"Ancak.. Bu böyle gitmez.."

Muzaffer Ayhan Kara Gerçek Gündem için yazdı: "Ancak.. Bu böyle gitmez.."

Türkiye'de birçok kentte işçiler, emekçiler; onlarla birlikte değişik alanlarda hak arayanlar, adalet arayanlar, memleketin gidişatına isyan edenler bugün 1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı için, emeğin mücadele günü için 1 Mayıs alanlarında olacak.

2 MAYIS BULUŞMASINDAN ÖNCE GERGİNLİK ÜRETMEK YANLIŞTIR

Fakat bugün Türkiye'nin gözü Taksim'de olacak. Çünkü başta DİSK olmak üzere işçi sendikaları 1 Mayıs'ı Taksim Meydanı'nda kutlamak istiyor. CHP İstanbul İl Başkanlığı Saraçhane'de toplanıp Taksim'e yürüme kararı aldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de Taksim'de olacağını açıkladı. Buna karşılık İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya önceki gün bir açıklama yaparak Taksim Meydanı'nın İstanbul'da miting yapılacak meydanlar arasında olmadığının altını çizdi. Taksim ve meydana açılan cadde ve sokaklarda güvenlik önlemleri alındı. Metro hattı, deniz ulaşımına vb. kısıtlama getirildi. Ancak Anayasa Mahkemesi'nin kapı gibi bir kararı var bu açıklamayı boşa çıkaran! Sendikalar ve CHP bu karara dayanarak 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlamak istiyor.

"Ancak.. Bu böyle gitmez.." - Resim : 1

Tam da 2 Mayıs'ta, ertesi gün AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, yürütmenin başı Erdoğan ile yerel seçimlerden birinci çıkan CHP Genel Başkanı Özel'in AK Parti Genel Merkezi'ndeki buluşmasından bir gün önce hükümet ve ana muhalefet arasındaki bu restleşme çok tuhaf. Tabii tuhaflık hükümet kaynaklı. Yapılacak tek bir iş var; 2 Mayıs buluşmasından önce 1 Mayıs'ın ilk dakikalarında, 00.01'de (30 Nisan'da henüz vermemişse) Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp İçişleri Bakanı Yerlikaya'ya bir direktif verecek ve diyecek ki; "1 Mayıs için gerekli güvenlik önlemlerini alarak Taksim'i açın..."

Erdoğan, anlaşılıyor ki Özel ile Anayasa da konuşmak istiyor 2 Mayıs'ta. O zaman öncelikle Anayasa Mahkemesi'ne ve kararlarına, yürürlükteki Anayasa'ya saygılı olmalıdır Özel'in de işaret ettiği gibi. Yani tutarlı olmalıdır. Türkiye'nin merkezi yönetimini ve yerel yönetiminin çoğunu elinde bulunduran iki partinin liderinin buluşmasından hemen önceki bu gerginlik aşırı kutuplaşma sancısı çeken ülke için kutuplaşmadan uzaklaşılması iklimi oluşurken iyi değil.

"Ancak.. Bu böyle gitmez.." - Resim : 2

BASKI ÇÖZÜM DEĞİL

Erdoğanizm, 22 yıldır önce adı konulmamış sonra konulmuş farklı geniş koalisyon ve ittifaklarla bugünlere kadar geldi. Fakat artık Cumhur İttifakı da yetmiyor, iktidar gemisi iyice su aldı, batmaya doğru gidiyor. İşte bu noktada hükümetin tercihi çok önemli; kutuplaşmadan kaçınarak ülkede ılımlı bir iklime mi kapı açacak, yoksa elindeki emniyet, adliye vb. enstrümanlarla baskıcı bir tutumu mu tercih edecek? 1 Mayıs neyi tercih edeceğinin turnusol kâğıdı olacak. Şunu da belirteyim; Erdoğan baskıcı bir yolu tercih ederse bu sefer sandıkta çok daha sert bir reaksiyon alacak.

Umarım, Erdoğan aklıselim yolundan gider diyerek bu bahsi noktalayıp 1 Mayıs'a döneyim.

"Ancak.. Bu böyle gitmez.." - Resim : 3

TAKSİM'DE İLK 1 MAYIS 1976'DA

Taksim'de ilk yasal miting 1976'da DİSK tarafından düzenlenmişti. Oradaydım. Yüz bini aşkın katılımla barışçıl bir iklimde sendikaların taleplerini haykırdığı mitingde hiçbir olay çıkmadı.

