem hükümet kurma çalışmaları CHP tarafından başlatıldı. CHP ve AP tarafından kurulan koalisyon CKMP ve YTP'nin de desteğiyle göreve başladı. 27 Mayıs sonrası kurulan ilk İnönü Hükümeti darbenin gölgesinden çıkamadı. Aslında hükümet çalışmalarına hızlı başlamış ve uzun süren mesailerle iyi bir yol kat etmişti. 61 Anayasası'nın sosyal, ekonomik adımlarının atılması ve kurumsallaşmanın sağlanması önemliydi.

Çalışmalar sürerken CHP-AP arasında ilk gerilim AP'nin DP'liler için af önerisi getirmesiyle başladı.

Türkiye 1960 dönemecini geçmeye çalışırken dünyada da devrimler sürüyordu.

1949'da Çin, 1959'da Küba devrimleri başarıya ulaşmıştı. Ülkemizde DP'li yıllarda artan kırdan kente göç şehirlerdeki işçi sınıfını büyütüyordu. Zaten soldan esen rüzgâr 61 Anayasasının sağladığı görece demokratik ortamla hızlanmaya başlamıştı. 1961 yılında Türkiye İşçi Partisi kuruldu. Yön dergisinin yürüttüğü tartışmalara CHP içinden pek çok kişi tarafından teveccüh görüyordu. İşçi sınıfı Türk İş'in devlet güdümlü sendikacılığının çizdiği sınırı aşıyordu. Saraçhane'de binlerce işçi ülke tarihinin ilk kitlesel eylemini yapıyordu. Grev hakkı, sendika hakkı gibi başlıklar artık yalnızca metinlerde değil, işçi sınıfının iş yerlerindeki mücadelelerinde gündem oluyordu.

Bu dönemde bir isim CHP içinde yükselmekteydi. Hükümette çalışma bakanı olarak görev yapan Bülent Ecevit partinin yönelmesi gereken istikamete dönük tartışmaların ana yürütücüsü konumuna geliyordu. Solun yükselişe geçtiği özgürlük ortamında CHP de kendini arıyordu.

İçeride bu arayış sürerken CHP 1965 yılına kadar üç İnönü Hükümeti kurdu. Bunların ilki CHP- CKMP- YTP ve bağımsız vekillerin desteğiyle kuruldu ve 20 Kasım 1961 - 25 Haziran 1962'de arasında görevde kaldı. İkincisi CHP, CKMP, YTP ve bağımsızlar tarafından kuruldu, 25 Haziran 1962 - 25 Aralık 1963 tarihleri arasında görev yaptı. Üçüncüsü CHP tarafından kuruldu, bağımsızlar tarafından desteklendi ve 25 Aralık 1963 - 20 Şubat 1965 tarihleri arasında hükümet görevini sürdürdü.

CHP 14 Aralık 1962'de yaptığı 16. Kurultay'a siyasal gelişmelerin hızlandığı bir dönemde, iç tartışmalarla gitti. İnönü bir yandan tek parti döneminin muhasebesini yapıyor diğer taraftan da parti içinde bir grubu "yeniden askeri idare getirmek" teşebbüsüyle suçluyordu. İnönü ile muhalifleri Kasım Gülek, Turgut Göle, Nihat Erim ve Avni Doğan arasındaki tartışmalar gerilime dönüştü. Kurultaydan bir hafta önce Gülek, Erim ve Doğan, 9 Aralık'ta 1 yıl süreyle partiden ihraç edildiler. Kurultaya bu ihraçlar damga vururken kararın "dönerlerse genel başkan olmam" diyen İnönü bir kez daha genel başkan seçildi.

16 Ekim 1964'teki Kurultay'da hizip mücadeleleri yaşanmadı. Tüzükte çeşitli değişiklikler yapılırken "partinin politikasını sorumsuz politikacılara oyuncak ettirmeyeceğiz" diyen İnönü delegelerin tamamının oyunu alarak genel başkan seçildi. Bir yıl önce ihraç edilen Nihat Erim İnönü'den sonra en yüksek oyu alarak genel sekreterlik görevine geldi.

3. İnönü Hükümeti CHP ve bağımsız vekiller tarafından kuruldu. Bu dönemin en fazla tartışılan meselelerinden biri toprak reformu oldu. Fakat bu konuda adım atılamadı, CHP bunu yapabilecek siyasi güce sahip değildi. Diğer yandan Kıbrıs meselesi dış siyasette bir gerginliğe iç siyasette de hararetli bir gündeme neden oldu. Türkiye Kıbrıs meselesi üzerinden ABD tarafından eleştiriliyor, yalnız bırakılıyordu. İnönü AP'yi ABD tarafında olmakla ve ulusal bir meselede kendilerini yalnız bırakmakla eleştiriyordu.

İçerde ve dışarda bu gelişmeler yaşanırken bir de üstüne 1965 bütçesi Meclis'te reddedilince İnönü başbakanlıktan istifa etti.

Bu arada AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala vefat edince yerine Süleyman Demirel genel başkan seçildi.

