Sadece siyasilere değil, her yaşta ve her konumdaki kişileredir sözüm…

Karanlığa karşı hiç sarsılmayan duruşuyla, dünyaya kattığı değerlerle, insanlık kültürünün parçası olarak verdiği hizmetlerle hep yaşayacak olan Büyük Atatürk’ü; kurtarıcı, kurucu, öncü, kararlı, devrimci önderimizi görüp anlamayanlaradır sözüm…

BM ve yetkili kurumlar diyor ki! “Hasarın boyutu 150 milyar doları aşıyor. 3 milyona yakın kişi afet bölgelerini terk etti. 600 bine yakın işyeri ve ev yıkıldı, 50 bine yakın kişi hayatını, 20 bin kişi ya ayağını ya kolunu kaybetti, sadece Hatay’da 302 bina yıkıldı ya da hasarlı. Enkaz atıklarının taşınması 3-4 yıl sürer. Dağıtılan çadır sayısı 100 bin. 23 kişinin aynı çadırda kaldığı yerler var.” Hal böyle iken bu rapora ne diyeceklerini merak ettiklerimedir sözüm…

110 bin metrekare alanda 11 ili kapsayan, ülkemizin yüzde 13’üne tekabül eden, yaklaşık 15 milyon yurttaşımıza ev sahipliği yapan, 350 bin üniversite öğrencisi olan, 50 bine yakın kayıp veren deprem bölgesinde yaşananlara bakınca; Ovalarıyla, köyleriyle, dağlarıyla, camileriyle, kiliseleriyle, eski eserleriyle, hastaneleriyle, okullarıyla, dükkânlarıyla, lokantalarıyla, tarihi ve kültürel kimliğiyle, fabrikalarıyla, salonlarıyla, sanayi siteleriyle, düğün salonlarıyla, antik kentleriyle, sohbetin koyulaştığı kahveleriyle artık bir tarih olan bölgeyedir sözüm…

Okula koşan çocuklarıyla, işine giden emekçileriyle, sınavlara hazırlanan gençleriyle, sokaklarda bağıran seyyar satıcılarıyla, eve katkı sunmak için işlerini bitirip temizliğe koşan kadınlarıyla, tezgâhının başında sabahtan akşama kadar ter döken emekçileriyle, dondurması, kayısısı, künefesi, kebapları ve damak çatlatan lezzetleriyle içimizi acıtan ve göz göre göre gelen kaderedir sözüm…

Farklı tarihlerde doğan, aynı tarihte ölen, mezarı bile olmayan, adları bile yazılamayan, sadece numarayla derme çatma tahta parçalarına isimleri yazılan, çadırlarda yaşama savaşı veren, çocuğuna bez, bebeğine mama, hastasına ilaç, evladına okul bulamayan depremzedelerin çilesinedir sözüm…

11 ilde evleri yıkılanlar için, yeni bir hayatı filizlendirmek için çırpınanlara, çadır kamplarda, konteynerlerde, yıkıntıların arasında, el uzatan, arka çıkan, yemeden içmeden uyumadan canla başla çalışan, gözyaşlarını içine akıtan, şifa olmaya çalışan, yardım kolilerini taşıyan, çocuklarla oyunlar oynayan, ülkemizin ve dünyanın her yerinden koşup gelen yüce gönüllüleridir sözüm…

Sadece fayların yol açtığı neden olduğu ve yıktığı depreme değil, liyakatsizliğin, adaletsizliğin, beceriksizliğin, rant, çıkar ve çimento merakının insan yaşamında nelere mal olduğunu görmeyenleredir sözüm…

Depremden etkilenen illerde yaşayan 0- 18 yaş arası yaklaşık 5 milyon bireyin yıkılan hayallerine, biten yaşamlarına, çöken evlerine, giden anılarına, mezarda da, hastanede de olmayan yakınları için duydukları üzüntü ve kaygıyadır sözüm…

Yıkıntılar arasında boş boş bakan, konuşmayan, gülümsemeyi unutan, anıları toz bulutu olan ve duvarlara; “Gitmedik ki dönelim!” diye yazan bölge insanının vefasınadır sözüm…

Yönetimin akla zarar kararıyla yıkılan evinin enkazından alınıp öğrenci yurtlarına yerleştirilen ailelere, dayanışmaya ve sosyalleşmeye en çok ihtiyaç duydukları dönemde okulları kapatılan üniversite gençliğinin içinde yatan fırtınalaradır sözüm…