1 MAYIS 1977, PROVOKASYON VE KATLİAM

1 Mayıs 1977'de 500 bini aşkın katılımın olduğu, DİSK'in öncülüğündeki sendikaların yanında radikal sol, sosyalist kesimin de yoğun olduğu mitingde kaos oluşturulup meydanın kana bulanacağı günler öncesinden belliydi. O dönemin gazete manşetlerine bakıldığında da bunu görmek çok mümkün. Nitekim DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler kürsüye çıkıp tok sesiyle konuşmaya başladıktan kısa süre sonra Tarlabaşı yönünden gelen bir el silah sesi adeta bir işaret oldu. Interkontinental Oteli ve Sular İdaresi üzerinden maskeli unsurlar otomatik tabancalarla meydana rastgele yaylım ateşi açtı. O panik, o rastgele kaçışma sırasında tam da meydanın göbeğindeydim. Panzer bir kadını gözümün önünde ezerken çaresizdim. Uzaklaşırken hızla Taksim Atatürk Anıtı'nı çevreleyen demir korkuluklara takılıp uçtum! Sonra her nasılsa Pamuk Eczanesi'nde buldum kendimi ve buradan nasıl boğulmadan çıktık o inanılmaz üst üste kalabalıkta hala şaşarım aklıma geldikçe! Kazancı Yokuşu'nun başında mutlaka bilinçli olarak çekilen kamyona sıkışarak kurşun yağmurundan kaçarken ezilenleri de büyük bir acıyla gördüm! Biz de arkadaşım Kadriye ile Pamuk Eczanesi'nde aynı akıbeti yaşayabilirdik. Ters yöne, Gezi Parkı'na, oradan Şişli yönüne gideyim derken İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan'a rastladım. Şaşkın ve yalnızdı. Koluna girerek onu Gezi Parkı içine doğru götürdüm ve rastladığımız belediye görevlilerine emanet ettim.

"Ancak.. Bu böyle gitmez.." - Resim : 4

1 Mayıs 1977'de Taksim'de Şişli 50. Yıl Çağlayan Lisesi'ndeki arkadaşlarla geniş bir grup olarak katılmıştık. Benim gibi önceki yılın ilk mezunları, lise sonlar, ikiler ve birlerden arkadaşlar vardı. 1 Mayıs marşı daha yeniydi, lise sonlardan ve sonrasında önemli bir müzik insanı, besteci olan Mustafa Budan koro şefi gibi marşı söyletiyordu bizim gruba. Şimdi Tele 1 GYY olan Merdan da bizim yürüyüş kolundaydı. Bizim arkadaşlardan sınıf arkadaşım rahmetli Keşkül (Cemalettin Sarıtaş) rastgele meydana açılan ateşle omzundan vurulmuştu. Bir süre kolu sargıda dolaştı. Açılan soruşturmada rastgele tutuklamalar olmuş, bir piyango da yine bizim arkadaşlardan İsmail Demir'e vurmuştu! O da dört ay kadar Sağmalcılar Ceza ve Tutukevi'nde tutkulu kalmıştı.

Şişli'ye geldiğimde arkadaşlarımızın bir kısmı ile karşılaştık. Bazılarının ayakkabıları yoktu! Meydandaki kaçışma sırasında ayakkabıları uçup gitmişti! Ertesi gün büyük gazetelerin birinin kapağına bakınca Taksim Atatürk Anıtı civarında kaçışırken tam boy fotoğrafımı görünce sanki bir kabahatim varmış gibi ne olur ne olmaz diye bir ay kadar pek ortalarda dolaşmadım!

"Ancak.. Bu böyle gitmez.." - Resim : 5

12 EYLÜL’E GİDEN SÜRECİN ÖNEMLİ BİR KİLOMETRE TAŞI

İlginçtir, 1 Mayıs soruşturması o zaman savcı olan Çetin Yetkin tarafından yürütüldü. Yetkin, sonra akademisyenliğe geçti. "Doktor Öğretim Üyesi" olarak Şişli Siyasal'da derslerimize girdi. Yakın siyasi tarihi verdi. İlk kitabı, derslerimizde de anlattığı Türk Halk Hareketleri ve Devrimler önemliydi. Tabii 1 Mayıs'taki katliamın failleri ortaya çıkamadı. Açık ve net bir kontrgerilla eylemi olan katliamın amacı gelişen radikal sol dalgaya balta vurmaktı. Zaten bu süreç 12 Eylül askeri darbesi ile noktalandı. ABD'nin kontrolündeki destabilizasyon 12 Eylül’e vardı. Sabotaj, suikast, silahlı tarama, katliam girişimi vb. eylemler çalan bir düdükle durdu!