Yeni hükümet ise Suat Hayri Ürgüplü başbakanlığında AP- YTP- CKMP tarafından 20 Şubat 1965'te kuruldu, 10 Ekim 1965'te yapılan genel seçimlere kadar görevde kaldı. CHP 1965'ten sonra tekrar muhalefet edecekti.

ADALET PARTİSİ İKTİDARI YILLARI

1965 seçimleri bir kez uygulandıktan sonra alelacele yürürlükten kaldırılacak milli bakiye sistemiyle (1968'de kaldırılırken dönemin adalet bakanı milli bakiye sistemi hakkında milletin oyuyla alay eden bir sistemdir yorumunu yapmıştı) gerçekleştirildi. Alparslan Türkeş'in liderliğini yaptığı CKMP seçimden 11 vekille çıkarken ülkemizde ilk defa sosyalist bir parti Türkiye İşçi Partisi parlamentoda artık 15 vekil ile temsil edilecekti. Bu sol açısından çok önemli olduğu kadar CHP'yi de ciddi biçimde etkileyecekti.

CHP tarihinde ilk kez 1965 seçimlerinde yüzde otuzun altına geriledi, oylarını arttıran AP dört yıllık kesintisiz tek parti iktidarı olacaktır. Yenilginin sebebini bir süreden beri tartışılan ve İnönü tarafından ilk kez 1965 yılında zikredilen "ortanın solu" tanımlaması olarak görenler az değildir. Fakat İnönü de dahil olmak üzere ortanın solu söylemi sürdürülmeye devam edecektir. İnönü'ye göre ortanın solu CHP'nin kurulduğu yıllardan beri bulunduğu yerdir. Devletçilik politikalarının anlamı budur. Ortanın solu aynı zamanda "aşırı sol" akımlara karşı bir bariyerdir.

1965 sonrası CHP'de hizipleşmeler hayli artmıştır. Ecevit, Turan Feyzioğlu, Nihat Erim gibi isimlerin her biri ayrı bir hizbi temsil eder. İnönü gibi Ecevit'in de ortanın solu tanımında "aşırı sola" engel olma hedefi en baştan beri belirgindir. "Aşırı sol" elbette sosyalistleri kasteden bir nitelemedir.

18 Ekim 1966'daki 18. Olağan Kurultay ortanın solu sürecinin önemli bir adımı olur. Ecevit'in önderliğindeki anlayış güçlenmektedir. Turan Feyzioğlu'nun Kemalizm'in sağ, milliyetçi yorumuyla yürüttüğü siyaset ortanın solu siyasetine karşıdır. Ecevit İnönü'nün ortanın solu çizgisine sahip çıkmasının avantajını arkasına alır, Parti Meclisi seçimlerinde çoğunluğu alır. Gruplaşmalar CHP'ye adeta konfederatif bir yapı görüntüsü verir, Nihat Erim grubu bu dengeler içinde Ecevit'in genel sekreterliğine destek verme kararı alır. Mevcut Genel Sekreter Kemal Satır aday olmayacağını açıklar. Ecevit'in genel sekreter olması ortanın solu grubunu güçlendirmiş ama itirazları da beraberinde getirmiştir. Ferit Melen Ecevit'in sosyalist olduğunu iddia ederek istifa eder. Daha sonra Turhan Feyzioğlu'nun başı çektiği, Orhan Öztrak, Ferit Melen, Fehmi Alpaslan, Süreyya Koç, gibi isimlerin içinde yer aldığı "8'ler Grubu" İnönü'yü de eleştirerek ortanın solunun CHP'yi sosyalist yapma hedefi taşıdığını iddia ederler.

28 Nisan 1967'de toplanan 4. Olağanüstü Kurultay'da daha da yalnızlaşmaya başlayan Feyzioğlu ve ekibi istifa ettiler ve Güven Partisi'ni kurdular.

Fakat bu mevzudaki tartışmalar bitmez. Sosyalist mücadelenin TİP'in de sınırlarını aşmaya başladığı 1968 yılının atmosferinde 18 Ekim'de 19. Kurultay yapılır. Kurultayda kırsal kesimle ilişkileri güçlendirmek doğrultusunda kararlar alınır. Basınla ilişkilerin sağlıklı kurulması için CHP Basın Bürosu oluşturulur. Dünya ve Türkiye'de yaşanan gelişmelere dair ayrıntılı değerlendirmelerin yapıldığı kurultayda CHP Gençlik Kolları bildirisi yankı uyandırır. Bildiride "anti- emperyalist", "anti- feodal" ve

"anti- bürokrat" kavramları göze çarpar. Yükselen genlik hareketi CHP gençliğini etkiliyordur.

1969 yılının 12 Ekim günü ülke genel seçimini yaptı. Milli Bakiye Sistemi demokrasimize fazla gelmiştir! TİP'in önünün kesilmesi için seçim sistemi değişmiştir. CHP "İnsanca Bir Düzen Kurmak İçin Halktan Yetki İstiyoruz. CHP'nin Düzen Değişikliği Programı" bildirgesiyle seçime hazırlanır. Bildirgede sosyal toplumsal sorunlara ilişkin politikalar önerilmektedir. Toprak reformu vaadi bu politikaların önemli bir maddesidir.