Bölgede yaşananları, evi, işi, aşı olanların başlarına gelenleri görünce kendi yaşamımıza, konfor alanımıza, yaşam koşullarımıza bakarak duyduğum iç huzursuzluğadır sözüm…

Kısaca tahminler ortada iken temennilerin boşluğunadır sözüm…

Piyasada 32 bin TL’ye satılan çadırları depremzedelere 140 bin TL’ye satan KIZILAY yetkililerine! Binlerce can enkaz altındayken her saat için 10 bin TL istenen ve AFAD’ın kontrolündeki vinçlere biçilen fiyatlara! Kısaca can pazarı yaşanırken vinç ticareti, çadır ticareti yapan, umutları çadır fabrikasına dönüştürerek yerle bir edenlere ve ağzına geleni söyleyen, aklına geleni yapan, önüne geleni paylayan, istediğine ayar çekenleridir sözüm…

Çöken yollarda, yıkılan binalarda, kullanılamaz hale gelen köprülerde, yarılan hava alanlarında, sonlanan hayatlarda, biten yaşamlarda, oluşan can ve mal kaybında “benim ne suçum var, asrın felaketidir bu!” diyerek işin içinden sıyrılanlaradır sözüm…

“Deprem sadece evlerimizi yıkmadı, hayallerimizi de, geçmişimizi de enkazda yitirdim, şimdi çadır kentte umut arıyorum!” diyen ve buz hokey takımıyla Kanada’ya gitmeye hazırlanan 12 yaşındaki Arda Aslan’ın umut arayışınadır sözüm…

Kalacak yeri olmayan, gidecek yeri olmayan, göçebe gibi ortada kalan ve moloz yığınları arasında ailesinin fotoğraflarını arayan; “Şu an enkaza bakıyorum, annemin hatırasını gösteren bir fotoğraf arıyorum, hiçbir şey yok, sadece moloz yığını var!” diyen Suna Yıldız’ın ağlamaktan kıpkırmızı olan gözlerinedir sözüm…

Toplumsal çöküntüler, derin yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısıyla uğraşırken bencillik, ben bilirimcilik, çıkarcılıktan, geri durmayanlara, ödün vermeyenleridir sözüm…

Normal bir hayatı, evi, eşyası, ailesi varken sıfırlanan, sadece evi değil hayalleri de ruhu da enkaz altında kalan, aradan geçen bunca zamana rağmen hala sağlıklı bir yaşama ulaşamayanlaradır sözüm…

Mezarı olmayan, cesedi bulunmayan depremzede ailelerin yarım kalan hayatlarına neden olanlara, sadece hayal kırıklığı yaşatmayan, öfkemizi de büyütenleridir sözüm…

“Bu oyuncak sana arkadaşım!” notuyla en sevdiği oyuncağını depremzede arkadaşlarına yollayan çocukların, stadyumları atkı, bere, oyuncaklarla dolduran futbolseverlerin, çadır kentte çocuğuna, hastasına, yaşlısına bakabilmek için kendini ihmal eden, kentler boşaldığı için güvenli alanlarda olmayan, sudan, banyodan, elektrikten, mutfaktan yoksun olan depremzede kadınların çaresizliğinedir sözüm…

95.Oscar ödül töreninde 7 kategoride ödüle layık görülen ve heykelleri kapan “Her Şey Her Yerde, Aynı Anda!” filminin adından esinlenerek ve küçük bir değişiklik yaparak ülkemizi yıllardır “Her şey, her yerde aynı” mantığıyla yönetenleredir sözüm…

Genelde sisteme kafa tutacak kadar cesur, kimseye eyvallahı olmayacak kadar özgür, yeni yollar açacak kadar üretken kadınlara, özelde yasaları yok sayanlara rağmen Taliban karşısında varlık mücadelesi veren Afgan kadınlaradır sözüm…

Her alanda, her koşulda bilginin, birikimin, emeğin, liyakatin, hak ve hukuka saygının önemine inananlaradır sözüm…

Karanlığa karşı hiç sarsılmayan duruşuyla, dünyaya kattığı değerlerle, insanlık kültürünün parçası olarak verdiği hizmetlerle hep yaşayacak olan Büyük Atatürk’ü; kurtarıcı, kurucu, öncü, kararlı, devrimci önderimizi görüp anlamayanlaradır sözüm…

Etiketler
Şile