Aradan geçen 47 yıl sonra geriye, Orhan Taylan'ın ünlü afişiyle belleğimize kazınan 1 Mayıs 1977'ye baktığımda düşünüyorum... Peki, 1 Mayıs mitingini düzenleyen DİSK mitingi iptal etse miydi, olası gelişmeleri okuyamadı mi? Böylece 34 kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamın önü alınamaz mıydı? Bazı gazeteler günler öncesinden Maocu-Leninci gerilimine odun atıyor, adeta ateşi büyütüp yangına çevirmek istiyordu! Bu da anlaşıldı ki provokasyonun, kumpasın bir parçasıydı! O zaman radikal sol ve sosyalist kesimde görece daha yerli nitelikteki Devrimci Yol hareketi, TİP, Doktorcular vb. dışında Moskova, Pekin ve enteresandır ki Tiran çizgisindeki gruplar ve yer altındaki partiler arasında ölümle bile sonuçlanan sıcak çatışmalar bile yaşanıyordu! Yer altındaki TKP de ilk kez pankartlarıyla meydandaydı, Bu iklimi fırsat bilen CIA kontrolündeki bazı yerli aparatlar katliamı gerçekleştirdi! Tabii bu tip atraksiyonların mutlaka bir siyasi amacı vardır. Bu da gelişen sol dalgayı kırmak ve destabilizasyonu derinleştirip 12 Eylül’e giden yolu açmaktı. Bu arada şunu da belirteyim; inancım ve gözlemim o dönem radikal ve sosyalist soldaki dünya ölçeğindeki Maocu-Leninci bölünmesi ve çatışması emperyalist odaklardan, Brüksel ve Pentagon'dan ayrı düşünülemez.

1 Mayıs 1979 öncesi gözaltına alınıp Selimiye'ye götürüldüğümde 1 ay süreyle tutuklandığımda o sırada DİSK/Maden-İş Genel Başkanı olan Kemal Türkler ile aynı koğuşta kaldık. Kendisiyle 1 Mayıs 1977'nin o boyutunu konuşmadık ama inanıyorum ki DİSK geliştirilen iklimi dikkate alarak mitingi iptal etse de radikal sol gruplar yine oraya gelecek ve yine kaos çıkarılarak katliam yapılacaktı.

1978'DE VE 32 YIL SONRA DA YİNE TAKSİM'DE...

1 Mayıs 1978 de Taksim'de kutlandı. Oradaydım. Bu kez kitle azalmıştı katliamın etkisiyle, 200 bin kadar bir katılım vardı. 1 Mayıs 1979 ise yasaklandı. Benim gibi çok sayıda kişi öncesinden gözaltına alındı, çeşitli bahanelerle kısa süreli tutuklandı. TİP Genel Başkanı Doç. Dr. Behice Boran ve arkadaşları da Merter'de 1 Mayıs'ı kutlamak amacıyla dışarı çıkınca gözaltına alındılar.

Yasak 1 Mayıs 1980'de sürdü. 1986'dan itibaren Taksim Meydanı'na çıkma girişimleri oldu. Yasak 1 Mayıs'ın bayram ve tatil olmasının ardından 2010'da kalktı, 2011 ve 2012'de de 1 Mayıs Taksim'de kutlandı. Sonra yeniden yasaklandı ve o yasak hala sürüyor.

"Ancak.. Bu böyle gitmez.." - Resim : 6

YEPYENİ BİR GÜNEŞ DOĞAR MI?

Bakalım bugün ne olacak? "Ancak. Bu böyle gitmez.." diyen işçinin, emekçinin ve onları destekleyen CHP'nin dediği, Anayasa'nın emrettiği mi olacak; yoksa ceberrut parti devletinin dediği mi? Umarım bugün yepyeni bir güneş doğduğunda yepyeni bir karar verir Erdoğan "Özel" görüşme öncesi. Memlekette yeni bir sayfa açılmış olur. İzmir'de yıllardır en büyük meydan olan kentin merkezindeki Gündoğdu'da kutlanıyor 1 Mayıs ve bulvarlardan yürüyerek geliyor katılımcılar, hiçbir sorun olmuyor. Yarın yine orada olacağım, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay da Lozan Kapısı'ndaki buluşma ve Gündoğdu'da olma çağrısı yaptı. İzmir'de 100 bini aşkın bir katılım bekliyorum 1 Mayıs'a.

Not: Bu yazıya son noktayı 19.00'da koyuyorum. İlerleyen saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan bu şansı İstanbul'da Taksim için de verir diye ümidimi korumak istiyorum.

Etiketler
1 Mayıs Recep Tayyip Erdoğan Özgür Özel