69 seçimleri katılımcıları itibariyle hayli zengindir. CHP, AP, YTP, TİP dışında Turan Feyzioğlu'nun Güven Partisi, CKMP'den dönüşen Alparslan Türkeşin Milliyetçi Hareket Partisi, Osman Bölükbaşı'nın Millet Partisi Alevi, oylarına talip Birlik Partisi seçime katılan partilerdir.

Sonraki yıllarda İslamcı siyasetin önemli ismi Necmettin Erbakan bu seçimlerde bağımsız vekil olarak meclise girmiştir. CHP'nin 65 seçimlerine oranla oyları daha da düşmüştür ama seçim sistemi değişikliği nedeniyle vekil sayısı 9 artmıştır.

CHP'de başarısızlığın sonucu Ecevit'e ve ortanın solu politikasına bağlandı. Hizipleşmelerin parti içi bunalıma yol açtığı günlerde, 1970 Temmuz ayında yapılan genel kurul, partinin ideolojik politik hattına dair tartışmaların yapıldığı bir toplantı oldu. Haziran ayında yapılan İstanbul İl Kongresine Dev Gençlilerden bir grubun katılması CHP gençliğini, sol kanadın önemli bir kısmını heyecanlandırmıştı. Fakat Ecevit yaptığı konuşmada sosyalistleri de eleştirmiş Dev Gençliler de salonu terk etmişti. Genel kurulda bu olay a tartışıldı ve "düzen değişikliği" ifadesinin radikal bir söylem olduğunu söyleyenler oldu. Aynı şekilde "Toprak İşleyenin, Su Kullananın" sloganı da hedeftedir, "radikal sola meyyal bir söylemdir."

12 MART DARBESİ

Ülkemizde 1968'le dünyadaki örnekleriyle birlikte yükselen gençlik hareketi emsallerinden farklılaşarak Türkiye sosyalist hareketinde büyük bir sıçrama ve kırılmanı gerçekleşmesini sağladı. Türkiye sosyalist hareketinin 70'ler ve daha sonrasındaki hareket biçiminin zemini büyük oranda bu kısa dönemde oluşturulan ideolojik, politik, pratik miras belirledi. Fakat bu dönemi sadece gençlik hareketleri üzerinden değerlendirmek eksik olur. Çünkü işçi sınıfı mücadeleleri ülke tarihinde bir daha hiç bu kadar yükselmeyecektir. Pek çok yerde üretici köylülerin, topraksız köylülerin eylemleri, işgalleri vardır. Edebiyatta, sanatta, hayatın her alanında sol bir atmosfer vardır. Hâsılı rüzgâr soldan esmektedir.

1960 sonrası yaşanan bu toplumsal sıçrama egemenlerin terörüyle bastırılmak istendi. 12 Mart'ın darbeci generallerinden Memduh Tağmaç 15-16 Haziran büyük işçi direnişinden sonra "sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı, bunu durdurmak gerekiyor" demişti. 12 Mart askeri faşist darbesi bu yüzden yapıldı. 1960'ların sonlarında devrimci hareket halini alan "toplumsal ilerleme" 12 Mart 1971 darbesiyle, baskı ve şiddetle, devrimci önder kadroların katledilmesiyle bitirilmek istendi.

12 Mart Muhtırasıyla Demirel Hükümeti düştü. Hükümet döneminde enflasyon yükselmiş, emekçi sınıfların aldığı ücretler düşmüş, halk daha da yoksullaşmıştı.

12 Mart darbecileri partiler üstü, teknik bir hükümet kurmaya çalıştılar. Parlamento feshedilmedi, partiler kapatılmadı, anayasa askıya alınmadı, fakat koşullar darbe koşullarıydı. Darbeciler Nihat Erim isminde ortaklaştı, Erim de teklifi kabul etti, "bağımsızlık" gereği CHP'den istifa etti ve hükümeti kurdu. 26 Mart 1971'de kurulan askeri cunta hükûmeti 3 Aralık 1971 tarihinde istifa etti. Tekrar hükümet kurma görevi Erim'e verildi. 2. Erim Hükümeti 22 Mayıs 1972'ye kadar işbaşında kaldı. Erim darbe hükümetini kuran bir başbakan olmanın hakkını verdi! Ona göre "1961 Anayasası Türkiye'ye lüktü. Devrimcilere dönük Balyoz Harekatı hükümetinin Erim Hükümetinin icraatıydı.

12 Martın ardından yaşananlar CHP'yi yeni bir sürece soktu.

İnönü Erim'in başbakanlığı konusunda önce yorum yapmadı, hükümet kurulunca desteğini açıkladı. Ecevit'in darbeyle kurulun bu hükümete karşı tavır aldı ve CHP genel sekreterliği görevinden istifa etti. Ardından MYK üyeleri de istifa ederek Ecevit'in yanında yer aldılar. Ecevit böyle bir hükümet kurulmasının ortanın solu siyasetine karşı bir saldırı olarak gördüğünü açıkladı. Ecevit'e göre halk iradesi dışındaki yollarla iktidara gelmek meşru değildir.

