Fatih Altaylı & Acun İtibar Dağıtımı Bedbaht eden Diziler

Dostluk, Sadakat , Dürüstlük , Uğrunda ölmeyi göze aldığın aşk , vatanseverlik gibi kavramlar gitgide sadece nosyon olarak muhayyelemizde dolaşan gölgeler...

Dostluk, Sadakat , Dürüstlük , Uğrunda ölmeyi göze aldığın aşk , vatanseverlik gibi kavramlar gitgide sadece nosyon olarak muhayyelemizde dolaşan gölgeler ve geçmişlerimizde birer anı oldular , canınız acımıyor mu ?

Hala teoride birer önerme , lafta birer fikirler ama gerçekte artık yoklar .

Haysiyetinize dokunmuyor mu ?

Önce hayalleri öyküleri şarkıları bitirdiler , insan ruhunda olan güzellikler yerine sapkınlıkları olağanlaştırmak gibi bir pespayelikle masum zihinleri şaşırtıp abuk sabuk savunmalarla devam ediyorlar.

Üzülmüyor musunuz bu kontrolsüzlükten.

Bu dizi işi çok ciddiye alınmalıdır diye yazmamın nedeni dizilerin her birinin dünya ölçeğinde kamu yayıncılığında anlatmak istediği dertleri olması ve yapıldıkları ülkelerin çıkarlarıyla asla çatışmamaları ve moraliteyi yükseltmeleri.

Bizde neden böyle değil diye sorulmaz mı ?

Acı ama gerçek , kamu yayıncılığından saptılar, saptırdılar .

Bedbaht ediyor bu diziler daha ne söyliyeyim.

Bir hekimin hastalarını öykü kahramanı yapmakla övündüğü muhayyelesiz dizilerin herkesin ruh hastası olduğunu varsaydığı bir ülke önermesini kabulleniyor musunuz ? Hiç itirazsız hemde.

90 milyonun kaçık olduğu savında olan hekimin kendisine iyi bir doktor bulması bizimde iyi bir kamu yayıncısı bulmamız gerektiğini görmüyor musunuz ?

Başkalarının hayatlarını gözetleyip sonra isimlerini değiştirip dizilere yaşamları kiralamakla yazar olunmaz ama anladığım kadarı hekim olunabiliyor .

Kamu yayıncılığı kimseye faydası olmayan inanılmış yalanlarla dolu ve ne yazık ki bu yalanlar diziler , filmlerde besleniyor .

Dolayısıyla filim, dizi diyip geçmeyelim , bunlar çok ciddi işler.

Dikkat çekmek için pespayeleşmekten geçmez bu yol .

Anlatacak derdin olmadan ve kamu yayıncılığı sorumluluğu olmadan yapılacak işler hiç değil.

Gerisi boş laflar .

Bunları savunmak mümkün de değil .

Şimdilerde yeni bir PR numarasıyla karşı karşıyayız , iki ittifakın liderlerinin karşılıklı masada oturmalarını kastetmiyorum , neydi öyle misafirlikte çocuklara ayrı kurulan çocuk masaları gibi ,çok komik yahu .

O resim için nasıl kabul ettiler poz vermeyi , bazen insanın basireti bağlanır neticede onlarda insan ama dördününde aynı pozu vermeleri pek tuhaf geldi bana , bu nasıl PR çalışması .

Aynı kişi kurguluyor gibi olmuş .

Gelelim yeniden dirilen PR harikası numaraya ;

Tutmayan dizi, veya itibar kaybına uğramış performans ünlülerini yabancılar izleyip ingilizce değerlendirip , beğenip, hayranlık duyup bir nevi olur veriyorlar !

Kim bu çoluk çocuk onu geçelim ,

Genellikle dost ve kardeş ABD veya İngiliz bir genç mal mal izleyip bir beğeniyor sormayın .

Hani eski inanıştır ya ‘ vallahi yabancı bizden iyi kıymet biliyor,

onlar bak nasıl beğendiler ‘ tarzı bayat yaklaşımlar .

Allah müstehakınızı versin , hala burda mısınız yahu , bizdekilere kızıp yabancı eleştirmen mi ithal ettiniz , Russell Crowe gazı bile bunlara fayda vermedi geçin Allah Aşkına bu işleri .

Yabancı gelin din öğretirdi eskiden , şimdi yabancı bizim dizilere kefil oluyor iyice üşüttüler diye boşuna söylemiyorum .

Bu işler ciddi , lütfen .

Ak Parti filim fiyaskosundan sonra sözde muhalif kanallara bağlanıp filmi eleştirip , nasıl yapılması gerektiğini anlatanlara ne demeli ?

Güya muhalif kanallar , filmin nasıl yapılması gerektiğini anlattıklarına göre bir sonraki aşama biz yapalım olacak sanki…..

AKP den teklif mi bekliyorlar, adres, telefon alt yazı geçseydiniz bari nasıl yapılması gerektiği sizi neden ilgilendiriyor.

Kimi AKP’liler ise rahmetli Erol Olçok güzellemelerinin dozunu kaçırmış gözüküyorlar , hani sanki AKP Erol Olçak gidince bitti , sanki bu partinin bir felsefesi bir lideri yok idi , sadece Olçok pazarlaması vardı da, o gidince mahvolundu gibilerden Tayyip Beyi filanda takmıyorlar, yeni bir Olçok bulunsa bunlara göre iş düzelecek sanki , yine söylüyorum sağlı sollu , dindar olan olmayan iyice üşüttüler , Gülseren Hanıma görünün dizinizi yapsın bizde rahat edelim .

Bu karmaşa arasında medyada işi en zor olan Fatih Altaylı . Ben Özkök zannederdim ama yerini çoktan kaptırmış .

Ama Altaylı bütün dayanıklılığına , demir leblebi olmasına karşın bu sefer zor bir işe soyunmuşa benzer . Çok yorulacak ve sonuç alamıyabilir .

Efendim hadise sabah sabah Medya Mogul’u , spor dünyasının gurusu Acun Ilıca’lının Fatih Altaylı’yı arayıp kendisine iade-i itibar etmesini rica etmesiyle başlıyor . Yazıyı okumadıysanız tavsiye ederim.

https://www.haberturk.com/ yazarlar/fatih-altayli-1001/ 3065414-acun-la-sabah-sabah

Medyamızın en demir leblebilerinden Altay’lı’nın benim işim itibar dağıtımı değil dememesine şaşmadım , koskoca medya patronunun bir medya çalışanından itibar ricasında bulunması da şaşırtıcı değil burası Türkiye sivil rütbeler hayli karışık .

Fakat Fatih Altaylı gibi zeki bir adamın medyada en olmayacak işi yani ‘ itibar dağıtımı ‘ işini yüklenmiş olması ve ‘ Ben kimseye itibarını veremem verebilseydim bok yemek işkence değildir ‘ diyene verirdim dememesi.

Gerçekten zor işi , anne babasından , dedesinden miras ‘itibar’la politika yapanlardan , artistliğe soyunan , kanaat önderi olanlardan reklam çevirenlerine kadar itibar mirasçılarıyla dolu medya , ülke hangi biriyle uğraşacak

Saniyen , Acun zaten iddialı bir ‘itibarcı ‘yazıda kim kimin burnunu sürtüyor belli değil , Fatih Altaylı zeki bir adam Acun’un Atlantik üstünde uçarken iade-i itibar alışverişinde son cümlede çektiği ise ‘sabır’ herhalde ikiside çok güldüğüne göre !

Etiketler
Fatih Altaylı