Yeni hükümetle ilgili örgütün kafası ilk başlarda kararsızdır, il örgütleri değişik tutumlar alır. CHP'nin Erim kabinesine üye verip vermeme konusunda yapılan grup oylamasında 100 kabul, 45 ret oyu çıkar. Artık Ecevit ve İnönü'yü de karşı karşıya getirecek bir süreç başlamıştır.

ECEVİT DÖNEMİ ve CHP MSP HÜKÜMETİ

Ecevit grubu çalışmalarını hızlandırdı, ortanın solu grubunun il ve ilçe örgütlerinde her geçen gün ağırlığı arttı. Erim'in hükümeti kurmasının ardından İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere yerel kongreleri Ecevit grubu kazandı.

Mayıs 1972'de, Denizlerin idamının gölgesinde yapılan 5. Olağanüstü Kurultay CHP ve ülkemiz açısından tarihi bir gün olur. Kurtuluş Savaşı sürecinin, cumhuriyetin ilk yıllarının en önemli isimlerinden biri; Atatürk sonrasının "Milli Şef"i ve sonraki yıllarda ülkenin en önemli ismi İsmet İnönü'nün 34 yıllık genel başkanlığı sona erdi. Bu değişim sürecinde Mart ayında İnönü partiden istifa etmişti. Ardından 49 milletvekili daha istifa etti. İstifacıların bir bölümü Cumhuriyetçi Parti adıyla bir parti kurdular. CP 1973 seçimleri öncesi Feyzioğlu'nun GP'si ile birleşerek Cumhuriyetçi Güven Partisi oldular. Bu bir nevi sağ Kemalizm'in CHP'yi terk etmesiydi.

CHP, 1973 genel seçimine Ecevit'in genel başkanlığında girdi. Seçim çalışmalarının çerçevesini "Ak Günlere" başlıklı seçim bildirgesi oluşturdu. Ekonomik düzen, sosyal düzen, siyasal düzen, ulusal güvenlik ve dış politika ana başlıklarındaki program, o günün koşullarında sosyal demokrasinin Türkiye koşullarına uyarlamasının vaadiydi. Meydanlarda "halkçı Ecevit "sloganları yükseliyordu. Bu seçimde parti oylarını artırdı, birinci parti olmayı başardı ve 185 milletvekili çıkarttı. CHP TİP'in kapatılmasıyla TİP oylarının büyük bölümünün, yoksul mahallelerinin oylarını, işçi sınıfının önemli bir bölümünün oylarını aldı. Bu seçimde fazla sayıda sağ partinin olması sağın oylarını böldü. Ama bu dönemde küçük partilerin koalisyonlarda kritik rol üstlendiği görüldü.

Ortanın solu siyaseti toplumsal karşılığını bulmaya başlıyordu. Bu arada "ortanın solu" tartışması bitmiyor, hem parti içinden hem de sağdan eleştirilmeye devam ediyordu. Ecevit ise her fırsatta "ortanın solu" çizgisinin "aşırı sol" a bir bariyer anlamı da taşıdığını anlatıyordu. 1973 sonrası ortanın solu yerine daha çok "demokratik sol" kullanılmaya başlandı. 73 seçimleri sonrasında 74'te yapılan tüzük değişiklikleriyle CHP sosyal demokrat bir parti olma iddiasını bir adım daha öteye taşıdı. Yine 1973'te, 9 Aralıkta yapılan yerel seçimler CHP açısından başka bir dönemin başlaması demekti. Bu dönemde Ankara, İstanbul, İzmit, Çanakkale, Adana gibi şehirlerde Toplumcu Belediyecilik örnekleri ortaya çıktı. Sonrasında "halkçı belediyecilik" olarak da tanımlanan bu dönemin yerel yönetim örneklerindeki başarılar CHP'nin hükümetleri dönemlerinde yakalanamadı.

CHP 1973 seçimlerinde tek başına iktidar olma şansı elde edemedi. Hükümet kadar, hükümetin kurulması süreci de enteresan oldu. Cumhurbaşkanı Korutürk görevi önce Ecevit'e verdi. Ecevit başarısız olunca Demirel hükümeti kurmakla görevlendirildi. O da başarısız olunca Ecevit tekrar hükümeti kurmakla görevlendirildi.

26 Ocak 1974'te CHP-MSP Hükümeti kuruldu. Ecevit hükümet programını okurken " CHP ile MSP'nin kurdukları hükümet ortaklığı, uzun süre milli bütünlüğümüzü zedelemiş, kalkınma hamlemizi güçleştirmiş bazı tarihi yanılgıların doğurduğu suni ayrılıklara da son veren bir yeni dönem açmaktadır." der. CHP "ortanın solu" tarifinin Marksizm kaynaklı olmadığını ispat etmek için en baştan beri gayret etmekteydi. Bu açıdan MSP ile koalisyon Ecevit'e göre olmayacak bir şey değildi. Koalisyonda ilk çatlak af kanunu gündem olduğunda ortaya çıktı. Ceza kanunun "komünizm propagandası suçunu" kapsayan 141 ve 142. maddelerinden hüküm giyenlerin affına 20 MSP'li vekil karşı oy kullandı. Hükümet yine de dağılmadı, bulunan formülle beş bin kadar siyasi mahkûm serbest kaldı. İkinci çatlak 1974 yılında yapılan "Kıbrıs Barış Harekâtı" sonrası yaşandı. Türkiye'nin askeri müdahalesi Ecevit'in iç siyasette prestijini yükseltti. Böylelikle ortanın solu çizgine negatif yaklaşan milliyetçi hassasiyetin giderildiği düşünüldü. Ecevit bu havayla erken seçime gitme niyetindeydi. Erbakan ise asıl Kıbrıs Fatihinin kendisi olduğunu ispat etmeye çalışıyordu. Sonuç itibariyle 18 Eylül 1974'te CHP-MSP Hükümeti bir yılını doldurmadan nihayete erdi. Ecevit'in erken seçim çabası ise sonuçsuz kaldı, mecliste yen hükümet arayışları başladı.

ADALET PARTİSİ HÜKÜMETİ DÖNEMİ

Hükümetin sona ermesinin ardından CHP'nin 22. Kurultayı 14 Aralık 1974'te toplandı. Koalisyonun bozulması parti içinde yeni tartışmaların kapısını açtı. Ortanın solu yine tartışma masasındaydı. Ecevit, "demokratik solculuk, tepeden inme değil, temelden yükselme solculuktur. Halka rağmen solculuk değil, halk solculuğudur. Bizim solculuğumuzun sınırını halk çizer ve çizecektir" diyordu. Kurultayda Orhan Eyüboğlu genel sekreter, Deniz Baykal ve Mustafa Üstündağ genel sekreter yardımcıları oldular. Baykal, görüş ayrılıkları nedeniyle 1976'da istifa edecektir.

12 Nisan 1975'te Süleyman Demirel Başbakanlığında AP, MSP, MHP ve CGP tarafından 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu. 12 Ekim 1975'te yapılan ara seçimlerde CHP ve AP oylarını artırdı. 6 milletvekili için yapılan ara seçimde milletvekillerinden 5'ini AP, 1'ini de CHP kazandı. Senato üçte bir yenileme seçiminde ise AP 27, CHP 25, MSP 2 senatörlük kazandı.

1976 yılı başlarken CHP içindeki tartışmalar hararetleniyordu. Mart ayında Deniz Baykal ve MYK'nın 4 üyesi istifa etti. O döneme dair Baykal'ın eleştirilerinin yöneteme dair olduğu söyleniyor. Baykal MSP-CHP koalisyonunda bakanlığa kadar yükselmişti. Ecevit ekibi o dönem Baykal'ın liderlik hırsı yüzünden istifa ettiğini ve hizipçi bir yönü olduğunu söylüyorlardı.

Milliyetçi Cephe hükümeti kurulur kurulmaz "sağ-sol" çatışması olarak tanımlanan ama daha çok solculara dönük şiddet demek olan terör yükselişe geçti. Solun karşısına antikomünist siyaset doğrultusunda sivil bir faşist hareket resmi, gayrı resmi şekilde 60'lı yıllardan beri örgütleniyordu. 1976 yılında devrimci öğrencilere, sosyalistlere, solculara dönük saldırılar tırmanıyor ve tüm yurda yayılıyordu. Saldırıların hedefinde CHP de vardı.

23. Kurultay böyle bir siyasal atmosferde 27 Kasım 1976'da yapıldı. Ecevit, Deniz Baykal ekibi dâhil olmak üzere her türlü gruplaşmaya tarafsız kalacağını, seçimlere kadar bu tartışmaların kapanmasını istediğini söyledi. Yapılan tüzük değişikliğiyle ile parti meclisi ve merkez yönetim kurulu kaldırıldı, yerine "Genel Yönetim Kurulu" getirildi. Parti programına Altı Ok'un yanında, özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü, halkın kendini yönetmesi gibi ilkeler eklendi. Ayrıca yine bu kurultayda Sosyalist Enternasyonal'e katılım kararı alındı. Ecevit, yeniden genel başkan seçildi.

1977 yılına girerken ülkede gerginlik yükselmiştir, emekçi sınıflar darboğazdadır. Yükselen sosyalist hareket ve devrimci hareketler emekçi sınıflar içinde, yoksul mahallelerde örgütlenmekte, toplumsal muhalefet yükselmektedir. Yükseliş sürdükçe faşist saldırılar artmaktadır. 1.MC egemen sınıfların sorunlarını çözememektedir. Bu yüzden 1977 Haziran ayında genel seçimlerin yapılması kararı alınır.

1977 SEÇİMLERİ ve 2 MC 1 CHP HÜKÜMETİ

MC partileri seçimlere bir yandan kendi iç gerilimleriyle giderken, çalışmalarını antikomünist motiflerle CHP'ye yüklenerek yaptılar. Erbakan ve Demirel yoğun bir rekabetin içindedir. Seçim çalışmalarında CHP sürekli saldırıya uğrar. Tokat Niksar'da CHP'lilere silahlı saldırı yapılır, Ecevit suikast girişimlerinin hedefindedir. Bazı şehirlerde miting yapılamazken suikast tehditlerine boyun eğmeyip miting yapması Ecevit'in liderliğini güçlendirir.

1 Mayıs 77'de ise Taksim'de yapılan saldırıda 37 işçi öldü. 29 Mayıs'ta İzmir'de Havaalanı'nda uçaktan inen Bülent Ecevit'in bulunduğu gruba ateş edildi. Demirel, 3 Haziran'da yapılacak CHP Taksim mitinginde Bülent Ecevit'e suikast yapılacağını, CHP Genel Başkanı'na bir mektupla bildirdi. Ecevit ise mitingden vazgeçmedi ve 3 Haziran günü yüzbinler Taksim Meydanı'nı doldurdu.

Saldırıların planlı olduğu açıktır. Peki, ülkedeki saldırıları tırmandıranlar kimlerdir? 77 seçimlerine giderken ülkemizdeki kontrgerilla varlığı, uluslararası bağlantıları, resmi ve sivil ayakları fazlaca tartışıldı. Esasında kontrgerillanın varlığını daha önce, başbakanlığı döneminde ilk açıklayan Ecevit'ti fakat bu tartışmayı sürdürmemişti. Şimdi kendisi de doğrudan hedefti.

CHP 77 seçimlerine, halkçı, sosyal demokrat ilkeleri daha da köşeli bir şekilde anlatarak girdi. Ecevit "Türkiye'deki kanlı olayların kaynağı sömürü düzenidir. Biz sömürüye son vererek kavganın kaynağını kurutacağız." demektedir.

Yükselen toplumsal muhalefet, sol dalga CHP'nin seçimlerden birinci parti olarak çıkmasını sağladı. Yüzde 41.4 oy oranı çok önemli bir başarıdır. Ecevit cumhurbaşkanından hükümeti kurma görevini aldı ve 21 Haziran 1977'de azınlık hükûmetini kurdu. Hükûmet 3 Temmuz 1977'deki güven oylamasında yeterli oyu alamayınca Ecevit istifa etti. Ardından Süleyman Demirel 21 Temmuz 1977 tarihinde MHP ve MSP ile 2. Milliyetçi Cephe hükûmetini kurdu.

Fakat MC hükümeti egemenlerin sorunlarını bir türlü çözemiyor, temsil sorunu krizi sürüyordu. Diğer yandan MC'ler adeta sola karşı savaş hükümetleriydi. Faşist saldırılar ise tüm ülkeye yayılıyordu. Bu karanlık fotoğrafı yoksulluk, en temel maddelerin yokluğu, enerji ve gıda sıkıntı, karaborsa tamamlıyordu. Zamların arkası kesilmiyor, para her gün değer kaybediyordu. Türkiye ithal malların parasını ödeyemiyordu.

Aralık 1977'de yapılan yerel seçimlerde CHP oyunu yine yükselterek birinci oldu. Seçim sonrasında 11 milletvekili AP'den istifa etti. Ecevit, 31 Aralık 1977de hükümeti güven oylamasıyla düşürdü. Siyasi tarihimize "Güneş Motel Olayı" olarak geçen hadise bu dönemde yaşandı ve Güven Partisi, Demokratik Parti ve motelde ikna edilen vekillerin desteğiyle CHP hükümet kurdu. AP'den istifa edenlerin çoğu bakan yapıldı. CHP Hükümetinden emekçi kitlelerin, orta sınıfın beklentisi olduğu kadar egemenlerin de beklentisi vardı. Düzen restore edilebilir miydi? MC zamanında kadrolaşma siyasetiyle bozulan devlet yapısı düzltilebilir miydi? Sertleşmekte olan olan sınıf mücadelesi yumuşatılabilir miydi? Uluslararası sermayeyle ve devletlerle ilişkiler toparlanabilir miydi?

Ecevit hükümeti dönemi faşist saldırganlığın yükseldiği, bir dönem oldu. Sol, devrimciler, toplumsal muhalefet baskıya ve faşist teröre boyun eğmiyordu. Bir süre sonra okullarda, mahallerdeki faşist işgaller kırıldı. Bu defa namluların, bombalar aydınlara, akademisyenlere, sanatçılara ve bir süre sonra sıradan halka yöneldi. Çok sayıda CHP üyesi, yöneticisi de bu saldırılarda hayatını kaybetti.

CHP emekçi sınıfların taleplerini karşılayamadı. Ekonomik sorunlar IMF reçeteleriyle, dış borçlarla çözülmeye çalışıldı, temel ürünler zamlandı, halkın alım gücü daha da düştü. Sosyalist sola Ecevit'in koyduğu mesafe bu dönem daha da açıldı. Ecevit can güvenliği vadediyordu, ama faşist saldırganlığa dur diyemedi, saldırılar daha da arttı. 1978 24 Martta Savcı Doğan Öz katledildi. 7 Nisanda Server Tanilli silahlı saldırıya uğradı felç kaldı. 17-20 Nisan da Malatya'da Katliamında 8 kişi öldü. 11 Temmuz da Bedrettin Cömert öldürüldü. 10 Ağustosta Balgat katliamı, 4 Eylül'de Sivas Katliamı yapıldı. Isparta'da CHP'lilere TÖBDER'lilere saldırılar düzenlendi. 8 Ekim'de Ankara'nın Bahçelievler'de 7 TİP'li genç öldürüldü. 20 Ekimde Bedri Karafakioğlu, 26 Kasımda Necdet Bulut öldürüldü. 19-24 Aralık 1978'de Kahramanmaraş Katliamı yapıldı. Burada yazılanlardan da çok daha fazlası ne yazık ki CHP hükümeti döneminde oldu. Kontrgerilla CHP iktidardayken özellikle saldırıları adeta savaşa çevirdi. Ecevit faşist terörün "çaresini" güvenlik politikalarında aradı. Mesele "anarşiye", sağ sol çatışmasına" indirgendi. Güvenlik güçleri ve devlet tarafsız olmalıydı! Poliste, jandarmada yeni düzenlemeler yapıldı. Sola dönük operasyonlarda bu dönemde gözle görülür bir artış oldu. Baskı politikaları arttı, POLDER üyesi polislere baskı yapıldı, gözaltına alındılar. Sıkıyönetime muhalefetteyken karşı olan ve MHP'yi bu yüzden eleştiren Ecevit, Maraş Katliamından sonra 13 ilde sıkıyönetim ilan etti.

Nihayetinde ne halk ne de sermaye memnun edilemedi. TÜSİAD Ecevit Hükümeti'nin çekilmesi için gazete ilanları vermeye başladı.

CHP Hükümetine karşı hoşnutsuzluk yükselirken 24 Mayıs 1979'da yapılan 24. kurultay parti meclisinin geri getirmesi talebinin yükseldiği bir genel kurul oldu. Muhalefeti oluşturan Ali Topuz ve Deniz Baykal grupları, "parti meclisinin, partide uyum sağlanması için gerekli olduğunu" savunurken, Ecevit, parti meclisinin kurulmasının geriye dönüş anlamı taşıyacağını belirtiyordu. Kurultayda Ecevit'in dediği oldu ve tekrar genel başkan seçildi.

1979 SEÇİM YENİLGİSİ

14 Ekim 1979 tarihinde yapılan ara seçimleri AP kazandı. CHP'nin oyları % 41'den %29'a düştü. 16 Ekim'de başbakan Bülent Ecevit istifa etti. Hükûmeti kurma görevini alan Süleyman Demirel 12 Kasım 1979 tarihinde azınlık hükûmetini kurdu.

CHP, 4 Kasım 1979 tarihinde 8. Olağanüstü Kurultay'ı topladı. Genel Başkan Bülent Ecevit partiden güvenoyu istedi. Ecevit, 4 çekimser, 20 ret oyuna karşılık 1341 oy ile delegelerin güvenoyunu aldı.

1980 yılı CHP'ye bağlanan umutların sönmesiyle, antifaşist direnişlerle ve mücadelelerle başladı. Demirel Hükümeti egemenlerin ihtiyaçlarını radikal kararlarla çözme niyetindeydi. 24 Ocak kararları ülke ekonomisinin emperyalist kapitalist merkezlerin doğrudan direktifleriyle teslim alınması demekti.

Ardından 12 Eylül darbesi geldi. 12 Eylül darbesiyle yine emperyalist kapitalist sistem ve ülkemiz egemenleri ülkeyi tamamen işgal ediyordu. Ordu yönetime el koydu, Ecevit ve Demirel Gelibolu'daki Hamzakoy tesislerinde gözetim altına alındı. Erbakan ve MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş ise İzmir-Uzunada'ya gönderildi. 28 Ekim 1980 tarihinde tüm siyasi partilerin çalışmaları durduruldu. 30 Ekim 1980 tarihinde Bülent Ecevit, "siyasi yasak nedeniyle kendisi eve hapsolup sustuğunda partiyi karıştırmak isteyenlerin istediklerini yapabilecekleri" gerekçesiyle 30 Ekim 1980'de CHP Genel Başkanlığından istifa etti. MGK bir yıl sonra, 16 Ekim 1981 tarihinde tüm siyasi partilerle birlikte Cumhuriyet Halk Partisi'ni de kapattı. Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde CHP ilk defa kapatılıyordu.

ORTANIN SOLUNA DAİR

"Ortanın solu" CHP'nin tek parti iktidarının sona ermesinden sonra uzun süre ideolojik, politik çizgi arayışının sonucu olarak ortaya çıktı. CHP'de uzun süren yenilgi şaşkınlığının ardından 1950'nin ilk yarısı bitince DP iktidarının baskıcı dönemi başladı. Demokrasi, insan hakları, işçilerin hakları bu dönemde yoğun olarak CHP'nin söyleminde yer bulmaya başladı. Altı ilkesinden biri olan halkçılık içeriği güncellenerek yeni dönemde işlev görebilirdi. Diğer yandan Forum Dergisi, Hürriyet Partisi aşısı ortanın solu meselesine katkı sunan unsurlar oldu. 1959'daki "İlk Hedefler Beyannamesi" ortanın solu söyleminin alt zemini gibi görülebilir. 27 Mayıs darbesi CHP'nin bir dönem daha devlet partisi olarak algılanmasına neden oldu. Malum İl Adımlar Beyannamesi 1961 Anayasası hazırlanırken temel alınmıştı. Ama aynı zamanda 61 Anayasasının sağladığı ortam toplumsal ilerleme ve solun gelişimi açısından ön açan faktörlerden biri oldu.

Ülke, ortanın solu lafzını ilk kez İnönü'den 1965 yılında duydu. Sağın bu konuda hemen refleks gösterdi, "ortanın solu Moskova yolu"ydu. CHP'nin genel başkanları ve yöneticilerinin ekseriyeti en başından beri ortanın solunun sosyal demokrasinin dünyadaki gelişimi gibi olmadığını söylediler. Hatta Ecevit'in de çok defa vurguladığı gibi ortanın solu aynı zamanda "aşırı sola" karşı bir bariyer amacı taşıyordu.

CHP'yi ortanın soluna ulaştıran ihtiyaçların başında kendisine ait bir siyasi çizgi ihtiyacı aramasıdır. Bununla birlikte baskının karşısında demokrasiden başka savunulacak bir şey yoktur. Partiyi sola iten bir başka önemli faktör ise dünyada ve ülkemizde sosyalist hareketin yükselişidir. 1965 seçimlerinde TİP'in kazandığı başarı, "sola" meyleden CHP'nin burada kendine kalıcı bir yer bulmaya çalışmasını sağlayan önemli bir sebeptir.

12 Mart sonrası Ecevit darbeye ve Nihat Erim hükümetine karşı açık tavır alınca İnönü'yle iki ayrı taraf haline geldi. Mücadeleyi Ecevit kazandı. İnönü'nün istifasının ardından partiden büyük kopuşlar yaşandı ama bir süre sonra CHP tarihin en güçlü dönemine girdi. 1980 öncesinde yapılan son seçime kadar hep birinci parti oldu. Bu yalnızca ortanın solu/demokratik sol siyasetinin başarılı çizgisinden olmadı. Sosyalist hareket toparlanmış, faşist saldırılar karşısında başarılı bir direniş ortaya çıkarmıştı. CHP'ye gösterilen teveccüh sola karşı oluşan sempati ve güvenin yansımasıydı.

70-80 arası Ecevit her fırsatta sosyalistlerle arasındaki farkların altını kalın çizgilerle çizdi. Fakat siyaset, toplum yasaları düz bir çizgide ilerlemiyor. Atılan adımın sonucu tam olarak tasarlandığı gibi olmuyor. Nitekim bu dönem CHP tabanıyla, sosyalistlerin tabanı iç içe geçmiş bir durumdaydı. Partinin kitlesi pekâlâ sol değerleri sahiplenen bir yapı haline gelmişti. CHP gençlik örgütü sosyalist çizgiye gayet meyyaldi.

1970'li yıllarda CHP hükümetleri kendisine umut bağlayan halkın ihtiyaç, talep ve özlemlerine cevap veremedi. Hatta 78'deki son iktidarı döneminde Ecevit sağ ile sol arasında eşit mesafede durduğunu ispat etmeye çalıştı. Faşist saldırganlığı "anarşizm" gibi bir ifadeyle muğlaklaştırdı. Ekonomik olarak halkın yaşam koşulları daha kötüleşti.

CHP'nin yerel yönetim deneyimleri hükümetlere göre çok daha başarılı oldu. Ankara, İstanbul, İzmit, Çanakkale, Adana gibi yerlerde ortaya çıkan örnekler bugünlere de ışık tutan halkçı belediyecilik örnekleriydi.

Kısacası bu dönemde CHP sol politikaları savunarak, kendine ait bir programa sahip olduğu için başarılı oldu. Hükümet olduğunda sarıldığı sağ politikalar hızlıca gerilemesine neden oldu.

KAYNAKLAR
Hikmet Bila, CHP 1919-2009, Doğan Yayınları
Modern Türkiyede Siyasi Düşünce 8. Cilt, İletişim Yayınları
Prof Dr. Hakkı Uyar, 100 Soruda CUMHURİYET HALK PARTİSİ TARİHİ (1923-2015), ANKA-HA Haber Medya İletişim Hizmetleri ve Yayın A.Ş.
Feroz Ahmad, Demokrasi Sürecinde Türkiye 1945-1980, Hil Yayınları
Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye 3. Cilt
Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayınları
Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi 6-7. Cilt, İletişim Yay.
TANILBORA, Cereyanlar - Türkiye'de Siyasi İdeolojiler, İletişim Yayınları